Zamanı durdurmak kolay değil. Öyle çabuk büyüyorsun ki. Değer kattın hayatımıza.
Sen gelince ben en çok sevmeyi öğrendim.Doyasıya, içine sokarcasına, her şeyden vazgeçercesine sevmeyi.  Eşimi, yalnızca aşık olduğum adam olarak değil, senin baban olarak sevmeyi öğrendim.
Emzirmenin hayatta yapılabilecek en keyifli iş olduğunu, ilk günler yaşanan acıya rağmen sen emerken rahatsız olma diye acıdan dudaklarımı ısırmayı ama yine de seni zevkle izleyebilmeyi öğrendim. Uykusuzluk ne demekmiş öğrendim. İlk doğduğunda her yarım saatte bir uyanıp nefesini dinlemeyi. Seni mışıl mışıl uyurken seyretmenin dünyadaki en tatlı uykuya bile bedel olduğunu,uykusuzluktan keyif almayı. Sahip olmayı, dünyadaki her şeye sahipmişçesine gururla bakmayı, bir mucize meydana getirmenin ve ona sahip olmanın muhteşemliğini. Gülmeyi öğrendim,sürekli tebessüm eden ben, meğer hiç gülmemişim. Seninle Gülmeyi öğrendim sonra, gerçek bir kahkaha atmayı. Özlemeyi öğrendim. Uyuman için gözünün içene bakıp, fazla uyuduğunda ise kokunu özledim. Babanın kucağındayken bile bana doğru yöneldiğinde yüzümde oluşan mutluluğu ve gururu sırf baban üzülmesin diye gizleyebilmeyi öğrendim. Zamanın acımasızlığını öğrendim. Zamanın geçtiğini,senin büyüdüğünü ve geçen hiçbir anın geri gelmeyeceğini. Seninle yaşamayı öğrendim, yaşamın sadece nefes almak olmadığını öğrendim. Varlığınla bunları bana öğrettiğin ve yaşattığın için çok teşekkür ederim bebeğim. İyi ki doğdun, İyi ki varsın.
Seni büyütmek, seninle büyümek çok güzel.Seni çok seviyorum. Hep sımsıkı tutun hayata.
Hep bu kadar güzel gül, hep böyle mutlu ol, hep böyle sevgi dolu, sıcacık insan ol.
Yarınım, yarım, hayallerim, canım oğlummmm. Sen ve ablan hayattaki en büyük servetim. Asla vazgeçemeyeceğim gerçeğimsiniz. Bana duyguların en güzeli olan annelik duygusunu tattırdınız. Her daim başarılı, insan sevgisiyle dolu, pırıl pırıl, örnek gösterilebilecek mükemmel evlatlar oldunuz. Ama şunu iyi bilin ki başarılı olmasanız da ben sizi her halinizle, her şeyinizle severim. Canım oğlum Buğra Sarper SEÇEN 01 Haziran doğum günün kutlu olsun. O güzel yüzün daima gülsün. Altın kalpli oğlum,  gönlündeki tüm güzel dileklerin gerçek olsun. Ahlaklı, yetenekli, zeki üstelik yakışıklı oğlum yaşın kaç olursa olsun sen benim her daim gözümde dünya tatlısı küçük bebeğim olarak kalacaksın.

Bu günkü konumu Dünya Sigarasızlık Günü ve Açlıkla Mücadele haftası olarak seçtim. Sakın üzerine alınma ben biliyorum ki sen her türlü kötü alışkanlıktan uzak ve ekmeğin nimet olduğunu bilip, merhametli, paylaşmayı bilen, uyarılması gerekmeyen mükemmel bir gençsin. Sigara insanın sağlığını ve sermayesini çalan büyük bir illettir. Hiçbir faydası olmadığı gibi hem içenleri, hem de çevresindekileri zehirler. Evladını seven ve evlatlarının sağlıklı yaşamasını isteyen anne-babalarda sigaradan uzak durmalıdırlar. Sigaradan uzak durmak sadece kendilerine ve ailelerine fayda sağlamayacak, tüm toplumun sağlığı ve mutluluğuna da katkıda bulunacaktır. Milli servet boşu boşuna hava kirliliği olarak heba olmayacak, insanlar daha temiz nefes alınabilir bir dünyada yaşayacaklardır. Sigaraya verilen para biriktirilse aileler içinde ciddi bir servet olarak katkı sağlayacak, zehir yerine faydalı besinler alınarak çocuklarında daha sağlıklı beslenmesi sağlanabilecektir. Aslında sigaradan uzak durmak çocuklarında canına can katmaktır.

