“Hadi tahsilini ikmale tez elden, hadi sen !

Çünkü milletlerin ikmali için evlâdım

Marifet bir de fazilet, iki kudret lazım.”

M.Akif Ersoy, Safahat (1912).

Covid 19 süreci, hayatı etkilemeye devam ediyor. 28 Aralık’ın ilk saatleri itibariye dünyada vaka sayısı, 81 milyonu aştı. Toplam vaka sayısının neredeyse % 25’i ABD’de görülmektedir. Bu ülkeyi sırasıyla Hindistan, Brezilya, Rusya, Fransa, Britanya ve Türkiye izlemektedir. Biz de vaka sayısı 2 milyonun üzerindedir. Mart ayının ilk haftasında ABD’de Covid 19’a bağlı can kaybı 15.000 bin civarındaydı ve Başkan Trump CNN’de, yılsonuna kadar 250.000 can kaybı beklediklerini söylediğinde, abarttığını düşündüğümü söylemeden geçemeyeceğim. Bugün itibariyle ABD’de can kaybı, 340.000 gibi tahminlerin çok üzerinde gerçekleşmiştir. Dünya devletlerine sürecin en başından itibaren baktığımızda  Covid-19’u hafife aldıklarını ve ortak bir yönetişim politikası geliştiremediklerini söyleyebiliriz. Pandemiler, geçmişte vardı, gelecekte de var olacak. Ancak dünya devletleri, nükleer silahlanma ya da ağır silahlanmaya verdikleri önemi, ilaç sanayisine ya da salgınlarla küresel mücadeleye vermediler, gelecekte de vermeyecekler. Eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri, Pandemi süreciyle birlikte tavan yapmış ve gelecek kaygısı gençler için çok daha önemli hale gelmiştir. Geçen yıl ki Küresel Ekonomik Forum toplantılarının ana başlığı olan “Popülizm” dünyadaki etkisini Covid 19 sürecinde de göstermeye devam etmektedir.  

Yukarıdaki giriş paragrafımız, dünyamızın gittiği yönü görmemize umarım ki katkı sağlar. Savaşlar, mücadeleler, hırslar ve tutkular, hayatımızın o kadar odak noktası haline geldiler ki, insanoğlu hala ders almıyor ve hırslarının peşinden gidiyor. Bu süreç herkesim için zor ve meşakkatli geçiyor. Ülkemizde ise ekonomi üst kurulunun değişmesiyle birlikte yeni bir ekonomik yönetim süreci başladı. İlk iş olarak başta 475 baz puanlık bir faiz artışı yapıldı. Ardından geçen hafta da 200 baz puanlık yeni bir faiz artışı gördük. Toplamda 675 baz puan ya da % 6,75’lik bir artışın başlangıçta döviz fiyatlarında bir baskılama oluşturması bekleniyordu. Ancak piyasadaki faiz artışı beklentisi fiyatlamalara kararın açıklanmasından çok daha önce yansıdığından, istenilen sonuçlar tam olarak hissedilemedi. Cuma günü swap faizlerinin de yükseltilmesiyle, Merkez Bankasının kur’daki baskılamasını ve istediği seviyeye doğru yönlendirmesini çok daha iyi hissettik. Buna karşın, ekonomik politikaların uygulanmasında şeffaflığa gidileceğine yönelik açıklamalar ise piyasada olumlu algılandı. Benim kişisel görüşüm, faiz artırmak süreç yönetimi olarak kolay yolun seçimidir. Faiz artışının sürekliliği gelecek ekonomi yönetimini zorlaştıracağı gibi enflasyon, maliyet artışı ve de vadeli kur fiyatlarının yükselişine neden olacaktır. Faiz, tehlikeli bir ekonomik araç olup, aşağı ya da yukarı yönlü ani hareketlerden kaçınılmalı ve sürdürülebilir bir faiz politikası oluşturulmalıdır. İlave olarak özel sektörün likidite sıkışıklığının giderilmesine yönelik sunulan ve “Tedarik Zinciri Finansmanı” olarak adlandırılan bir uygulamada son dönemlerde haberlerde yer almaya başladı. Özellikle belli devlet bankalarının, konu ile ilgili açıklamaları, bir nebze de olsa reel sektör için önemli olabilir. Ancak Covid 19 gibi, geleceği tam olarak öngöremediğimiz bir süreçte faiz artışlarının reel ekonomiye olumsuz yansımalarının olabileceğini göz ardı etmemeliyiz. Tedarik Zinciri Finansmanı yöntemine geldiğimizde, bilhassa büyük ölçekli ve uzun soluklu tedarikçileriyle çalışan firmalar açısından avantajlı bir uygulama hayata geçiriliyor diyebiliriz. Bu noktada gerek alıcı gerekse satıcı firmaların, uygulamayı sulandırmamaları ya da iyi bir denetim ağının oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde kolay kredi uygulamalarında olduğu gibi, bu uygulamada amacı dışında kullanılabilir. Bankalar, sistemin amacı doğrultusunda kullanımında anahtar kuruluşlar olarak görülüyor. Bu sistem kendi ekosistemini oluşturduğu gibi, alıcı firmaya sağlanan, sistemsel kredi kartı uygulaması, esnek vadeli bir vadeli alım-satım imkanı oluşturuyor. Tedarikçi finansmanı olarak isimlendirilmesinin nedeni, bu sistemde satıcının tahsilatlarının sorunsuz ve belli bir vadede garanti ediliyor olmasındandır. Alıcı açısından ise esnek ödeme yapısı, çek-senet zorunluluğunun ortadan kalkması ve de tedarikçi ile uzun süre çalışılmasına bağlı maliyet avantajı sunulmasıdır. Bu sistemsel döngü, firmaların yeni bir maliyet yapısı belirlemelerini ya da fiyatlamalarını yeniden oluşturmalarını gerektiriyor. Sistem nasıl bir kolaylık sağlayacak ve gelecek ne getirecek hep birlikte izleyeceğiz. Tek ümidimiz, uygulamanın firmalar tarafından suiistimal edilmemesi ve amacı doğrultusunda kullanılmasıdır.

