Televizyon hafiyesi Müge Anlı’nın programına konuk ettiği Palu ailesi haftalarca konuşuldu.

Sosyal medyada sıklıkla karşıma çıkan bu aile, ilkin toplu iğnenin başı kadar ilgimi çekmedi.

Ancak medyanın normalleştirdiği bu sıra dışı aile öyküsüne uzun süre duyarsız kalamadım.

Merak kediyi öldürdü ve hiç istemesem de bu tiksindirici olaylar zincirine kendimi kaptırdım.

Bana önce Quentin Tarantino-Oliver Stone yapımı ‘Katil Doğanlar’ filmini hatırlattı.

İzleyenler Mallory ve Mickey Knox adlı katillerin TV’de nasıl parlatıldığını anımsayacaktır.

İki karısını öldüren adamın evlenme programına çıktığı ülkemizde yine bir katil şov yaşandı.

İşin uyuşturucu, fuhuş, tecavüz boyutları da var ki anlatılacak, anlaşılacak gibi değil.

* * *

Bu detaylar bana yıllar öncesinden ilginç bir gazete haberini ve fotoğrafını da anımsattı.

Keserek sakladığım ve derslerimde ahlak konusunu anlatırken kullandığım bu kare aşağıda.

Hindistan’da aynı kadınla evlenen beş kardeş ve kadının kucağında bir çocuk var fotoğrafta.

Hepsi son derece mutlu ki neredeyse tüm dişleri görünecek şekilde gülerek poz vermişler.

Genç kadın köyündeki geleneğe göre ilk eşinin dört kardeşiyle de evlenmek zorunda kalmış.

Annesi de üç erkek kardeşle evli olan kadın her geceyi bir başka eşiyle geçiriyormuş.

En tuhafı da kucağındaki çocuğun babasının hangi eşi olduğunu bilmiyormuş.

Zaten ilk eşi de “Hepimiz onunla cinsel ilişkiye giriyoruz ama kıskanmıyorum” diyor.

Buyurun neresinden yakarsanız yakın, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir aile öyküsü.

“Vay ahlaksızlar” demeden önce ahlak ne bilmek gerek zira ahlak böyle ilginç bir kavram.

Ben de bu iki aile öyküsünden yola çıkarak bu hafta ahlak konusunda yazmaya karar verdim.

* * *

Ahlak hakkında söz söylemeden önce bu sözcüğün etimolojik kökenine bir bakalım.

İngilizcede ve Almancada ahlak sözcüğünün karşılığı olarak karşımıza ‘ethic’ çıkıyor.

Bu sözcüğün kökeni de Yunanca ‘ethos’a dayanıyor.

Bu dillerde kavramı ifade etmek üzere ‘morality’ ve ‘moral’ sözcükleri de kullanılıyor.

Bu sözcükler de Latince ‘mos’ sözcüğünden türetilmiş.

Türkçede kullanılan ahlak sözcüğü ise Arapça ‘hulk’ ve ‘hılk’ sözcüklerinden türemiş.

İlki ‘yaratılış’ ve ‘huylar, seciyeler, mizaçlar, âdetler, karakterler, alışkanlıklar’ anlamında.

İkincisi ise ‘yaratılmış’ veya ‘yaratıklar’ yani halk veya toplum anlamına geliyor.

* * *

“Ahlak nedir?” sorusu beraberinde birçok soruyu getiren çok boyutlu bir konu.

Bu noktada kuralların varlığı ve kurallara uymanın gerekliliği konuları gündeme geliyor.

Eğitim, psikoloji, sosyoloji, felsefe, teoloji, hukuk, ekonomi ve politikayı ilgilendiriyor.

Törel değerler derken de toplumda iyi ve kötüye ilişkin davranış biçimleri anlaşılıyor.

Toplum düzeni için toplumun üyelerinin toplumsallaşması ve törelleşmesi gerekiyor.

