Kamboçya, özellikle gitmek istediğim bir ülke değildi aslında. Asya seyahatim öncesinde rota planlaması yaparken, Vietnam’dan sonra Tayland’a geçmeyi düşünüyordum. Fakat araştırma yaptıkça bu iki ülkenin komşusu olan Kamboçya’da da ziyaret edilmesi gereken yerler olduğunu gördüm ve rotama dâhil ettim. Vietnam gezimi bitirdikten sonra uçakla Kamboçya’ya geçtim.

Resmi adı Kamboçya Krallığı olan ülke, yaklaşık 16 milyonluk nüfusa sahip. Güneydoğu Asya’da yaşayan bir halk topluluğu olan Kmerler, Kamboçya nüfusunun yaklaşık %90’ını oluşturuyor.

Birleşmiş Milletlerin “En Az Gelişmiş Ülkeler” kategorisinde yer alan ülke, 1953 yılında Fransa'dan özgürlüğünü kazanmış. 1863 ile 1953 yılları arasında Fransız kolonisi olan Kamboçya, 1941 ve 1945 yılları arasında ise Japon İmparatorluğu’nun işgaline uğramış.

Kamboçya’da aşırı komünist Kızıl Kmer Rejimi, 1975’te ülke yönetimini ele geçirmiş. Kızıl Kmer lideri olan Pol Pot, ülkeye en çok  zarar veren isimlerden biri olmuş. 

Sınıfsız bir tarım toplumu yaratmak isteyen Pol Pot, kentleri boşaltarak herkesi pirinç tarlalarına sürmüş. Çalışmak istemeyenler öldürülmüş. Kendi halkına tarihin en büyük katliamlarından birini yaşatan Kızıl Kmerler, yaklaşık 3 milyon kişinin katline sebep olmuş. Özellikle eğitimli ve meslek sahibi kişilerin çoğu öldürülmüş. Ülkenin tüm aydınları, doktorları ve mühendisleri katledilmiş. Bu yüzden eğitim ve bilim çok geri kalmış.

Ülkede hâlâ 9 milyona yakın mayının döşeli olduğu düşünülüyor. 

Üzerinden o kadar yıl geçmesine rağmen katliamın toplumda bıraktığı travma izlerini bugün de görmek mümkün. Ülkesindeki vahşete tanık olanlar, yaşananları dün gibi hatırlıyor.

Tapınaklar Şehri Siem Reap

Kamboçya seyahatimde Siem Reap’i tercih etmemin sebebi, ülkenin adeta simgesi haline gelen ve dünyanın en büyük dini yapısı olan Angkor Wat’ı görmek istememdi. Yapı aynı zamanda Kamboçya bayrağının üstüne resmedilmiş.

Şehir, Kamboçya'nın kuzey batısında yer alıyor. Siem Reap ismi Kmer dilinde “Siyam yenildi” anlamına geliyor. Tay Krallığı ile 17. yüzyılda yapılan savaşta, Kmer İmparatorluğu’nun kazandığı zafere atıfta bulunularak isimlendirilmiş.

Kentin ekonomisi genel olarak turizme dayalı. Bunun dışında çiftçilik, balıkçılık ve meyve üretimi de temel geçim kaynakları arasında.

Siem Reap, Kamboçya’nın en çok turist alan şehri. Bölgede yaşayanların büyük çoğunluğu Budizm’e inanıyor.

Dünyanın En Büyük Dini Yapısı: Angkor Wat

Angkor, Kamboçya’nın eski başkenti. 1992’de UNESCO Dünya Mirası listesine dâhil edilen Angkor Arkeolojik Parkı, içinde ormanlık alanın da yer aldığı 400 bin dönümlük bir alanı kapsıyor. Kmer İmparatorluğu’na ait sayısız kalıntıyı ve tapınağı içinde barındırıyor. 70 civarında tapınak var.

Bu tapınaklar arasında en büyük ve etkileyici olanı ise Kmer dilinde “tapınak şehir” anlamına gelen Angkor Wat. 1 veya 3 günlük bilet satın alınarak tapınaklar bölgesini gezmek mümkün.

Dünyanın 8. harikası olmaya aday olan Angkor Wat, 12. yy’da, Kmer İmparatorluğuna hükmeden Kral II. Suryavarman tarafından, Vishnu tanrısı onuruna yaptırılmış. Kralın mezarı da bu tapınakta yer alıyor. İlk önce Hindu, 13. yy’dan sonra ise Budist tapınağı olarak faaliyet gösteren Angkor Wat, dünyadaki en büyük dinsel yapı. 

Diğer Kmer tapınaklarından farklı olarak, yüzünü batıya dönen tapınağın batıya bakmasının, ölümü sembolize ettiği söyleniyor.

İlginç tapınaklardan biri olan Ta Prohm ise, Kral VII. Jayavarman’ın annesi için yaptırdığı bir Budist tapınağı. Angelina Jolie’nin rol aldığı “Lara Croft: Tomb Raider” filminin bazı sahneleri bu tapınakta çekilmiş.

Doğanın etkisini bu tapınakta net olarak görüyorsunuz. Ağaç köklerinin yapıları nasıl sardığını, taşları nasıl yerinden oynattığını tüm açıklığı ile bu tapınakta görebiliyorsunuz. Burada doğa ile insanoğlu birbiriyle mücadele ediyor sanki. Ağaçlar kesilip tapınaklar inşa ediliyor. Sonrasında ise ağaçlar tapınakların üzerinden onları yıkarak tekrar yükseliyor. 