Sigara kullanımıyla oluşan önlenebilir hastalık ve ölümlere dikkati çekebilmek için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından etkinlik günü olarak belirlenen ‘31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü’, örgüte üye devletler tarafından 1987 yılından beri kutlanıyor. Gün nedeniyle tüm dünyada sigaranın zararlarına dikkat çekilen etkinlikler düzenlenerek toplum bilinçlendirilip farkındalık oluşturuluyor. Sigara kullanımı, halk sağlığı için ciddi sonuçları olan küresel bir sorun. Sigara tüketiminin ve sigara dumanına maruz kalmanın, ölüme, hastalıklara ve sakatlıklara neden olduğu bilimsel bir gerçek.

Sigaranın içerdiği nikotin, tıpkı amfetamin, kokain, eroin gibi, zihni ve ruh halini değişikliğe uğratan, bağımlılık yapan bir maddedir. Beynin haz yollarını etkileyerek “dopamin” salgılatır. Dopamin kişiye yalancı bir keyif verir. Kişi bu keyfi tekrar yaşamak için giderek artan miktarlarda sigara içer. Kısa bir süre sonra da beyin nikotine bağımlılık kazanır. Bu nedenle her gün bir adet sigara tüketen kişiyi sigara bağımlısı kabul etmek gerekir. Sigara bırakma sürecinde yaşanan yoksunluk etkileri, sigaraya geri dönüşlerdeki baş edilmesi gereken önemli bir sorundur. Sigara bırakıldıktan sonraki ilk 2 haftada hastalarda nikotin yoksunluk etkileri belirgindir: Sıkıntı hissi, sinir bozukluğu, kızgınlık, hassasiyet, uyuma güçlüğü, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk, iştah artışı sıkça görülen şikâyetlerdir. Tıbbi yardım alanlarda sigara bırakmayı deneyenlerde yakınmalar daha hafif seyreder ve başarı şansı artar.

Farmakolojik tedavi nikotin yerine koyma tedavisi ve santral sinir sistemi üzerine etkili ilaçlardan oluşuyor. Nikotin yerine koyma tedavisi ile vücudun ihtiyaç duyduğu günlük nikotin dozunu 24 saatte sabit şekilde salacak yama tarzında nikotin bantlar veya sakızlar kullanılarak yoksunluk etkilerinin azaltılması hedefleniyor. Santral sinir sistemi üzerine etkili ilaçlar ise beyindeki değişik tipteki reseptörlere bağlanarak sigara içme ihtiyacı azaltılıyor.

Başta akciğer kanseri olmak üzere birçok ciddi hastalığa yol açan sigara, kalp damar sağlığını da olumsuz etkileyerek hayati riske neden olabiliyor. Özellikle kalp hastalarının, ailesinde kalp rahatsızlığı öyküsü bulunanların ve damar sertliği saptanmış kişilerin sigara içilen ortamlardan uzak durması gerekiyor.

Sigaranın kalp ve damar sağlığı açısından zararlarının başında damar sertliğinin ilerlemesine neden olması gelmektedir. Başta sigara olmak üzere tüm tütün ürünleri, damar sertliğinin ortaya çıkmasına neden olurken, damar sertliği olan hastalarda da rahatsızlığın ilerlemesine neden olmaktadır. Sigara kullanmanın bir diğer zararı; kanın akışkanlığını bozması ve pıhtılaşma eğilimini arttırmasıdır. Bunun sonucunda damarın tıkanma süreci hızlanmaktadır. Damar sertliği olup da sigara içmeyen bir hastada damarların tıkanma riski daha azken, aynı durumda sigara içen hastalarda damarların tıkanma riski daha yüksektir. Sigara içen kişilerde hem hastalığın ilerlemesi hızlanmakta hem de mevcut darlıkların tıkanması kolaylaşmaktadır. Damar sertliği durumunda sigara içmeye devam eden kişiler; ani damar tıkanmalarına, kalp krizlerine, şah damarında tıkanıklık olması durumunda felç geçirme riskine karşı hazırlıklı olmalıdır. Sigara, kalp krizine bağlı ani ölümlerin en önemli tetikleyicilerindendir.

