Sevgili Dostlar, 

Bu hafta size Tanrılar Şehri olarak adlandırılan Yunanistan’ın başkenti Atina’yı,  dilim döndüğünce anlatmaya kalemim yettiğince yazmaya çalışacağım. Yol dahil bir haftalık görev süresince Atina’yı doyasıya gezme fırsatımız oldu. Avrupa’ya göre büyük ( Avrupa’nın 4. Büyük başkenti ) bizim için küçük bir şehir olan Atina,  ulaşımı kolay olduğu için 5 günlük sürede her köşesi kolayca gezilebilir. Biz dört kişi taksi ile gezdik ve çok da uyguna mal oldu. İncelememize başlamadan önce,  kişisel izlenimlerimi sizlerle paylaşmak isterim. 

Türkiye’de Yunan olmak,  Yunanistan’da Türk olmak…

Benim görev yaptığım zaman Doğu Akdeniz ve Adaların silahlanmasıyla ilgili ciddi politik krizler vardı. Dolayısıyla kafamda soru işaretleri ile gitmedim değil. Ben tabiatım gereği yurtdışında tanıştığım insanlara nerelisin diye sormam,  ama biri bana sorarsa da göğsümü gere gere,  hiç gocunmadan,  sıkılmadan Türk’üm derim. Bu konu acaba Yunanistan’da sorun olacak mı,  soru işaretlerinden biriydi. Plaka meydanında gezerken Türkçe konuştuğumuzu gören iki genç merhaba deyip yolumuzu kestiler. Orda okuyan iki Türk öğrenci. Ayak üstü sohbet ettik. O kadar memnunlardı ki bu konuda biraz içimizi ferahlattılar. Yunanistan’da Türk olmanın hiçbir dezavantajı olmadığını söylediler. Fakat başka bir gün meydanın birinde  bir satıcı direk bana bozuk bir Türkçe ile “Türk müsün?” dedi. Bende evet dedim. Sonra bana yine “sen mi gevur ben mi gevur?” diye tuhaf bir soru sordu ve ses tonu hiç hoş değildi. Tavrını beğenmedim,  belli ki sonunda bir aşağılama gelecekti,  bende hak ettiği cevabı hem Türkçe hem İngilizce verdim. Dedim ki “ Ben Türküm,  sen değilsin,  o kadar “. Kararlı ve net cevabımı duyunca tavrını hemen değiştirdi ve yüzünü çevirdi. Tüm seyahat boyunca bu konu ile ilgili yaşadığım tek taciz bu oldu. Onunda hakkını verdim merak etmeyin. Otelde gece televizyonu açtığımda haber kanallarında hemen hemen her akşam Selçuk Bayraktar ve Akıncı Tiha videoları vardı ama Yunanca olduğu için hiçbir şey anlamadım tabi. Ama sanki bizim bu insansız hava araçlarının göstermiş olduğu performanstan pek de memnun olmadıkları aşikardı. Yıllar önce Afyon’a gelen yabancı bir guruba tercüman olarak valilik tarafından görevlendirilmiştim. Gurupta bir de Yunan bayan vardı. Zafer müzesinde ki rehberin,  Afyon’u Yunan işgalinden kurtuluşunu anlatırken bazı söylemlerini,  kırılmasın diye daha kibarca anlattığımı hatırlıyorum. Atina’da bana gösterilen ilgiyi görünce,  iyi ki öyle yapmışım dedim kendi kendime. Bir başka gözlemim ise şehrin ekonomisini tam çözemedim. Görüp görebildiğim tek kaynak turzim ve zeytin. Ağır sanayi yok şehirde. Ciddi bir üretim de yok. Dolayısıyla AB’ye doğrudan bir yük olduğuna şahit olmuş olduk. Haydi şimdi hep beraber şehir incelemesine geçelim.

Nasıl gidilir?

Atina’ya hava,  kara ve deniz yoluyla gidilebilir. Uçuş mesafesi İstanbul’dan bir buçuk saattir,  İstanbul’dan otobüsler kalkıyor,  ayrıca yine İstanbul’dan trenle de gidebilirsiniz ama tren yolculuğu nerdeyse 1 gün sürüyor haberiniz olsun. Deniz yoluyla geçmek için ise adalara ulaşmanız gerekmektir.  Yalnız anladığım kadarıyla deniz yoluyla gitmek,  semeriyle seksene mal olabilir,  demedi demeyin.

Nerde Kalınır?

