“Merhaba” niteliği taşıyan geçen haftaki yazımın sonunda, bu satırların yer bulduğu medyanın değerini ve önemini anlatacağımı söylemiştim.

Dolayısıyla bu hafta, bilgi toplumuna giden yolda genelde medyanın özelde gazetelerin bireysel ve toplumsal kalitenin artırılmasındaki rolüne değineceğim.

* * *

“Kalite”, günümüzde her alanda çokça konuşulan ve tartışılan kavramlar arasında.

Kökeni binlerce yıl geriye uzansa da modern zamanların parıltılı sözcüklerinden biri.

Farkında olmasak bile günlük hayatta kullanıyor ama aynı ve doğru şeyi anlamıyoruz.

Sosyal bilimlerdeki kavramların tanımlanması güçlüğü ile kalite kavramında da karşılaşıyoruz.

Herkesin başka bir anlam yüklediği kaliteye ilişkin yaptığı tanım da farklı oluyor.

Yine de farklı tanımlara bakıldığında ilk planda anlaşılması gerekenlere dair ipuçları ortaya çıkıyor.

İlk anda “standartlara uygun”, “gelişmiş” gibi olumlu sıfatlar akla geliyor.

Oysa kavram, bugün bu sıfatların çok ötesinde yeni anlamlar yüklenmiş durumda.

Yani tarih boyunca alışılandan, kullanılandan çok farklı algılanıp tanımlanıyor.

Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te bir kelime ile “nitelik” olarak karşılığını buluyor.

Bu kavramı tekil insanlar ya da insan grupları için de kullanmak mümkün.

Bütünsel bir bakış açısıyla ise bireysel, örgütsel ve toplumsal kaliteden söz edebiliriz.

Birbirleriyle yakından ilgili bu katmanlar, aralarındaki bağıntı sayesinde kalite kavramını şekillendiriyor.

Her biri vazgeçilmez biçimde diğerlerinin gücüne bağlı ve biri eksik kalsa diğerlerinin varlığını kesin olarak ileri sürmek çok anlamlı olmuyor.

Toplumu oluşturan katmanlar arasındaki bu önemli ilişki ise ancak güçlü bir iletişim ile sağlıklı biçimde kurulabiliyor.

Bir insanın kaliteli bir yaşama ulaşabilmesi ise ancak ve ancak yaşamında sürekli hale getireceği “değişim” ve “gelişim” ile mümkün olabiliyor.

* * *

Kişisel ya da toplumsal gelişmişlik düzeyini değerlendirirken karşımıza çok sayıda ölçüt çıkıyor.

Örneğin birey ve ülke bazında gelişmişlik ölçütlerinden en çok kullanılanı “kişi başına milli gelir”.

Yine insani gelişim anlamında çok vurgu yapılan bir ölçüt de “ömür uzunluğu”.

Ancak bu ölçütler o ülkenin gelişmiş bir ülke olarak adlandırılabilmesi için yeterli değil.

Zira ekonomik açıdan gelişmiş pek çok ülkede sosyal gelişme aynı paralelde olmuyor.

Bugün öne çıkan ölçütler, okuryazarlık oranı”, “eğitim düzeyi” ve bilgi düzeyi”.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından her yıl yayımlanan ve ülkelerarası sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini ortaya koyan İnsani Gelişme Endeksi ve İnsani Gelişme Raporu bu noktada bize önemli veriler sunuyor.

Yıllar itibariyle değişen sayıda ülkeleri içerse de bu raporlar, ülkelerin insani gelişim düzeylerinin karşılaştırmalı olarak analiz edilmesine olanak sağlıyor.

Örneğin, geçen ay yayımlanan en yeni raporun içeriğine kabaca bakıldığında, İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında en üst sıradaki beş ülke Norveç, İsviçre, Avustralya, İrlanda, ve Almanya.

Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye’nin 2017 yılındaki İGE değeri 0,791.

Bu değerle Türkiye, yüksek insani gelişme kategorisinde yer alıyor ve 189 ülke ve toprak arasında 64. sıraya yerleşiyor.

Bu puanı 0.800’e taşıdığında yüksek insani gelişme düzeyini geçerek çok yüksek insani gelişmeye sahip ülkelerden biri olacak.

