Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in belediye meclisinde yaptığı konuşma bir kaç gündür hem yerel hemde ulusal basının gündeminde. 

Kısaca hatırlayalım başkanın söylediklerini…

Başkan, şahsımı doğrudan hedef alarak şöyle konuştu meclis salonunda: “Kendini basın mensubu zanneden biri gidiyor vatandaşa soruyor. Belediye binası yapılsın mı yapılmasın mı diyor. Yapacaksan sanamı soracağım. Kimsin sen? Haddini bil!”

Sayın Başkan, 

“Kendini basın mensubu zanneden” dediğiniz kişi uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin verdiği sarı basın kartını taşımış, Zeytin Dalı Harekatı’nda hem sınır içinde ve hem sınır ötesinde “savaş muhabiri” olarak çalışmış, yayımlanmış 4 kitabı olan, Afyon’da, Kütahya’da, Uşak’ta, Eskişehir’de, Antalya’da, İstanbul’da, Kilis’te ulusal televizyonlar ve radyolar üzerinde sayısız canlı yayınlar gerçekleştirmiş, şu anda Afyon’da ayda en az 1 Milyon görüntülenme alan şehrin en fazla okunan dijital gazetesi Afyon Postası’nın hem sahibi hem çalışanı olan bir kişidir. 

Önce bunu bir yere not alın.

Bunları övünmek için söylemiyorum.

Sadece beni tanıyamadıysanız bilin istiyorum.  

Sizin gözünüzde basın mensubu olmak için en önemli kıstas nedir, açıkcası bunuda merak ediyorum. 

Beni bu konuda aydınlatırsanız sevinirim. 

BUNDAN DOĞAL NE OLABİLİR? 

Gelelim, sokak röportajı konusuna.

Bir gazetecinin halka soru sormasından daha doğal ne olabilir?

Ne yapsaydık, sokağa çıkmadan önce belediyeyi arayıp, “bugün şu caddede dolaşacağız, şu soruyu halka soracağız” diyerek sizden müsademi isteseydik. 

Size ve makamınıza yakışmayan bir üslupla eleştirdiğiniz söz konusu halk röportajını tam olarak izlemediğinizi düşünüyorum.

Söz konusu röportajda sizi destekleyenlerde var, size eleştirenlerde var. 

Herkesin fikrini hür bir şekilde ifade ettiği bir röportajdan neden bu kadar rahatsız oldunuz?

Burada rahatsız olmak yerine bu görüntülerden faydalansanız daha iyi olmaz mı?

Daha dün, Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda partinizin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladı.

Bu planda Cumhurbaşkanı Erdoğan “İnsana hakkını teslim ederek, her görüşe başımızın üstünde yer veriyoruz” dedi. 

Siz, sizi eleştiren kişilerin fikirlerine, düşüncelerine karşı “Kimsin sen, haddini bil” demeye devam mı edeceksiniz?

SANA MI DANIŞACAĞIM?

Gelelim, “Sana mı danışacağım, kimsin sen” sözüne. 

Sayın Başkan, evet bana danışacaksınız.

Çünkü ben gazeteciden önce vatandaşım.

Ben halkım.

Ben bu ülkenin, bu şehrin bir evladıyım.

Siz değil miydiniz seçim döneminde “Belediyeyi halkla yöneteceğiz” diyen…

Unuttunuz mu bu sözlerinizi… 

Yoksa sadece seçim döneminde öylesine söylediğiniz içi boş sözler miydi bütün bunlar?

Sayın Başkan, tekrar ediyorum.

Evet bana danışacaksınız.

Bu şehirde yaşayan halka danışacaksınız.

Çünkü oturduğunuz makamın gerçek sahibi bu halkın ta kendisidir. 

KİMİM BEN? 

“Kimsin sen” demişsiniz, bir belediye başkanına yakışmayan üslupla… 

Ben sizin kullandığınız üslupla size yanıt vermeyeceğim. 

Ben sizin yönettiğiniz şehrin bir vatandaşı olarak, sizin oğlunuz yaşında olan bir kişi olarak size yanıt vereceğim. 

Sayın Başkan, benim kim olduğumu gerçekten merak ediyorsanız, sizi bir kez daha ofisimize davet ediyoruz. 

Gelin, bir çayımızı için. 

Beni, başkasından ya da başkalarından dinlemeyi bırakın, beni benden dinlemeyi deneyin.

HADDİMİZİ BİLECEĞİZ

“Herkes haddini bilecek” sözünüze ise katılıyorum.

Herkes haddini bilecek. 

Ben bu köşenin had bildirme köşesi olmadığını bileceğim, sizde o makamın had bildirme makamı olmadığını bileceksiniz. 

Olay bu kadar basit.

Sonsöz: Nezaket içten gelir ama her şeyi satın alır. -Victor Hugo