Yazıma başlamadan önce bu yılın ilk günlerinden itibaren meydana gelen Afet,kaza ve Suriyedeki çatışmalarda şehit olan vatandaşlarımıza rahmet dilerim. Ülkemizin başı sağolsun. İnşaallah gelecek günlerde güzel haberlerle dolu bir yılımız olur

    Sevmek; annesini,babasını,eşini,çocuklarını,akrabalarını,sokağındakileri,şehrini  ve ülkesini dolayısı ile insanları sevmekle genişleyen bir daire olmalı insanlarda.

   Olmazsa ne olur demeyin!

   Yaşadığımız en ağır olaylarda bile birbirimizi suçlar hale gelir,dinlemeden konuşur,konuştuğumuzdan sorumluluk duymayız.

   Ne demiş atalarımız ’’söz gümüşse sükut altındır’’   Bir konuşup iki dinlemek varken..   Neden bu zamanlarda Tv lerdeki kadrolu tartışmacılar gibi kulaklarımızı kapatıp   zırvalarız ki?  Sanırsınızki  günümüz dehası,spor, siyaset, ekonomi,dini konular,eğitim vb bunlardan iyi bilen yok..Bunlar gibileri konuştukça toplum geriliyor.Hep karşının hatalarını bulmak bunların işi.  Reyting uğruna bunlar yapılıyorsa kazanılan paranın ne önemi kalır. Toplum elden gidince.

   Büyüklere saygı ,küçüklere  sevgi, komşuluk hakkı, oyunlarda kurallara uymak. Söz sırasının kendisine gelmesini beklemek.Adeta  bahçemizde  kaybolan sevgi çiçekleri oldular. Aile kurumu kutsallıktan çıkıyor. Kısacası milletimizi millet yapan damarlarımız kuruyor. Sosyal medya sanki sosyal otlak gibi sınırsız ve sahte oltaların atıldığı alan oldu.

  Eskilere  bakıyorumda ,tamamen karşıt fikirleri savunan liderlerimiz muhatabının isminden önce mutlaka SAYIN  hitabını eklerdi.

  Aydın insan fikirlerini paylaşır. Yetersiz  insanlar fikirlerini yarıştırır.

    Aile ,eş dostlarımızı görmek için saatlerce çileli otobüs yolculuklarına zevkle katlanır,tatil dönüşü bir hüzün kaplardı içimizi. Şimdiki gibi anında haberleşme  omaz, saatlerce telefon kuyruğunda beklerdik.  Şimdi ise bayramlar tatil, el öpmeler görüntülü telefonlarda selam ve saygılar sosyal medyada söylenir oldu.Ama sevgimizden hiçbirşey kaybetmezdik.

     Ailelerimiz çekirdek evlerimiz kibrit kutusu ,apartmanımıyabancı,mahallemiz

Şehrimiz ise yalnızlığımızı gizlemeye çalıştığımızmekanlar.Sokaklar çocuksuz mahsun. Büyükler bakım evlerinde,çocuklarımız kreşlerde birbirlerinden habersiz yaşar oldu.

       Sonuçta kalabalıklarda yalnız yaşar olduk. Yalnızlık sendromu yaşayan insanda psikolojik ve fiziksel sıkıntılar başgösterir. Ruhi yorgunluk,baş ağrısı,umutsuzluk,mutsuzluk,ani parlama,saldırganlık,uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ve intihara meyletme gibi birçok belirtisi vardır.  Yalnızlık sendromu toplumu ele geçirmeden ,sevgi dilini topluma hakim kılalım. Aile,akraba ve çevremizle iletişimimizi sıkılaştıralım.Kimseyi ötekileştirmeyelim.Birbirimizden öğreneceğimiz çok şeyler olduğunu unutmayalım.Karşımızdaki kişinin sevebileceğim mutlaka bir farkı vardır diyorum.

Hak cihana doludur,kimseler Hakkı bilmez.

Onu sen senden iste,o senden ayrı olmaz

Dünyaya gelen geçer,bir bir şerbetin içer

Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez

Gelin tanış olalım,işin kolay tutalım

SEVELİM SEVİLELİM, dünya kimseye kalmaz

Yunus anlar isen,mani.’sini dinler isen

Sana iyi dirlik gerek,bunda kimseler kalmaz

                                          YUNUS EMRE

     Gelin çevremize sevgimizi göstermekten geri kalmayalım. Bütün yöneticilerimiz lütfen’ nefret dilinden uzak durmanız milletimize yapacağınız en faydalı işlerin başındadır