NOT: Geçen haftaki Gastronomi yazımız ile ilgili, Afyonkarahisar Belediyesi Başkan Yardımcımız Süleyman Karakuş, yapılan faaliyetler ve süreçler ile ilgili bilgiler verdiler. Kendilerine teşekkür ediyor ve başarılı çalışmalarının devamını bekliyoruz.  

Mehmet Akif’i Anlamak

Geçmiş hakkında o kadar sınırlı bir bilgi kaynağımız var ki, olayları, kişileri ve eserlerini etkileşimli olarak değerlendiremiyoruz. Bunların en iyi örneklerden birisi “İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy’dur.” Bildiğiniz gibi her hafta sizlere bir kitap tavsiyesi sunmaktaydım. Bu hafta vefatının 84.yılı olması münasebetiyle, onu rahmetle ve hayırla yâd ederken, sizleri Mehmet Akif’i anlamaya ve eserlerini okumaya davet ediyorum. Akif’i diğer birçok yazardan ayıran temel özelliklerden birisi hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti dönemini yaşamış olmasıdır. Akif, edebi kişiliğinin yanında bir veteriner, şair, hafız ve milletvekilidir. Onun hayat felsefesi, batının gelişmişliği, ilmi ve teknolojisi ile İslam maneviyatının bütünleşmesi üzerinedir. Birçok eserinde insana odaklanır ve sorgulatmayı ister, gençliğin öneminin altının çizerken milletlerin yükselebilmesini ise ilim, fen ve iyi ahlak sahibi olma özelliklerine bağlı kalınmasına bağlar. Akif’in hayata ve topluma bakışını derinleştiren ve anlamlı kılan, dönemi için çok az insanın sahip olduğu dini ve bilimsel eğitim geçmişi ve yaşanmışlıklarıdır. Eserleri sırasıyla Safahat (1911), Süleymaniye Kürsüsünde (1912), Hakkın Sesleri (1913), Fatih Kürsüsü (1913) ve Hatıralar (1917)’dır.