Afyon Postası yazarı Ressam Başak Nakilcioğlu, bugünkü yazısında başından geçen ilginç bir olayı kaleme aldı. Nakilcioğlu, yaz döneminde Afyonkarahisar’da gerçekleşen Borusan Quartet Konser organizasyonu için sahne aradıkları dönemde Hattat Ahmet Karahisari Kültür Merkezi’nde yaşadıklarını anlattı.
İşte yazıda dikkat çeken o bölüm:
“Aslında Hattat Karahisari Kültür Merkezi’nin rampalı girişi bana “Kültür Merkezi” girişi olarak biraz itici gelse de gidip şartlarını görmeye kara verdik. Önce bir yetkili ile konuştuk, bize şartları söyledi. Ben de bizim daha doğrusu grubun şartları ile ilgili açıklama yaptım. Bizim de şartlarımız olduğunu, grubun iki ayrı kadın ve erkek olarak kullanmak üzere tuvaleti olan oda istediğini söyledim. Bunlar zaten olması gerekenler diye düşünebilirsiniz ama kimilerince öyle olmadığını ben de bu salon maceramızda öğrendim. İlk konuştuğumuz yetkili hanıma sahneyi ve sahne arkasını görmek istediğimizi söyledik. Yanımıza bizi gezdirmesi için bir görevliyi göndereceğini söyledi. Tamam diyerek ayrıldık; “Gel” dedim arkadaşıma biz sahneyi görelim. İzleyici koltuklarının arasından geçerek sahneye ilerledik. Salon 375 kişilik bir salon yanlış hatırlamıyorsam. Sayı da bizim için ideal, sahne ve akustiği güzel. Şimdiki tabirle, “ Sahne, akustik okey”. Sahneden sahne arkasına geçtik, Sahne arkasında siyah perdelerle çevrelenmiş hazırlanma alanları var. Mağazalardaki perdeli giyinme kabinleri gibi. Tabi bu okey değil, çünkü biz içinde tuvaleti olan sanatçı odası arıyoruz. Derken biraz yürüdük camlı bir kapıyla ayrılmış bir koridora geldik.”
“AMAN ALLAHIM O DA NE!”
Kapıdan geçtik, yine “Gel” dedim arkadaşıma. “Yukarıya bir bakalım.” Çıktık yukarıya, bir iki adım attık ve aman Allahım o da ne! Üstünde “Sanatçı Odası” yazan yan yana iki oda! Bizim için çok Okey! Odaya girdik, içeride çift kişilik, nevresimleri geçirilmeye hazır iki kişilik yatak( böyle bir şart yoktu ama yatak odadaydı) sandalye, koltuk, dolap, hatta ankastre ocak, buzdolabı, en güzeli de odanın içinde tuvalet. Bizim için çok ama çok Okey! Acaba yan taraftaki oda da mı böyle diye bir baktık. Orada yatak yoktu ve biz de yatak istemiyorduk zaten. Dolap, sandalye, askı ve en güzeli yine içinde tuvaleti vardı. Gerçekten mutlu olmuştum. Şartlarımızı karşılayan bir salon bulmuştuk.
“O KAPI HEP KAPALI OLURDU SİZ NASIL ÇIKTINIZ?” ÇIKIŞI
Bu sırada turumuzu tamamlayıp sahneye doğru gelirken, ilk görüştüğümüz yetkili hanımın bizi gezdirmesi için yönlendirdiği görevli yanımıza geldi. Kendisine heyecanla keşfimizi anlattım, çok şaşırarak baktı bize. “Ben 3-4 aydır burada çalışıyorum ama daha önce hiç yukarı çıkmamıştım. O kapı hep kapalı olurdu. Siz nasıl çıktınız?“dedi. Aslında burada bu keşfin nasıl sonuçlanacağını kestirmeliydim. Ancak heyecanıma yenik düştüm ve Hattat Karahisari Kültür Merkezi yöneticisi beyefendi ile görüşmek için yanına gittik.
“SİZ O ODALARI NEREDEN BULDUNUZ, NASIL GÖRDÜNÜZ?“ DİYE BİZE KIZDI
Önce Borusan Quartet Grubunu anlattık. Dedim olabilir, bilmiyor olabilirler. Quartet demedim hatta özellikle. Sonra aradığımız şartları anlattım ve salonun şartlarımızı karşıladığını, yukarıdaki iki sanatçı odasının bizim için çok elverişli olduğunu söyledim. Yetkili beyefendi bana kızdı! “Siz o odaları nereden buldunuz, nasıl gördünüz?“ dedi. “Burası her önüne gelenin gezeceği bir yer mi?” dedi. Ben de “biz sadece yukarıya doğru çıktık, başka bir şey yapmadık, özellikle bir kapıyı açmak için zorlamadık.” dedim. Olayı büyütmemek için “Ben burada, bu salonla işi olan bir vatandaşım ve bu salon, ben ve benim gibi bu salonla işi olacaklar için yapıldı. Ayrıca her önüne gelen buraya gelsin, etkinlikleri görsün diye var burası.” demedim.
Yazının tamamını okumak için buraya tıklayın…