İlk görüntülü radyo İngiltere de 1923 te icat edilmiş ilk yayın 1926 yılında yapılmıştır.

Ülkemizde ise ilk yayın 1966 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından başlatılmıştır.

Benimde 34 yıl 8 ay radyo ve televizyon yayıncılığında TRT bünyesinde hizmetim oldu.

1960 lı yıllarda Sinanpaşa ilçesinde rahmetli dedem müftü babam bakkaldı.

Evimizde bir adet akü ile çalışan lambalı radyo vardı.

Ben bu radyonun içindeki insanları çok merak ederdim.

Etrafında dolanır havalandırma boşluklarından içine bakardım.

İlkokul’a gitmeye başladığımda öğretmenimiz bizi kaymakamlığa götürdü.

Orada manyetolu telefonu gördüm.

Jandarma komutanı ile ilk telefon görüşmemizi yaptık.

Mors alfabesi ile çalışan telgrafı gördük.

Artık merak ettiğim soruların cevabını bulmaya başlamıştım.

Tabii televizyon diye bir icattan hala haberimiz yoktu.

Halalarımla birlikte evde radyo tiyatrosu saatini iple çekerdik.

Ayrıca resimli fotoğraflı romanlarda bakkalımıza gelmeye başlamıştı.

Biz Tarkan çizgi romanlarını merakla beklerdik.

Bakkal bizim olduğu için ilk okuma şansı bizdeydi.

Çocuk aklımla düşünüyordum.

Radyo tiyatroları resimli roman gibi radyodan çıkamaz mıydı?

Aradan birkaç yıl geçti Afyon’a taşındık.

İlk televizyonla Gedik Ahmet Paşa Camii karşısında şimdiki Dayıoğlu’na ait işyerinin vitrininde siyah beyaz karlı görüntülerle tanıştım.

Meslek lisesi ve Yüksekokul öğrenimimden sonra 1985 de TRT de göreve başladım.

O zaman tek kanal siyah beyaz yayın yapan televizyon ve tek kanal radyo vardı.

1980 li yılların sonları rahmetlik Turgut Özal’ın girişimci ruhu ile telefon ve yayıncılık konusunda büyük gelişimler kaydetti.

Televizyon ilk icat edildiğine sermaye koyacak yatırımcı bulunamamış.

Aptal kutusu bu insanlar işini gücünü bırakıp saatlerce bunun başında beklemez karlı bir yatırım değil demişler.

Telefon içinde 1990 lı yıllarda araç telefonlar ile hayatımıza giren cep telefonları ilk zaman fazla rağbet görmemiş.

Uzaktan tanıdığım birisi zaman zaman Ankara’ya gider siparişle bir cep telefonu getirirdi.

Buna Afyon’a bir dükkan aç devamlı gidip gelme demişler.

İnsanlara ömründe bir telefon lazım bunun için dükkan açmaya değmez demiş.

Teknolojinin hızla gelişmesi ve tüketici toplum olmamızın sebebi ile baş döndürücü gelişmeler oluyor.

En son teknoloji ile üretilen televizyon ve telefonlar artık dünyanın birçok yerinde aynı anda piyasaya çıkıyor. 

Üretmeden tüketiyoruz.

Eğitimini almadan en son programları kullanıyoruz.

Sosyal medya denilen canavar tüm hayatımızı kuşatmış vaziyette.

Hitlerin propagandacısı radyocu Goebbels’in prensipleri:

- Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.
- Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
- Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
- Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
- Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
- Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
- Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
- Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
- Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.

 

Bu prensipler günümüz sosyal medyasını özetliyor.

Sosyal medya toplumu sosyal felakete sürükler mi sizce?