Orhan Arslan’ın açıklamaları şöyle: 

RAMAZAN AYI’NIN SÖNÜK GEÇMESİNE TURİSTLER Mİ SEBEP OLUYOR?

Ayrıca bu akşam Allah’ın izni ile Ramazan’a girmiş olacağız. İlk teravih namazımızı bu gece kılacağız, ilk sahurumuza bu gece kakacağız. Bugünlere bizleri ulaştıran Rab’bimize şükürler olsun. Cenabı Allah bizleri Ramazan ayının feyiz ve bereketinden nasiplenenlerden eylesin. Bu ay vesilesiyle doğruyu yanlıştan ayırmayı bizlere nasip etsin. Ramazan’ı en güzel şekilde yaşayarak bayrama ulaşmayı ve bayram sevincini yaşamayı da İslam Alemine nasip etsin. Ne yazık ki; Ramazan ayı bu yıl da sönük geçecek. Cemaatle teravih kılınma yasakları, hafta sonu yasakları, toplu sahur ve iftar programlarının yasak olması, eş dost ziyaretlerinin yapılamaması elbette Ramazan ayının manevi havasından yeterince istifade edilebilmesini engelleyecektir. Şimdi insan şunu sormadan edemiyor; kafede saatlerce maskesiz, mesafesiz oturan insanlara virüs bulaşmıyor ama camide 1 saat ibadet edince virüs bulaşıyor öyle mi? Şunu da hemen belirtmeliyim ki; maske ve mesafe kuralına en çok uyan cami cemaatidir. Herkes seccadesiyle gelir, maske takar, mesafe korunur. Hem mesafe öyle korunur ki; halılara yapıştırılan bantlar sayesinde herkes duracağı yeri bilir. Durum bu iken teravih namazlarının camide kılmanın yasak olmasını iyi niyetle bağdaştırmak mümkün görünmemektedir. Burada yine bir soru daha karşımıza çıkmaktadır; durum kötüye gidiyorsa tedbirler neden hemen değil de Ramazan ayı içinde artırılma kararı alınmıştır? Ramazan’ın içinde vakanın artacağı nereden bilinmiştir? Sayın Cumhurbaşkanı bir ifadesinde Ramazan’da vaka sayılarını düşürürsek turizm sezonunu kaçırmayız demiştir. Yani şimdi yasakların amacı bu mu? Turizm sezonunu kaçırmamak. 

TEST YAPMAZSANIZ VAKA SAYISI DÜŞER

Yok amaç vaka sayılarını düşürmek ise sayılar zaten düşük. Etrafımıza baktığımızda anormal olarak görünen sadece tedbir adı altındaki saçmalıklar. Yoksa ne hasta sayısında ne de ölüm sayısında bir artış yok. Denilebilir ki; o zaman bu vaka sayıları ne? O sayılar PCR testinin marifeti. Ne kadar çok test o kadar çok vaka. Tersini düşündüğümüzde ne kadar az test o kadar az vaka. Kaldı ki; test sayısının artmasıyla bile vaka artışından söz edilemez. Bir örnekle açıklayayım;  geçtiğimiz yıl 7 Nisan 2020’de 20 bin 023 test yapılmış, 3 bin 892 vaka tespit edilmiş, 76 kişi vefat etmiş. Bu yıl 7 Nisan 2021’de 302 bin 108 test yapılmış, 54 bin 740 vaka tespit edilmiş, 276 kişi vefat etmiş. Şimdi bu sayıları karşılaştırdığımızda test sayısı 15 kat artmış. Bu yıl ki vaka sayısını 15 ile çarptığımızda 58 bin 722 çıkıyor. Halbu ki bu yıl vaka sayısı 54 bin 740. Yani vaka artmamış azalmış. Ölümleri karşılaştırdığımızda ise sayının 302 olması gerekirken 276 kişi vefat etmiştir. Yani ölüm de geçen yıla göre daha az gerçekleşmiştir. Sadece bu rakamlar bile ortada korkulacak bir durumun olmadığının apaçık kanıtıdır. Tabi biz böyle söyleyince sen profesör müsün, doktor musun, eczacı mısın diyorlar. Ben sıradan bir vatandaşım. Ancak yukarıdaki açıklamayı yapmak için profesör olmaya gerek yok. 4 işlemi, oran-orantıyı bilmek yeterli. Buradan aziz hemşehrilerime sesleniyorum; Ramazan’ın bir diğer adı da Furkan’dır. Ne demek Furkan; Hakk’ı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran demek. Gelin bu Ramazan aklımızı kullanalım, sorgulayalım, doğruyu yanlıştan ayırmak için gayret edelim. Kimin söylediğine değil ne söylediğine bakalım, etrafımızı gözlemleyelim, neden, niçin, nasıl sorularını hep soralım.

