Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde (ESOGÜ) 2024-2025 Akademik Yılı açılış töreni gerçekleştirildi. Program Eskişehir Osmangazi Üniveritesi Rektörü Kamil Çolak’n Atatürk ve Gençlik Anıtı’na çelenk sunması ile başladı. Daha sonra ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen açılışta konuşan Rektör Prof. Dr. Çolak, "Yarım asrı aşkın bilimsel birikimi ve akademik geçmişiyle ülkemizin köklü yükseköğretim kurumları arasında yer alan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, alanında uzman akademik kadroları, idari personeli ve iyi yetişmiş mezunlarıyla şehrine ve ülkesine değer katmakta olan bir üniversitedir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 13 fakülte, 1 yüksekokul, 5 meslek yüksekokulu, 4 enstitü, 42 uygulama ve araştırma merkezi ve 8 farklı yerleşkede hizmet veren nitelikli eğitim-öğretim programlarına sahip olup, bilimsel çıktılarıyla araştırma üniversitesi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bilindiği üzere yapay zeka ve diğer yenilikçi teknolojilerin şekillendirmeye başladığı faaliyet alanlarının daha sistematik yönetimi için özellikle ülkeler ve kuruluşların kendi yol haritalarını veya stratejilerini üretmesi önemli bir gereksinim haline gelmiştir. Bu doğrultuda üniversitemizde de akıllı fabrika ve robotik, akıllı şehirler, bilgi güvenliği, 5G gibi alanlarda faaliyetler yürütülmektedir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öncülüğünde Eskişehir’in ikinci teknoloji geliştirme bölgesi TEKNOGÜ’nün kuruluş çalışmaları tamamlanmıştır. Üniversitemiz Meşelik Yerleşkesi’nde bulunan teknokentte akademisyenlerimiz ve firma iş birliğiyle milli ve yerli üretimlerin gerçekleştirileceğine, yurt dışına ihraç edilecek yazılım ve sistemlerin yine geliştirileceğine inanıyoruz" dedi.

“Öğrencilerimize Osmangazi Üniversitesi ve Eskişehir’i tercihleri nedeniyle teşekkür ediyorum”

Odunpazarı Belediye Tiyatrosu 6 dalda ödüle layık görüldü Odunpazarı Belediye Tiyatrosu 6 dalda ödüle layık görüldü

Rektör Çolak’tan sonra kürsüye çıkan Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, "Yeni bir akademik yıla başlamanın heyecanı ile bir aradayız. Gençlerimizin omuzlarımıza yüklemiş olduğu ağır sorumluluktan kaynaklanan bu heyecana ortak olan kıymetli konuklarımıza katılımları, geleceğe yönelik hedeflere yürümemizde özveriyle çalışan üniversitemizin değerli akademisyenlerine ve personeline katkıları, üniversitemizin varlık sebebi ve umudumuz olan, her biri bizim için ayrı ayrı değerli olan öğrencilerimize Osmangazi Üniversitesi ve Eskişehir’i tercihleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Yeni öğrencilerimize hoş geldiniz diyorum, başarılarından ötürü her birini ayrı ayrı kutluyorum. Özellikle yeni akademik yılın üniversitemize, öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. Şu an eğitim verilen toprakların ayrı bir önemi var. Çünkü attığımız her adımın altında atalarımızın izi var. 5 meydan muharebesinin 3’ü ilimizde gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın ilk fethettiği kale olan Karacahisar Kalesi, bulunduğumuz üniversitenin yanı başındadır. İlk hutbe burada okunmuştur. Üniversitemiz, böylesine bir mirası yaşatan topraklarda bukunmakta ve adını Osmangazi’den almaktadır. Atalarımız bizlere güzel yarınlar bırakmak için canlarını verdiler. Ülkemizin kıymetini bilmek ve onların izinden yürümek bizim sorumluluğumuzdur" şeklinde konuştu.

“İsrail, Gazze’de 41 bin sivil öldürdü”

Son olarak kürsüye çıkan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın, "Uluslararası Düzen, İnsan Haklan ve Gazze" konulu akademik yıl açılış dersini verdi. Konuşmasında Gazze’de yaşananlara değinen Yalçın, "İsrail 77 yıldır kendisine verilen çok ciddi bir özgürlük alanını, sınır tanımazlığı yaşıyor ama bugün Gazze’de 41 bin sivil öldürdü. Soykırım diye tarif edilen şey, etnik temizlik diye tarif edilen şey tam anlamıyla budur. 90’lı yıllarda insan hakları ve demokrasi kavramlarını neoliberal dünya hep kullanırdık. Biz de bilirdik ki, bu kavramları genelde kendi lehlerine kullanırlar ama genelde kullanırlardı. Mesela, göçmenlerle ilgili bir siyaset vardı. Mesela, uluslararası sistemin tabuları vardı. Kimyasal ve kitle imha silahlarının kullanılması ya da uluslararası sınır değişiklikleri. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana tabu olmuştu. Bunların çiğnenmemesi gerektiği, çiğnendiğinde hemen bunun cezalandırılması gerektiğine dair bir tabu oluştuğunu söylüyorduk. Esad kimyasal silah kullandı, ’Bir daha yapma’ dediler. Bir daha kullandı, ’Aman ha, bir daha yapma’ dediler. Hani tabu? Bakın, kırılmaya başlıyor bildiklerimiz. Güvensizlik ortamı doğmaya başlıyor. Sınır değişiklikleri olmazdı artık, eskiden oluyormuş o savaşlarla. Rusya yapıyor. Hani tabular nerede? Kırıldı. İnsan hakları ve demokrasi, demokratikleşme. Amerika demokratikleşme için Irak’a savaş açtı değil mi? Mısır’da demokratikleşme çabası vardı, Suriye’de vardı, Lübnan, Libya’da vardı. Onlara niye destek vermediniz? Orada bitti değil mi? Bizim işimize yaramadı. O bizim işimize yaramayan demokrasinin canı cehenneme" dedi.

