“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.”

Yunus Emre

Öncelikle 29 Ekim Cumhuriyet haftamızdayız. Dünyanın politik tarihine baktığınızda imparatorluklardan cumhuriyete giden bir süreci görüyoruz. İmparatorluklarda isimler ön plana çıkarken, cumhuriyette ilkeler akla gelir. Bir devletin oluşumu tarihi geçmişine, kültürüne ve değerlerine bağlılığıyla oluşurken, cumhuriyetin varlığı, o ülkedeki insanların ortak değerlerinin bir yansımasıdır. Dolayısıyla 29 Ekim Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. Bu vesile ile Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet, şükran ve hayırla yâd ediyorum. 

Gelelim ana başlığımıza, “ne olacak bu memleketin hali ?” Toplumlar, değerleri ile oluşur ve değerleri ile tanınırlar. İnsan sermayeniz ne kadar zengin ve liyakatli ise, bölgenizin geleceği o denli şekillenir ve gelişir. Bazen, bazı şehirlerin diğerlerine göre iyi ya da kötü olduğunu görebilirsiniz. Bu durum şehir vizyonu ile ilişkilidir. Şehir vizyonunu oluşturan ise o şehirdeki yönetici pozisyonundaki kişilerin bakış açıları, ağırlıkları ve de farklı bakış açılarına olan saygılı yaklaşımlarıdır. Zaman, teknolojinin son demine kadar hissettiğimiz ve bir o kadar da sevgiyi, ahlakı ve de insanlığı soyut yaşamaya başladığımız bir dönemdir. Kendimiz için ne yapacaksak bir önce yapmalıyız ama şehirleri ve kurumları ben yaptım olduğu mantığıyla değil ortak akılla yönetmeli, katılımcılığı sağlamalı ve her şeyden önce “insana ve mesleğine saygıyı” ana düstur haline getirmeliyiz. Belki o zaman sorgulamalar, önyargılar ve eleştiriler azalır veya ortak akıl sinerjiye dönüşür. Bölge insanının toplumsal alandaki saygılı davranışları, emin olun yöneticilerinin toplumla ve kurumlarıyla olan iletişim dillerinin bir çıktısıdır. Bu arada haftasını kutladığımız, Cumhuriyet ilkeleri de bu saydıklarımızı açıklamıyor mu?  

Günümüzde ülkelerden ziyade şehirler ön plana çıkmakta ve gelişmektedir. Bu durum sadece biz de değil, dünyada da böyledir. Örneğin İtalya değil Roma, Çekya değil Praq, Almanya değil Berlin ya da Danimarka değil Kopenhag örneklerini düşündüğümüzde liste uzar gider. Ancak şehir markası, insanıyla ilgili olduğu kadar yaşam çeşitliliği ve yaşam alanları ile de alakalıdır. O bölgede yaşayan insanların rahatı, huzuru ve de zenginliği şehrin dokusunda ve durak noktalarında hissedilir. Kullanılan renkler, binalar, parklar ve kaldırımlar şehrin psikolojisine ya da anlaşılmasına katkı yapar. Herkes bir biçimde şehrinin gelişimi için kafa yorar; belediye başkanı, kaymakam ve vali olur. Ancak şehre faydasının asıl olanının “işini iyi yapmak” olduğunu unutur. Diğer görevlerin sorumluluklarını sorgular ama kendi sorumluluğunu düşünmez. Hâlbuki bir kafeteryanın temizliği ve lezzeti, çayından; eğitim kurumunun çıktısı, öğrencisinden; caminin zenginliği cemaatinden ve ülkenin geleceği gençliğinden sorulur. Ancak bizim çaycımız muhtarı, öğrencimiz sistemi, cemaatimiz imamı ve gençliğimiz sosyal medyayı eleştirir. Hâlbuki iyi çay yapılsa müşteri memnuniyeti, toplumu huzurlu; araştırmaya odaklı öğrencimiz, eğiticiye işini iyi yapma bilincini; inancını yaşamına uyarlayan cemaat, güçlü maneviyatı ve de ülkesinin geleceğini düşünen gençlik, bizleri umutlu hissettirir. Kısacası memlekete bir şey olmasını istiyorsak, işimiz ne ise onu iyi yapmalıyız. Bu arada sorgulayalım, eleştirelim ve de geliştirelim ama her şeyin işimizi iyi yapmakla başlayacağını da bilelim.

KİTAP TAVSİYEM…

Bu hafta sizlere özellikle politika ilgilenenlere bir önerim olacak. Francis Fukuyama’nın “Devlet İnşası” kitabı, devletlerin rollerini, politik gelişimleri, ulus bilincini, kurumlara olan talebin nedenlerini, krizlerin daha çok neden zayıf devletlerde yaşandığını anlamak isteyenler için açıklayıcı olacaktır. Aslında yazarın diğer kitaplarına göre daha zayıf bulduğum, dilini ve içeriğini de eleştirdiğim bir eseridir. Ancak kitapların her okuyucuya farklı bir bakış açısı sunması, herkesin kendisinden bir şeyleri daha farklı algılayabilmesi ve de bu haftaki ana konumuz ile uyumlu olması açısından, belki benim farkettiğim eleştirileri sizlerin farklı yorumlamalarına ve açıklamalarına neden olabilecektir.