RAMAZAN YARDIMI

Yine buradan sizlerin ve kamuoyunun huzurunda iktidara, uygulaması için bir teklifte bulunmak istiyorum.Emeklilerimiz, asgari ücretlilerimiz, genç kardeşlerimiz, ekmek teknelerini döndüremez hale gelen esnaflarımız, pandemi döneminde işsiz kalan yüz binlerce insanımız tam bir yıldır sizden yardım eli uzatmanızı bekliyor.Bugüne kadar bu sorumluluğunuzu yerine getirmediniz ama Ramazan ayı önünüzde bir fırsat olarak duruyor. Gelin, bu yıl devlet bir aylık fitre bedelini vatandaşlarımıza yardım olarak kendisi versin. Kişi başı günlük 28 liradan, bir aylık 840 lira olarak "Ramazan Yardımı" adı altında vatandaşlarımıza destek olunsun. Bir evde 2 kişi yaşıyorsa 1680, 3 kişi yaşıyorsa 2520, 4-5 ve daha fazlasına göre bu miktar fert başına hesaplarına yatırılsın. En azından bir kere bunu yapabilirsiniz, inanın zor değil. 83 milyon vatandaşımızın her birine dahi bu yardımda bulunsanız 70 milyar TL civarında bir rakama tekabül ediyor. Diyecekler ki;kaynak nerde?  4 ay önce kendi atadığı Merkez Bankası Başkanını bir gece yarısı kararnamesiyle görevden almanızın maliyeti bile 500 milyar liradan fazla.

Ayrıca Merkez Bankasının kasasından adeta buhar olup uçan 128 milyar doların yanında bu rakamın esamesi bile okunmaz; devede kulak bile değil. Sizin niyetinizde böyle bir şey olursa kaynak bulunur. Söz veriyoruz; bu teklifimizi hayata geçirin, ellerimiz patlatırcasına sizi alkışlayacağız

BİLDİRİ İKTİDARIN İŞİNE YARAMIŞTIR

Türkiye bugün 104 emekli amiralin bildirisini konuşuyor. Bir anda bütün gündem buna kilitlendi. Daha önce de emekli büyükelçiler bir bildiri yayınlamışlardı. Üniformalarını çıkardıktan sonra yayınlanan bu bildiri aynı mahiyette kabul edilebilir ama darbe veya darbe çağrısı elbette kabul edilemez. Niyetleri ne olursa olsun gece yarısı yayınlanan bu bildiri, sıkıntıda olan iktidarın işine yaramıştır. İktidar sürekli mağduriyet oyununu oynamaktadır. Neredeyse 20 yıldır iktidardalar; ellerinde sultanlardan, krallardan, Kisra’dan, Kayzer’den daha büyük imkan var. İsteyip de yapmadıkları hiçbir şey yok ama ne hikmetse sürekli ama sürekli mağdur olduklarını iddia ediyorlar. Bundan dolayıdır ki bu ülkede; 4 milyon işsiz vatandaşımızın mağduriyeti görülmüyor. Kısa çalışma ödeneği bir hafta önce biten 3.5 milyon çalışanımızın mağduriyeti görülmüyor. Açlık sınırının altında yaşayan 20 milyon vatandaşımızın mağduriyeti görülmüyor. 16 yılda iflas eden 2 milyon esnafımızın sıkıntısı görülmüyor. İcra dairelerinde dosya sayısı 21,8 milyona dayandı. 83 milyonluk ülkemizde her 4 kişiden biri icralık ama bu mağduriyet görülmüyor. Öyle ki iktidarın mağduriyetlerinden; atanamayan öğretmenlerin, KYK borcu olan gençlerin, EYT’lilerin sıkıntılarına bakmaya fırsat bulunamıyor.