Bölgedeki en etkileyici tapınaklardan biri de Bayon. 54 adet kulesi var ve her kulede 4 adet yüz var. 54 kule, o dönemde Kamboçya Krallığına ait 54 bölgeyi temsil ediyormuş. Günümüzde sadece 37 tanesi ayakta kalabilmiş. Bayon tapınağındaki duvar çizimleri günlük hayatı, Çinlilerin Kamboçya’ya yardımını ve gölde olan savaşı anlatıyormuş. 

Kuledeki yüzler Bodhisattva’yı temsil ediyormuş. Bodhisattva, Budist düşüncede kendini tüm canlıların Budalığa ulaşmasına yardımcı olmaya adamış kişiymiş. Bunlar, diğer canlıların aydınlığa ulaşması için çaba gösteren, diğer insanların mutluluğu için uğraşan kişilermiş.

          

 

Tonle Sap Gölü ve Yüzen Köyler

Siem Reap'e 15 km uzaklıkta bulunan Tonle Sap Gölü, Güneydoğu Asya'nın en büyük gölü. 

1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Biyosfer Rezerv Alanı ilan edilmiş.

Tonle Sap gölü üzerinde çeşitli yüzen köyler bulunuyor. Bu köylerden biri de Kampong Phluk. 

Evler suyun içinde yaklaşık 12 metrelik direkler üzerinde duruyor. Okul, market, postane ve tapınak vb. hepsi su üzerinde. Burası dünyadaki en yoksul bölgelerden biri.

Çocuk yaşta yüzmeyi, kürek çekmeyi ve tekne kullanmayı iyi derecede öğrenen köy halkı, geçimini balıkçılıkla sağlıyor. Bu sularda ağırlığı 300 kiloyu bulan kedi balıkları (catfish) yakalanabiliyor. Köylüler, evlerinin önüne bambudan yapılmış verandalarda tavuk, horoz besliyor; domates ve biber yetiştiriyorlar.

Asya’ya Özgü Ulaşım Aracı Tuk Tuk

Bölgede yaygın olarak kullanılan ulaşım aracı Tuk Tuk, şehir içi ulaşımda kullanılan bir tür motor taksi. Asya’ya has, motosikletin arkasına oturacağınız, hatta yatacağınız bir bölmesi olan taşıma aracı.

Genellikle küçük olmalarından dolayı, diğer araçlara göre trafikte daha rahat hareket ediyor. Normal taksilerden ucuz olduğu için çok fazla tercih ediliyor. Asya’da gezdiğim ülkeler arasında Tayland ve Kamboçya 'da çok fazla kullanıldığını gördüm.

Ülkeye ayak bastıktan sonra hem havalimanından şehir merkezine hem de diğer günlerde yürüme mesafesi dışında kalan yerlere giderken ben de bu aracı kullandım hep.

Bir Heykel Bir Diyalog

 

“Allah razı olsun hacı abi. Çok faydalı bilgiler edindim.”

Kamboçya Mutfağı

Ülke daha çok Fransız, Vietnam ve Tayland mutfağının etkisi altında olup, yerel mutfakları Kmer mutfağı olarak adlandırılıyor.

Pilav burada da tüm Asya'da olduğu gibi ana yemek. Et yemekleri çok fazla tüketiliyor. Noodle çorbası içilebilecek yerler ise neredeyse her köşe başında var. Ayrıca, bol bol ucuz deniz ürünü yemeniz de mümkün.

Bu bölgenin yemekleri damak zevkime uymuyor pek. Biraz dolaştıktan sonra sebzeli pilav yapan bir yer buldum. Orada yedim genellikle. Daha sonra, tavuk döner yapan Hataylı bir esnaf buldum ve yemek işini hallettim ☺

Kamboçya’ya Ne Zaman Gidilir?

Ülkeyi ziyaret etmek için en uygun zaman, kuru sezon olarak geçen kasım ve şubat ayları arası. Bu aylar arasında hava genellikle güneşli ya da parçalı bulutlu oluyor. 

Tropik bir iklim olduğundan yaz ayları sıcak ve yağmurlu oluyor. Bazen gün boyu bazen de kısa sürebiliyor yağışlar. Ağustos ayında gitmiştim ben. Yağmurun gezimi aksatacağından korkmuştum ama neyse ki kısa süreli yağışlara denk geldim.

Film Önerisi

Kamboçya hakkında 1984 yapımı Ölüm Tarlaları (The Killing Fields) adlı filmi izleyebilirsiniz. 

Kızıl Kmerlerin 1975 ile 1979 yılları arasında yapmış olduğu sistemli soykırımı anlatıyor. ABD’nin çıkarları uğruna Vietnam savaşına sokulan Kamboçya’nın nasıl ölüm tarlası haline geldiği gözler önüne seriliyor. Film, gerçek olaylara dayanıyor. Ayrıca, 3 Oscar ödülü aldığını da belirtelim.

******************

Bir sonraki yazıda tekrar buluşmak üzere. 

Bol sağlıklı ve huzurlu günleriniz olsun. Hoşça kalın.