Savaş algısı insanlık tarihinin başlangıcından beri görülmekte. Dünya üzerindeki canlılarda var olma, hayatta kalma mücadelesi hep var. İlk insanlar doğaya ve doğa güçlerine karşı hayatta kalma mücadelesi vermişler. İnsanlar ve yaşam geliştikçe, topluluklar, kabileler, derken milletler, devletler oluştukça gelişen teknolojiyle savaş, siyasi bir yaklaşım kazanmış. Türk Dil kurumunda savaş kelimesi; “Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk, cidal olarak geçiyor. “Savaş” kelimesinin içini, savaşın içinde olanlar da, soyut savaşlar yaşayanlar da başka başka doldururken, savaşların sonuçları değişmiyor: Yıkım ve insanlık tarihini şekillendirmesi. İnsanlıkla varolmuş bir diğer unsur olan sanatın uygulayıcısı sanatçı; hayatın, hayallerin tanığı belgecisi olduğu gibi savaşa da tanıklık eder, belgeler. Geçmişten günümüze, savaşın sanatçılar tarafından nasıl aktarıldığıyla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Farklı dönemlerde savaşın, sanatçıların gözünde nasıl ifade edildiğine gelin birlikte bakalım.

                                

  Madrid’de 3 Mayıs, Goya

Goya bu çalışmayı,  1808’de ‘i işgali sırasında, Napolyon‘un ordularına direnen İspanyolların anısına resmetmiş.Yazdığı bir mektupta tabloyu yapma amacını “Avrupa’nın zorbalarına karşı giriştiğimiz şerefli ayaklanmanın en olağanüstü ve kahramanca hareketlerini fırça darbelerim ile ebedileştirmek için yaptım.” sözleriyle açıklamıştır.  

Savaş ve Barış’ta "Herkes yalnızca kendi vicdanıyla savaşmış olsa, savaş olmazdı." Diyen Lev Tolstoy’a kulak verdikten sonra günümüzden bir sanatçıya çevirelim gözlerimizi. 

Özgürlük Heykeli. Tammam Azam

Tammam Azam’ın Suriye’de 2011 yılında, önce bir iç savaş olarak başlayan ve zaman içerisinde küresel bir drama dönüşen bu vahşeti en iyi anlatan eseri Özgürlük Heykeli. Sanatçı bu eserde, ülkeye ‘özgürlük’ getirmek kisvesiyle başlayan bu katliamı Amerika’ya Fransızlar’ın hediye ettiği dünyaca ünlü Özgürlük Heykeli üzerinden anlatıyor. Heykelin bir benzerini, savaşın yıktığı evlerin molozlardan tasarlayan sanatçı bu şekilde ülkesindeki iç savaşın aktörlerine ilişkin hislerini sanatı aracılığıyla gözler önüne serdi.

Ülkesindeki savaştan sonra Dubai’de yaşamaya başlayan sanatçı eserlerini şu sözlerle açıklıyor: ‘‘Biz Suriye’de komedi ve trajedinin ince çizgisini betimliyoruz. Bu durumda nasıl sanat yapılabildiğini gösteriyoruz. Umuttan, insanların savaşa karşı koymalarından, sevgiden dem vuruyoruz. Sanırım burada insanlar sanatla ilgilenmeyi bıraktı çünkü Suriye’de yaşanan her saniye ölüm kokuyor. Ama ben bir sanatçıyım asker değil, benim mücadele yolum bu.”

Savaşla gelen yıkım çok derin ve acı verici. Bütün sanat disiplinlerinde savaşla ilgili eserler bulabilirsiniz. Benim hemen aklıma gelenler edebiyatta, Yasımı Tutacaksın ve Dr. Jivago oldu. Yasımı Tutacaksın adlı romanda ünlü matador El Cordobes’in hayatı ile birlikte İspanya İç Savaşı ve sonuçları da işleniyor.  Dr. Jivago’da da Ekim Devrimi, savaşın karakterleri nasıl etkilediği ince bir şekilde işlenmiş. 

Film olarak 1995 yapımı Underground filmini öneririm. Emir Kustirica’nın yönettiği filmde Balkanlarda yaşanan dram çok güzel bir hikaye ile anlatılıyor. Goran Bregovic’in müziklerini yaptığı film, savaşı, savaşın oluşturduğu atmosferi anlatan unutulmayacak filmlerden biri.

 Bertolt Brecht’in “Çağrı” şiirinden bir alıntıyla bakalım savaşa:

“Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.

 Bilin kuvvetinizi.

 Bir tabiat kanunu değildir savaş,

Barışsa bir armağan gibi verilmez insana:

Savaşa karşı

Barış için

Katillerin önüne dikilmek gerek,

'Hayır yaşayacağız! ' demek.

İndirin yumruğunuzu suratlarına!

Böylece mümkün olacak savaşı önlemek”

Görüldüğü gibi nasıl bir yıkım içinde olunursa olunsun hala yapılacak şeyler var: 

“Ummak ve harekete geçmek: Felaket anlarında bize düşen, işte budur.” Doktor Jivago- Boris Pasternak.

Sanatın ışığında barışın hüküm sürdüğü bir dünya dileklerimle, 

İyi ki sanat var, sanatla kalın