Sigaranın neden olduğu önemli damar tıkanıklığı hastalıklarından biri de “Buerger Hastalığı”dır. Dünyada doğrudan sigaraya bağlı tek hastalık olan “Buerger Hastalığı” genellikle bacaklardaki ve bazen koldaki atardamarlarda tıkanma oluşturan bir sağlık sorunudur. Bu hastalığın tedavi edilebilmesi için sigaranın kesinlikle bırakılması gerekmektedir. Buerger hastalarının sigara içmemelerinin yanı sıra sigara içilen ortamda da kesinlikle bulunmamaları ve hatta sigara dumanından bile uzak durmaları gerekmektedir. Hastalık küçük damarlardan başlayarak önce parmaklarda sonra ayaklarda görülür ve hastaların sigara içmeye devam edilmesi durumunda parmak, ayak, bacak gibi uzuvların kaybına neden olur.

Sigarayı azaltmak veya günde sadece bir tane içmek sigarayı kesin olarak bırakmaya yardımcı olmamaktadır. Az içmek, “bugün efkardan yarın sevinçten” gibi bahanelerle eski sigara içme alışkanlığına hızla dönmeye neden olacaktır. Dolayısıyla sigara tek seferde ve kesin olarak bırakılmalıdır. Sigara bırakmada en zor süreç ilk birkaç gündür. Sigara içme isteği, bıraktıktan sonra gün geçtikçe mutlaka azalır. Vücuda sayısız zararı olan sigaradan kurtulmak için hiçbir zaman geç değildir. Sigara içilen süre sigarayı bırakmak için bir kriter sayılmamalıdır. Sigarayı bırakmak için en önemli adım, kişinin bu konuda kararlı olmasıdır. Sigarayı bırakmayı daha önce denemiş ancak başarısızlıklar yaşanmış olmak da motivasyonu bozmamalıdır. Araştırmalara göre, sigarayı bırakmada başarılı olan kişilerin büyük bir çoğunluğu bırakmayı 3-4 kez deneyen kişilerdir. Aslında insanlar gerçek iradelerini ortaya koyup sigarayı bırakmak isteseler gayet rahat bunu başarabilirler. Ben bunun canlı örneğini sevgili eşim Dr. Mustafa SEÇEN’in bıçakla keser gibi aynı gün sigarayı bırakmasında yaşadım. Rahmetli kayın pederim eşime vefat etmeden kısa bir süre önce sigarayı bırakmasını vasiyet etmişti. Oda kayın pederimi kaybeder kaybetmez sigarayı bıraktı. Bu olayda bana insanlar samimi bir şekilde bırakmak isterlerse sigarayı bırakabilirler diye düşünmeme neden oldu. Unutmayalım ki hiçbir şey evlatlarımızdan daha kıymetli değildir. Ve hiç birimizin çocuklarımızı, gençlerimizi zehirlemeye hakkı yoktur. Sigara içmeseler de pasif içici olarak içenler yüzünden daha fazla zehirlenmektedirler. Kısacası ben tüm insanları seviyorum. Sigara yüzünden kimsenin ömrünün kısalmasını istemiyorum. Herkesin sigarayı bırakmasını diliyorum.

