İstiklâl Marşımızın Şairi MEHMET ÂKİF ERSOY’u vefatının yıldönümünde rahmetle anıyoruz.

( Anekdot: Mehmet Âkif, kibirli insanlardan hiç hazzetmezdi. Ali Şevki Hoca da oldukça gururluydu. Hele Avrupa'ya gidip döndükten sonra kibrinden yanına yaklaşılmıyordu.

Âkif bir toplulukta bu özelliğini zarif bir benzetmeyle hocaya hissettirir:

“Siz, insanlara eskiden Fatih Cami'nin minaresinden bakardınız, şimdi Eyfel Kulesi'den bakıyorsunuz.")

 

Merhaba

S’ev’ginin evinin gerçek sahibi olmaya davet etmiş; ilk açılışı yapmıştım.

Yeni bir yıla girmeye hazırlandığımız şu günlerde; tarihimizin derinliklerinde bir yolculuğa çıksak da  bizi yaşatan, besleyen köklerimize uzansak bu sefer…

Pek tabii ömrümüzün ÖMÜRlüğünü sağlayanın köklerin olduğu bilinciyle!

O zaman hayatımın üniversite durağında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinden , lisanstan doktoraya olan süreçte öğrencisi olmakla hep iftihar ettiğim Prof. Dr. Nurullah Çetin’den bu konu hakkında bir alıntı yapacağım.

O der ki;

“Türk’ün ‘Ayaz Ata’sı vardır. Eski Türkler’de  Soğuk Hanı olarak bilinen Ayaz Ata’mız efsaneye göre kışın ortaya çıkan, aç, fakir,kimsesiz garibanlara yardım eden bir evliyadır. ‘Ayaz’ kelimesi de tüm Türk coğrafyasında ‘yakıcı soğuk’ anlamına gelir.

( Hemen parantez açıyorum; 90 yaşındaki dedem; havalar soğuduğunda “ Kara kış geldi, ayaz bastırdı” der.)

Ay Tanrısı’nın soğuk havaya karşı Türk’leri koruması için Ayaz Han’ı gönderdiğine inanılır. Ayaz Ata, Türkler’in  “gerçek” noel babasıdır.”

Kaç çocuğumuz biliyor acaba ‘Ayaz Ata’sını ???

 “ Nardugan” bayramımıza gelirsek…

 

Yine hocamız der ki; “Nar ‘güneş’ anlamına gelirken, dugan ‘doğan’ anlamına gelir. İslam öncesi eski Türk ve inanç kültürüne göre dünyanın tam ortasında hayat ağacı olan bir Akçam vardır. Gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gündüz, geceyi yenmiş yani Güneş zafer kazanmış olur. Zira gece karanlık kötü, gündüz aydınlık iyidir. Türkler Tanrı Ülgen’e teşekkür bağlamında Akçam ağacı altında şarkılar söyleyip kutlama yapar. Akçam ağacının dallarına Tanrıdan dilekler asılır, altına da hediyeler konulur.”

Bu bayramın, Hunlar tarafından Avrupa’ya taşındığı sonrasında  Hristiyanların Nardugan törenini İsa’nın doğumuyla ilişkilendirip Noel adıyla kutlamaya başladığı söylenir.

Hayat ağacından bahsetmişken; ağaç Türk’lerde tarihin derinliklerinden beri inanışlarınıın odağını, masal ve destanlarının konusunu oluşturmuştur. Hayatın sonsuzluğunu anlatan baharın gelmesiyle canlanan, sonbaharla birlikte kuruyan bir ağaç motifi. Doğa hayatın özü olduğuna göre, ağacın Türklerde kutsallığnı anlayabiliriz.

Anlamasını görmesini bilene o kadar büyük bir hazinemiz var ki…

İlk yazımda hayat anlamlandırma, sorgulama, arama diyerek girişi yapmıştım. Anlamlandıralım… İnelim derinlere…

Kök uçları topraktaki suyu bulup, kaybedilen suyu geri getirene kadar aramaya devam edermiş.  O zaman biz de ‘SU’suz kalmayalım. Köklerimizin derinlerine inene kadar yola devam… Güçlü köklerimize ulaşırsak, atalarımızı geçmişimizi benimsersek; dallarımızı korkusuzca uzatıp şimdiki zamanı yaşayabiliriz. Yeni güçlü budaklarla geleceğe uzanabiliriz.

Çok zor olmasa gerek.

Yeni nesil bizim elimizde…

 

S‘ev‘giyle…