Bu aşamanın kilidi ise “bilgi”.

* * *

Bilgi, insanın yaşam standardını ve düşünce çıtasını yükselten önemli bir güç.

Uygarlaşma sürecimizde önemli aşamalardan geçerek günümüzde bilgi toplumu aşamasına ulaştık.

Dolayısıyla bu aşamada toplumsal kaliteden söz ederken bilgi toplumundaki kaliteyi kastediyoruz.

Bilgi toplumunda ise kaliteli, doğru ve güvenilir bilginin dolaşması, her bireyin sürekli öğrenmesi, toplumun insan ve sosyal sermayesinin yüksek olması gerekiyor.

Gelişmiş ülkeler, ‘kuruluşların ve ulusların yeni zenginliği’ olarak nitelendirilebilecek beşeri ve entelektüel sermaye birikimini fazlasıyla sağlıyor.

Oysa geri kalmış hatta gelişmekte olan ülkelerde, bu birikim sağlanamadığından hedeflenen gelişmişlik düzeyleri bir türlü tutturulamıyor.

Modern iletişim, yazılı basının gelişmesi ve okumanın bireyselleşmesi ile başlıyor.

Okumanın bireyselleşmesi ise bilgi, haber ve kültürün üretim ve dağıtımının kolektif bir çabayla gerçekleşmesinin önünü açıyor.

Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Derneği WAN-IFRA’nın 2016 yılı gazete eğilimleri raporuna göre günlük gazete tirajları Çin’de 100 milyon, Hindistan’da 90 milyon, Japonya’da 80 milyon, ABD’de 40 milyon, Almanya’da 20 milyon.

Türkiye’de ise bugün gazetelerin ortalama satışları 3 milyonu bile bulmuyor.

Tüm bu verilerden hareketle, bilgi toplumunda okumanın en önemli eylemlerden biri olduğunu, okuma eyleminin sadece kitapları değil basılı ve online gazeteleri de kapsadığını söylemek mümkün.

* * *

Medyanın, ülkelerin kalkınmalarında kullanılabileceği çok yaygın bir görüş.

Zira ulusal kalkınma ve modernleşmeye odaklanmış bir kamuoyu yaratabiliyor.

Halkın yenileşmeden yana tutumlar kazanmasını sağlayıp, yeni fikirlere, yeni mallara, yeni bir hayat tarzına karşı istek duymasına yol açarak kalkınmaya yardımcı oluyor.

Geleneksel medyanın en eskisi gazeteler, sürekli bilgi bombardımanı altında olan insanlara, bilgilerin yerini, anlamını, nedenini, arka planını ve sonucunu düzenli ve tarafsız biçimde sunabiliyor.

Kamuoyunun bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve şekillendirilmesinde gazetelerin rolü son derece önemli.

Kültürün bireylere ulaştırılması ve toplumlara yayılmasında önemli görevleri var.

Özellikle yerel boyutta etkileri ve kamuoyu oluşturma güçleri biliniyor.

Çünkü sadece bireyler değil, gruplar, örgütler, kurumlar, kısacası tüm toplum gazetelerin etkileme alanda.

Gazeteler aracılığıyla geniş halk kitlelerinin eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve öğretilenlerin içselleştirilmesine yardımcı olunması mümkün.

Kısacası, demokrasinin güçlenmesinde, toplumun sosyal ve kültürel bakımdan gelişmesinde gazetelerin etkinliği yadsınamaz.

Bilgi toplumunda gazeteler, bireyden başlayarak tüm toplumu etkiliyor ve artık sadece maddi niteliklerle ölçülmeyen kalite kavramına toplumsal boyutta yeni anlamlar yüklüyor.

Bugün, bir toplumun kalitesinden söz ederken; gelir, maddi refah, sağlık vb. ölçütler yanında bilgi ve eğitim düzeyinden de söz ediliyorsa bunda gazetelerin de büyük payı var.

İnternetle değişip dönüşen gazetelerin en azından yakın gelecekte ölmeyeceği aşikar.

Basılı ya da dijital fark etmez, gazete okuyun, kaliteli bir gelecekte pay sahibi olun.