“Bir girdap gibi o savaş sizi çeker”

İsrail ve İran arasındaki gerilim hakkında konuşan Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın, “Savaşmaya siz karar vermezsiniz. Bir girdap gibi o savaş sizi çeker. İsrail, İran’ı vurur mu? Şimdi biraz sahte vuruşmalar oluyor ya. Bakın, 2. Dünya Savaşı’nın öncesinde de o sahte vuruşmalar oluyordu. Bir girdap kuruldu ve o girdap bütün Ortadoğu ülkelerini ne kadar savaştan uzak kalmaya çalışırsanız çalışın içine doğru sürüklüyor. Sınıra en yakın olanlar, ilk maruz kalacak olanlar gibi gözüküyor. 3. Dünya Savaşı olur mu? Nükleer silahların olduğu yerde o silahlara sahip devletler arasında 3. Dünya Savaşı olmaz. Olsaydı Soğuk Savaş’ta olurdu. Nükleer silahın düğmesine bastığınızda hepimizin öleceğini bildiğimiz için kimse o düğmeye basamaz. Nükleer silahlar bir tarafta varsa patlar, iki tarafta varsa patlamaz. Hindistan’la Pakistan nükleer aldıktan sonra aralarındaki sınır çatışması bile bitmiş. O yüzden derler ya, ’Dünya nükleerleşsin ki salt barış gelsin.’ Tehlikeli gibi gözüküyor ama çok akıllı bir argümandır ve ben inanırım o argümana. Bir tek şey var, her koyun kendi bacağından asılır. Bunu çok net bilmek ve hazırlık yapmak gerekiyor. Bunun dışında hiçbir çözüm yok. Bugün İran’a, yarın Lübnan’a, ertesi gün Suud’a, ertesi gün Ürdün’e, ertesi gün Mısır’a ama bir gün bana da gelebileceğini görmek, otonom bir dış politika ve otonom bir savunma düzenlemesi ve stratejisi geliştirmek dışında bir şey yok" ifadelerini kullandı.

“Türkiye, dünyanın en gelişmiş tüfeklerinden bir tanesini kullanıyor”

Türkiye’nin savunma sanayii alanında oldukça ilerleme kaydettiğinin altını çizen Prof. Dr. Yalçın, şu ifadeleri kullandı:

"Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak askerimize verdiğimiz silah ve mühimmatın ancak yüzde 10’unu kendimiz üretiyorduk, bugün yüzde 80’ini kendimiz üretiyoruz. Gerisini satın alıyorduk. Bu sanırım 7-8 senenin içerisinde gerçekleşti. Şöyle söyleyeyim, Fırat Kalkanı’ndan yana böyle oldu. Daha önce tabanca üretmiyorduk, tabancamız yoktu bizim. Çok açık söylüyorum. Askere gidenler G3 kullandığını bilir, değil mi? Bizim piyadenin eline verecek tüfeğimiz yoktu. Belçikalıların eski tüfeklerini alıp onları veriyorduk. Bugün dünyanın en gelişmiş tüfeklerinden bir tanesini kullanıyor bizim piyademiz. SİHA’sı, tankı, helikopteri, uçağı, KAAN’ı, bütün hazırlığımızı buna göre yapıyoruz ve yapmak mecburiyetindeyiz. Askeri ve ekonomik bağımsızlık, tam egemenlik ne derseniz deyin. Devletlerin birbirini tanımadığı, en yakın dostların birbirini sattığı bir döneme giriyoruz ve bu dönemde güçlü olmaktan başka, hazırlıklı olmaktan başka yapacak çok fazla bir şey yok. ’NATO’dan kopmayalım’, kim bunu söyler? ’NATO’nun bana çok faydası oluyor’, NATO her şeyden önce beni NATO’dan koruyor. NATO biliyorsunuz bütün herkesi Sovyetler’den korunak için kurulmuştur ama bugün NATO beni NATO’dan da koruyor. Öbür tarafta Çin, Rusya, İran, Suud, Mısır, ben bunlarla da çok taraflı diplomasi yürütmeliyim ki yarın öbür gün bana Suriye’de NATO aynı numarayı çekmesin. Suriye’de benim başım belaya girdiğinde NATO, Patriot füzelerini geri çekti Türkiye’den. O yüzden bu düzende kimsenin kimseye güvenemeyeceği ancak kendi gücünü tahkim ettiğinde var olabileceği bir uluslararası düzen."

Konuşmaların ardından Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’a üzerinde TOGG ve Devrim otomobilinin siluetinin olduğu bir hediye verdi. Törene Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Adnan Özcan, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı Arif Hamdi Sazak, AK Parti Eskişehir İl Başkanı Gürhan Albayrak, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Kaynak: iha