Üyeleri toplumsallaşmış bir toplum düzenli, töreli olan bir toplum ise uygar kabul ediliyor.

* * *

Gündelik hayatta ahlak, insanların davranışları ve giyim-kuşamları ile ilişkilendiriliyor.

Bunlara bakarak insanlara ‘ahlaklı/ahlaksız’ ya da ‘iyi ahlaklı/kötü ahlaklı’ deniliyor.

Ancak ahlak kavramı en çok cinsel alışkanlıklar ve kurallar boyutuyla karşımıza çıkıyor.

Terim olarak ahlak, insanın yaratılışından gelen ve ruhuna yerleşen alışkanlıkları anlatıyor.

Bu alışkanlıklar da toplum içinde yaşanarak kazanılan güzel ve kötü huylar.

Bu perspektiften ahlakı, ‘güzel ahlak’ ve ‘kötü ahlak’ diye ikiye ayırmak olası.

Her insanın bir karakteri olduğuna göre birine ‘karaktersiz’ demek aslında çok anlamsız.

Aynı şekilde ‘ahlaksız insan’ da yok ve birine ancak ‘güzel ve kötü ahlaklı’ diyebiliriz.

* * *

Filozof Henri Bergson’a (1859-1941) göre iki tip ahlak var: Kapalı ahlak ve açık ahlak.

Kapalı ahlakta birey, toplumun tüm ahlaki değerlerine boyun eğiyor ve uyum içinde oluyor.

Açık ahlakta ise toplumun dayatmalarının dışında kendi hür ahlak anlayışını geliştiriyor.

Dolayısıyla bireyin ahlak gelişimi edilgin bir uyma değil, etkin bir değer oluşturma süreci.

Güzel diyebileceğimiz ahlakın temel dayanaklarını oluşturan çok çeşitli faktörler var.

Bunlar arasında utanma, din, eğitim, vicdan, dünya görüşü ve değerler öne çıkıyor.

Sosyal kontrol ve baskı, örf ve adetler, sorumluluklar ve görev bilinci de önemli faktörlerden.

Ahlak kurallarının geçerli olduğu bazı önemli ahlak alanları ise şöyle:

Aile, siyaset, işletmeler, doğal çevre, toplum, çalışma yaşamı, ticaret, iktisat, bilim, akademi.

Ahlak kurallarının ise üç önemli özelliği söz konusu:

Belirli kişi, grup ya da toplum için, belirli bir yerde ve belirli bir zamanda geçerli olması.

* * *

Ahlakın ilişkili olduğu pek çok farklı disiplinden de mutlaka söz etmemiz gerekiyor.

Doğru düşünme yeteneği ve bilimi olan mantık ile ahlak arasında yakın bir ilişki var.

Ahlak kuralları özünde, yaptırımı olan hukuk kurallarına dönüşebilecek kurallar.

Toplum içindeki bireyin davranışları inceleyen sosyoloji de ahlakla doğrudan ilişkili.

Ahlak, ahlaklı yaşamanın şartlarını tanıtan psikoloji biliminin alt dalı olarak görülüyor.

Ahlakla felsefe arasında en önemli ortak paydayı düşünce ve eylemleriyle insan oluşturuyor.

Ahlakın tarih boyunca en yakın ilişkide olduğu alan temelinde güzel ahlak olgusu olan din.

Bölge ve toplumlar arasında aşırı farklılık göstermeyen ahlak, kültürün kapsama alanında.

* * *

Yazımı tarih boyunca ahlak konusuna kafa yoran bazı filozofların görüşleri ile bitireyim:

KONFÜÇYÜS (M.Ö. 551-479): Hiç erişemeyecekmişsin gibi veya yitirecekmişsin gibi çalış.

PERİKLES (M.Ö. 495-429): Vatandaşlar kendi özel işlerini yaparken kamu işlerinden de kendilerini tamamen soyutlamamalıdırlar. Sosyal sorunlar ve devlet yönetiminde ortaya çıkan sorunlarla da ilgilenmelidirler.