Sigara kullanımı kadar insanın ömrünü çalan tehlikeli bir diğer durumda açlıktır. Her yıl 1-7 Haziran günleri arasında gündeme gelen Açlıkla Mücadele Haftası, tüm dünyada son 70 yılın en büyük insani kriziyle karşı karşıya olunduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Dünya nüfusunun hızla artması, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve kaynaklara erişimde yaşanan eşitsizlik birçok ülkeyi açlıkla karşı karşıya getiriyor. BM’nin bu yıl açıkladığı verilere göre; Yemen, Somali, Güney Sudan ve Nijerya’da toplam 20 milyondan fazla insanın yaşadığı kıtlık problemi, 1945’ten bu yana yaşanan en büyük insani kriz olarak anılıyor. 5 yaşın altındaki çocuk ölümlerinin neredeyse yarısı yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor. Çocuklarda yetersiz beslenmeden kaynaklı ölüm oranı yüzde 45’lere varıyor. Dünyada yeterli gıda üretimi olmasına rağmen 795 milyon kişi her gece aç yatıyor.

"Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz, Allah israf edenleri sevmez." ilahî kelamı, "Nehir kenarında dahi olsanız abdest alırken israf etmeyin." diyen Peygamber uyarısı bile kifayet etmiyor. Açlık ve yoksullukla mücadelenin, açgözlülüğümüz ve doyumsuzlukla ilişkisi görmezlikten geliniyor. Değerli arkadaşlar, açlık ve yoksulluk aslında bir sonuçtur. Açlıktan ölen her çocuğun bizim yaşam biçimimizle, sofralarımızla, gardıroplarımızla ve topyekûn bütün alışkanlıklarımızla bir ilgisinin olduğunu gözden geçirmeliyiz

Öncelikle gıdaların çöpe gitmesi küresel bir paylaşım sorunudur. Yani politik bir sorundur, dolayısıyla çözümü de politiktir. Dünyadaki açlık sorunun da nedeni gıdaya erişimdedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün İsveç Gıda ve Biyoteknoloji Enstitüsü’ne yaptırdığı araştırmaya göre, dünyada her yıl 1 milyar tondan fazla gıda çöpe gidiyor. Gelişmiş ülkelerin 222 milyon ton olan atık miktarının Sahra Altı Afrika bölgesinin yıllık gıda üretimiyle aynı. Bu gıda atıkları aynı zamanda su, toprak, enerji sarfiyatına yol açtığı için sera gazı salımını artırdığı da vurgulandı. Aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin ve doğal varlıkların da tükenmesine yol açıyor.

FAO’ya göre; açlık ve yoksulluğun kökünü kazıma ve gıda sistemlerini sürdürülebilir hale getirme konularında başarılı olmak için 10 kilit zorluğun aşılması gerekmektedir. Bu zorluklar arasında; önümüzdeki on yıllarda görülecek dengesiz demografik büyüme, iklim değişikliğinin oluşturduğu tehditler, doğal afetlerin yoğunlaşması ve sınırları aşan bitki zararlıları ve hastalıklar ile global gıda sistemlerinde meydana gelen büyük değişikliklere gereken uyumun sağlanması gelmektedir. Gıda güvenliği ve insanların geçinebilmesi 2030 sonrasında iklim değişikliğinin etkileri dolayısıyla da giderek artan bir şekilde tehlikede olacak. İklim değişikliği, gıdanın bulunabilirliğini etkilemekte ve tarımsal üretim, balık rezervi ve hayvan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Çatışmalar, özellikle iklim değişikliği ile bir araya geldiğinde, global açlığın düşüş trendinin neden tersine çevrildiğini açıklayan kilit bir faktördür. Açlık ve yetersiz beslenmenin tüm formları; gıda güvenliği ve beslenmeyi zorlaştıran tüm faktörler ele alınmadığı sürece 2030 itibariyle sona erdirilecek gibi görünmemektedir. Unutmayalım ki pek çoğumuzun beğenmeyip yemediği, ne yazık ki çöpe attığı gıdalar, bir başkası için çok önemli besin kaynağı, bulunmaz bir nimettir. Ne olur israf etmeyelim, yemek beğenmemezlik yapmayalım. Açlıktan ölen insanları da düşünerek duyarlı hareket edelim.

Sigaradan uzak,temiz havada rahatça nefes alabildiğimiz, insanların açlıkla terbiye edilmediği sağlıklı,mutlu ve güzel günler diliyorum.