Kalemi eline alıp üreten, yazan ve kaleminin kutsallığına, namusuna inanan tüm arkadaşlarımı tebrik ederim fakat artık yeter. 

Haksızlıkların, denetimin ve halkların haklarını güvence altına alınması için kuvvetler ayrılığı olması gerektiğini her ortamda dillendirirken 4. gücün de BASIN olduğunu çok iyi bildiğimiz memleketimizde belki de en önemli güç şu anda MEDYA diyebiliriz. Lakin medyanın öneminden bahsederken kesinlikle medya okuryazarlığını ve kalemlerin denetim mekanizmasını ahlaki boyutlarla sınırlandırmanın önemini ön plana çıkarmalıyız.

Her geçen gün sorumluluklarımız artarken çevremizdeki dostlarımızın varlığı cesaretimizi artırıyor ve bir şekilde taraflı yorumlar oluyoruz.
Tarafsız olmak yerine ya gönlümüzle ya da direkt kalemimizle taraf olmayı tercih ediyoruz. Fakat güvenerek inandığımız şahsi varlıkların bizim kontrolümüz dışımızda tasvip etmediğimiz hareketleri, bizi sükut-u hayale sürüklerken biz yine de inancımızı kaybetmemek için ısrarcıyız.

Lakin kendini bu boşlukta gözü açık zannederek prim yapmaya çalışan sosyal rollere de buradan cevap veriyorum, sizi takip eden ilahi adaletin, daima tecelli edeceği apaçık ortadadır.

Toplumda sahip olduğumuz sosyal statü bir emek, gayret ve çalışma sonucunda elde edilebilmektedir. Fakat elde edilen statü her ne şekilde olursa olsun hiçbir kimseye hiçbir yere zarar verebilecek şekilde nefsani üstünlüğe sahip olmamalıdır.

Kuvvetler ayrılığının en güçlü adımı olan ve hepimizin kabul ettiği medya gücü vicdan ile birlikte kullanılmalıdır. Bıçağın faydalı yönü olduğu gibi elinizi keserek, zarar veren yönü ile de karşı karşıya kalabilirsiniz. Fakat bu cahil cesareti ile kullanılacak olursa inanın nelere zarar verebileceğini tahmin bile edemeyiz.

Medya çalışanları attıkları her adımın sorumluluklarını damarlarında bile taşımalıdırlar.

Günümüz dünyasında sosyal medyanın ezici zaferi, “para kazanma kaygısını en önemli gaye, bilgiyi ise bu amaca hizmet eden bir araç olarak göstermeye devam ettikçe, bu durumun değişmesi de kolay olmayacaktır.

“Müşteri her zaman haklıdır” zihniyetiyle hareket eden medya, artık toplumsallaşma işlevinden ziyade, reklam verenlerin, izleyicilerin ya da okuyucuların beğenisine hizmet ederek, eğlendirme işlevine ağırlık vermektedir.

Sosyal bir kurum olan medyanın temel görevlerini şu şekilde sıralayabilirim. 

1. Haberleri haber olarak vermek 

2. Öğretmek, tetkik etmek, doğru yolu göstermek için rehberlik etmek. 

Yeni iletişim teknolojileri bağlamında genel kabul gören etik ilkeler şu şekilde ifade edilebilmektedir 

  • Toplumun ve insanlığın daha iyi şartlar altında yaşamasına katkıda bulunmak, 
  • Zarar verici davranışlardan kaçınmak, 
  • Telif ve patent haklarını da içeren mali ve manevi haklara saygı göstermek, 
  • Dürüst ve güvenilir olmak, 
  • Sadece izin verildiği sürece bilgileri otomatik işleme tabi tutulmuş kaynaklara erişimin sağlanması, 
  • Gizlilik ilkesine saygı gösterilmesi.

 Burada da görülebileceği üzere, bilişim etiğinin ilkeleri açık bir şekilde belirlenen yazılı kurallardan oluşmakta ve evrensel kabul gören kavramlara dayanmaktadır. İnternet etiği ya da bilişim etiği olarak tanımlanan bu kavram temel olarak iletişim etiğinden beslenir.

Artık KALEMİ eline aldığında vicdan ve şeref sahibi, vicdan ile beraber nereye hizmet ettiğini bilerek çalışmalı.  Anadolu Kentlerinde kalemlerdeki ucuz hatalar, mesleki yakışık almayan durumları ortaya çıkarır. Bir gün önce kızın ile fotoğraf paylaş “Dünya kız çocukları gününü” kutla, arkasından ekmeğini kazanmak için görev yapan camiaya aleni bir şekilde “………” terimi ile kaleme al. Nereye, nasıl, kimin adına hizmet ederken meslek etiğinden bahsedebiliriz.

Anadolu kentlerimizde mutlaka birbirimiz ile kenetlenmeli ve istihdama yatırım yapan girişimcilerin moral ve motivasyonlarını yüksek tutmalıyız, tutmak zorundayız. Şayet bu konuda hata yaparsak bugün acilen ihtiyacımız olan evlere ekmeğin girmesine engel olmuş oluruz. 

Tüm sektörlerde ana hedef yatırımın önünü açmak, yatırımcıyı küstürmemek ve istihdamı artırabilmek için birbirimizle kenetlemekten başka çaremiz yok. 

Esen Kalın.