“Ano Yemen’dir, gülü çemendir

Giden gelmiyor, acep nedendir?

 

Burası huş’tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir?”

Karabacak dedem:Kavruk esmer tenli,uzun boylu bir Anadolu insanı.

Süleyman ve Şerife nin ilk ve tek çocukları 1876 da dünyaya gelmiş.Babasının adını almış.

Tahminen 1893 de 1878 doğumlu Ayşe nenemizle evlenmiş.1882 – 1904 yılları arasında süren Yemen isyanları esnasında 1893 yılında henüz yeni evli iken askere çağrılmış 11 yıl Yemen Sana da askerlik yapmış.

Yemendeki 7.Kolordunun isyanları bastırmada yetersiz kalması üzerine Redif (Yedek) asker olarak gönderiliyorlar.

Büyüklerimize anlattığına göre daha giderken çileleri başlıyor.

Büyük yük gemilerine doldurulan askerler haftalarca havasız sıcak ve nemli ortamlarda sadece küflü peksimet,zeytin ve soğanla beslenerek yolculuk yapıyorlar.

Zeytin ve soğan susuzlukların daha da artırıyor ancak su kıtlığı da var gemide.

Bir çoğu daha gemilerde açlık,susuzluk ve hastalıktan dolayı şehit düşüyorlar.

 Bir tarafta İngiliz altınları ve silahlarıyla donanmış Yemenli asiler, diğer tarafta ise bütün yokluklara, hastalıklara ve imkânsızlıklara rağmen Yemen’i Anadolu’dan ayrı görmeden canını dişine takıp mücadele eden Türk askerleri.

İsyancılar, kendilerini beş asır boyunca koruyan ve hâmilik yapan koca bir cihan devletine, İngilizlerin kışkırtmalarıyla isyan ederek sözde bağımsızlık savaşına girmişler. 

Bu savaşta da düşmanı yenebilmek için şehri kuşatma altına alma, erzak giriş çıkışını önleme, telgrafla haberleşme imkânlarını sabote etme ve silahlı mücadele gibi yöntemlere başvurarak zafer kazanma yollarını aramışlardı.

Kuşatma altında kalan askerlerin yemek ve su bulamadığı için şehre yakın kaleleri terk etme noktasına gelmesi, açlıktan savaşacak durumda olamamaları ve neticede bunu değerlendiren isyancıların1904 isyanlarında isyancıların başı olan İmam Yahya San’a şehrinin merkezini ele geçirir ve burada birçok Osmanlı askerini de esir alır ve bir çoğunuda şehit eder.

Buradaki komutanın yanlış yönetimi ile zaman zaman esir düşen askerler İstanbul Hükümetine şehit olarak rapor edilir.

Karabacak dedemde esir düşmesine rağmen şehit olarak bildirilir.

İbrahim ve Fatmanın kızı Ayşe nenemize o yılların yoksulluğu ile büyük Şerife ninemiz “kocan öldü artık annenin evine git” der.

Ayşe ninemiz” beraber askere gittiği arkadaşları gelmeden ben annemin evine gitmem ”der.

 O yoksullukta evden bir boğazın eksilmesi için sürekli üzerine bir baskı vardır.

Ayşe ninemiz bir kilim tezgâhı kurar kendine.

Tezgâhın üzerine ziller bağlar kirkit ile her vurduğunda ziller öter ve kaynanasını duymaz artık.

Sürekli Yemenle ilgili türküler söyler.

Bu arada Süleyman dede bir şekilde esirlikten kurtulmuş çok zorlu yolculuklardan sonra köye ulaşmıştır.

Bir akşam vakti evlerinin kapısını çalar.

Belirli belirsiz aydınlatan yağ kandili ile Ayşe ninemiz kapıyı açar.

Karşısında zaten esmer olan karabacak dedem iyice kararmış ve açlıktan zayıflamış yüzünü görür tanıyamaz.

Şerife nenemizi çağırır.

Her ne kadar ben sizin oğlunuz Süleyman’ım dese de inanmaz eve almazlar. Süleyman dede gecenin karanlığında evin önünde bekler.

Bu arada komşular görür ve köy odasına götürülür.

Burada karnı doyurulur.

Köyle ilgili birkaç soru sorulur.

Örneğin tarla komşuları,tarla mevkileri gibi.

Süleyman dede tüm soruları doğru cevaplar ve komşular artık inanır.

Süleyman dedeyi evine götürerek bu sizin oğlunuz Süleyman derler.

O zaman eve kabul edilir.