Atina birçok Avrupa başkentine kıyasla,  kalmak için güvensiz bir bölgesi yoktur. Siz konuma göre,  ihtiyaçlarınıza göre ayarlayın bence. Mesela tarihi kültürel bir gezi istiyorsanız Plaka bölgesinden,  gece hayatı disko taverna ve eğlence gezisi için Gazi veya Monastiraki bölgesinden ama eğer plaj tatili için gidiyorsanız Glyfada ve Varkiza bölgelerinden rezervasyon yapmalarını öneririz. Biz Ibis otellerinde konakladık gayet temiz ve fiyatı da uygundu.

Nereler gezilir ?

Önemli gezilecek yerleri şöyle bir toparlarsak Akropolis vePartenon ( 5.yy’da yapılmış UNESCO tarafından korunma miras listesine alınan tapınak ),  Zeus Tapınağı,  Parlamento binası ( Nöbet tutan etekli askerler ),  Ulusal arkeoloji müzesi başı çeker.  Lofos tepe ve parkına da gidip şehri tepeden görmenizi tavsiye derim. Bizi buraya çıkartan taksiciyi hiç unutamıyorum. Yol üzerinde Yunan Başbakanlık konutu varmış ve defalarca birazdan her yerde polis kaynayacak dedi. Başbakanın evinin tam önünden  geçtik. Gördüğüm toplam polis sayısı 15’i geçmez her biri bir yerde muhabbet ediyor sigara içiyorlardı,  çok başı bozuklardı ve hiçbir güvenlik önlemi de yoktu. Ben bir kış günü yüzüm maskeli  (pandemiden dolayı) başım da sarılı vaziyette yarım saat içerisinde Afyon Valisinin evinin önünden dört kere geçtim de,  dördüncüde içeriden bir polis arkadaş çıktı beyefendi bir kimlik görebilir miyim,  dedi,  nereye gidiyorsunuz. Valla tebrik ettim kendisini,  demek ki işini konsantre yapıyordu,  ağzı yüzü kapalı bir adam telefonla konuşarak defalarca kapının önünden geçiyor,  haklı olarak sordu hayırdır diye sonra o da teşekkür etti kibarlığımdan dolayı ve devam ettim. Dolayısıyla dostlar,  Afyon valisi Yunan başbakanından daha iyi korunuyor diyebiliriz. Alışveriş ise diğer AB ülkelerine nazaran uygundur ve Plaka ile  Monastiraki meydanlarını tavsiye ederim.

Ne yenir?

Okuyucularım benim tarzımı artık anlamıştır sanırım. Ben yurtdışında varsa deniz ürünleri yoksa vejetaryen takılırım. Gitmeden doldurduğumuz formda da bu konuyu,  bizi ağırlayacak eğitim danışmanlık kurumunun yetkililerine bildirmiştim. İlk gece bizi bir taverna tarzı olan Bairaktaris lokantasına götürdüler. Yunan meslektaşım herkesin akşam ne yiyeceğini sipariş aldı bana ise sadece seninki sürpriz demekle yetindi. Israr ettim söyle ben ne yiyeceğim bak ben bu yemek konusunda cinsim dedimse de tek söylediği “ bayılacaksın,  merak etme” oldu. Akşam gittik ve mekan gerçekten yıkılıyor,  ortam şahane,  kokular müthiş. Herkesin yemeği geldi ve en sonunda da benim ki kapalı bir saç içinde . Dedi ki “haydi aç bayılacaksın”. Bir açtım ki harbiden bayılacaktım. Ne kadar ahtapot,  karides,  kalamar ve deniz böceği türleri varsa hepsi tabaktaydı ve sanki canlı gibilerdi. Allah’ım dedim yine aç kaldım. Etrafımda ki insanlar “vaaayyy harika “ ne şanslısın falan diyorlar,  bende öyle diyen herkese ikram ede ede tabağımı bitirdim. Bir günde,  yine Akdeniz mutfağı örnekleri sunan Bandiera ‘ya gittik,  ve herkes memnun kalktı.

Gel gelelim Afyon’umuza, 

Bu hafta size tavsiye edeceğim Musakka restoran. İşletme sahibesi  Ayşe Hanım benim gördüğüm en yetenekli şeflerden. Daha önceleri bir şeyler yapar çalıştığımız okula getirir kapış kapış yerdik. Şimdi ise yolunu gözlemeye gerek yok. İşlettiği tesise gidip hem yöresel ürünlerden hem genel ızgaralardan yiyoruz,  bayılıyoruz sonra bir daha gidiyoruz. Ayşe hanım kendisinin yetiştirdiği altı adet şef bayana görev bölümü yaptırmış,  kendisi ise hepsine son dokunuşları yapıyor. Menüden tavsiye edeceğim bir şey yok çünkü bütün menü şahane. Ama kaymaklı baklava net bir şekilde emsalsiz. Kendisine bu güzel tesisi Afyon’un hizmetine sunduğu için çok teşekkür ederiz.