PRATOGORAS (M.Ö. 481-420): İnsan her şeyin ölçüsüdür. Genel geçerliliğe sahip doğrular yoktur. Doğrular ve yanlışlar insandan insana değişir.

SOKRATES (M.Ö. 469-399): İnsanın temel amacı fazilete ulaşmak olmalıdır. Bu da ancak bilgelikle (hikmetle) mümkündür.

ARİSTİPPOS (M.Ö. 435-386): Haz veren şey iyi, acı veren şey kötüdür. İnsanın amacı en yüksek hazza ulaşmaktır. İnsan kendisine haz vermeyen şeylerden uzak durmalıdır.

EFLATUN (M.Ö. 427-347): Ahlaki davranışların temel amacı “en yüksek iyi”dir. İyilik fazilet demektir. İnsanlar fazilete hikmet, kahramanlık, itidal ve adalet ile ulaşırlar.

SİNOPLU DİYOJEN (M.Ö. 412-323): Ahlak ve fazilet peşinde koşmak doğru değildir. Fazilet tüm arzu, istek ve tutkulardan vazgeçerek yaşamaktır. Mutluluk içinde yaşamak için insan hiçbir şeye önem vermeden yaşamalıdır.

ARİSTO (M.Ö. 384-322): Toplumda yönetenler ve yönetilenler arasında bir ayrım yapılması ahlakidir. Her zaman üsttekiler ve güçlüler yönetir. Alttakiler veya güçsüzler yönetilir. Ahlak, akıl ile kazanılmış fazilettir ve nazari olması yetmez. Bu sayede kemale ulaşılabilir.

EPİKÜROS (M.Ö. 341-270): Mutluluk, fazilet peşinde koşmakla değil gündelik ve yalın kaygıların ötesinde sükun ve huzurla temin edilir.

STOA (M.Ö. 322-264): Doğru yasalar ve kurallar ancak akıl yolu ile bulunabilir.

EPİKTETOS (55-135): Bilge odur ki kimseyi kötülemez, kimseyi övmez, kimseden yakınmaz, kimseyi suçlamaz.

ST. AUGUSTİNUS (354-430): İnsan Yaratan’ın hakimiyetine boyun eğmeli ve ona ibadet etmelidir. İnsanlar arasındaki eşitsizliklere isyan etmek yerine Hakka kulluk görevini yerine getirmeli ve O’na şükretmelidir. Hiç ölmeyecekmişsin gibi çalış, yarın ölecekmişsin gibi ibadet et.

MACHİAVELLİ (1469-1527): Amaca ulaşmak için her araç meşrudur.

BACON (1561-1626): Dini inançlar ve emirler olmadan da insan ahlaklı olabilir.

LOCKE (1632-1704): Ferdin doğal hakları asla ihlal edilemez. Fertten ve devletten kaynaklanan ve doğal hakları ihlal eden her türlü zorlama ve zulüm gayri ahlakidir.

MANDEVİLLE (1670-1733): Ahlak denen şey içi boş bir kavramdır. İnsanlar kendi çıkarları olmazsa toplum menfaatine ve ahlaka uygun davranmazlar.

KANT (1724-1804): Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma. Ahlak, başkalarıyla ilişkilerimizde istediklerimizin kişisel menfaatlerden bağımsız olmasında bulunur.

BENTHAM (1748-1832): En üstün iyi faydadır. İyiyi kötüden ayırmak için faydalı olup olmadığına bakmalıdır. Zevk iyi, acı kötüdür. Amaç en fazla sayıda insanın en fazla mutluluğudur.

NİETZSCHE (1844-1900): İnsan doğal bir varlıktır. Fazilet kadar faziletsizlik de normal karşılanmalıdır. Ahlaki ölçüler ve normlar koymak saçma ve gereksizdir.

* * *

Ahlakı özümseyen, önemseyen, yaşayan ve yaşatan bir toplumda yaşayabilmek dileğiyle…