GEÇİM İTTİFAKI

Darbe sadece postallarla değil; vergilerle, zamlarla da yapılır. Bugün asıl darbe milletimizin cebine, emeğine, aşına yapılarak mutfaklardaki tencereyi kaynamaz hale getirmek suretiyle yapılmaktadır. Demokrasiye el uzatan üniformalı vesayeti de, insanımızın kazancına el uzatan takım elbiseli sivil vesayeti de kabul etmemiz mümkün değildir. Bununla birlikte kanaatimize göre bugün asıl konuşulması gereken 104 emekli amiralin bildirisi değil, 83 milyon vatandaşımızın derdidir. Bugün 104 emekli amiralin bildirisi için olağanüstü toplanılması düşünülüyorsa 83 milyon vatandaşımızın geçim derdi için de mutlaka bir araya gelinmelidir. Hepimizin ortak bir derdi var. Evlerde kaynamayan tencerenin, ay sonunda gelen faturaların, ağır vergilerin, hayatı yaşanmaz kılan hayat pahalılığının ve ekonomik çıkmazların getirdiği; geçim derdi. Bizler bu ortamda günümüzü kurtarmaya, geleceğimizi inşa etmeye çalışırken; yanlış ekonomi politikalarıyla hepimizi zor durumda bırakan iktidar, algı yönetimiyle de bizleri gerçek gündemlerimizden uzaklaştırmaya çalışıyor. Son günlerde iktidarın seçim derdi güderek hepimizi içine çekmeye çalıştığı ittifak gündemini suni buluyor, bu gündeme dahil olmuyoruz. Saadet Partisi olarak ülkemizin asıl meselesi seçim değil, geçim meselesi diyoruz. Yaşanan geçim sıkıntısına farkındalık oluşturmak, herkesin sesi olabilmek, sorunlara çözüm üretebilmek adına ‘Geçim İttifakı’ kampanyası başlatıyoruz. Bu kampanyayla birlikte; esnafla, işçilerle, işsizlerle, memurlarla, sanayicilerle, çiftçi ve besicilerle, işverenlerle; ülkemizde geçim mücadelesi veren herkesle ittifak yapıyoruz. Görüşü ne olursa olsun, partisi ne olursa olsun bütün insanlarımızı Geçim İttifakı’na davet ediyoruz. Hayat pahalılığına, adaletsiz gelir dağılımına, üretmeyen ekonomiye, işsizliğe, ağır vergilere, “Hayır!” diyen herkesle hepimizin gerçek gündemi için, Geçim İttifakı’nda buluşalım. Saadet Partisi olarak her bir insanımızın geçim mücadelesine destek olmak, onları dinlemek, seslerini duyurmak, çözümler üretmek, tencerelerinde dert değil aş pişirebilmek için seçimden önce bir geçim ittifakı kurmakta kararlıyız. Toplumumuzun her kesimine sesleniyoruz; gelin, milletimizle el ele verelim, geçim ittifakından başka hiçbir şey konuşmayalım. İnsanımızın derdine hep birlikte tercüman olalım. Bir araya gelerek çözüm yolları arayalım. Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum.