HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK

                           14 MART TIP BAYRAMI KUTLU OLSUN

                      CORONA VİRÜS HEPİMİZDEN UZAK DURSUN

 

 

            Dünyada ve Ülkemizde Corona Virüs Salgını Hekimlerimizin,Sağlık Çalışanlarının ne kadar önemli olduklarının bir kes daha gözler önüne sermiştir. Ağrı dindirmek Tanrı sanatıdır ve hekimlerimiz hiçte kolay yetişmemektedirler. Üniversite sınavlarında çok yüksek puan alıp sonrasında oldukça uzun ve zorlu bir eğitim sürecinden geçmektedirler. Gece gündüz demeden fedakarca çalışıp , insanları sağlıklarına kavuşturup, ölümden kurtulmalarını sağlayan Hekimlerimizin kıymetini bilmek gerekmektedir. Kendilerine şiddet uygulayanları bile gerektiğinde tedavi edip, yine onları dahi kurtaran Hekimlerimizin hakkı ödenmez. Bu bağlamda öncelikle Eşim Dr. Mustafa SEÇEN ve biricik kızım Dr. Büşra Seçil SEÇEN olmak üzere tüm Hekimlerimizin ve hemşire,ebe,sağlık memuru, sağlığa hizmet edenler ve halkımızın Tıp Bayramını kutluyorum. Her şeyin başının sağlık olduğu unutulmadan tüm sorunlarının çözülmesini diliyorum.

 

            Bu sebeple bu hafta Tıp Bayramından bahsetmek istiyorum.

 

            14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaktadır. İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşmiştir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlamıştır. 1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası’nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu. Bu vesileyle Karşılaştığınız türlü güçlüklere rağmen, kutsal mesleğinizin icrasında yurttaşlarımızın sağlık sorunlarının çözümüne yönelik insanüstü gayretiniz bizler için iftihar kaynağıdır. Bu vesileyle size minnet ve şükran duygularımı ifade etmeyi bir görev sayar, 14 Mart Tıp Bayramınızı içten duygularımla kutlarım.

 

            Tıbbın ilk insanla birlikte başladığı söylense de, genelde kabul görmüş olan ilk tıp büyüğü Aesculapius'dur. Kendisinden ilk kez İlyada'da Homeros bahsetmiştir: “Çağır Asklepios oğlunu, kusursuz hekimi” demektedir. Önce Zeus'un gazabıyla yıldırım çarpmasıyla öldürülen Asklepios daha sonra yine Zeus tarafından tıp tanrısı olarak ilan edilir. Tıp amblemlerinde yer eden, temeli doğu kültürüne dayanan ve tarihi M.Ö. 3000' lere uzanan yılan figürü de, Asklepios ve O'nun asası ile bütünleşmiştir. Hatta Asklepios sözcüğünün grekçe “Askalabos” sözcüğünden geldiği söylenir ki, bu da yılan anlamına gelir. Ve Asklepios'un şifa veren gücünü yılandan aldığı, halkın da adaklarını Asklepios'a değil de bu yılana sunduğu söylenir. Öyle ya da böyle, yılanlı asası ile Asklepios tıp tarihinin önemli dönemeçlerinden birini tutan bir sembol olarak yerini almıştır.

            Mitolojiden öte, yaşadığı kesin olarak bilinen ve hizmetleri sonucu tıbbın babası olarak kabul gören ise Hippocrates olmuştur. M.Ö. 460–450 yılları arasında Kos adasında doğan ve babası da doktor olan Hipokrat'ın tıbba katkıları ve getirdiği felsefe dünya tıp çevrelerince hâlâ kabul görür ve bu sebeple birçok ülkede hekimler mezun olurken “Hipokrat Andı” adı altında meslek yemini ederler.

            Türkiye Cumhuriyetimizin kurulmasında tüm fedakarlıklarını sunan sağlık sektörü çalışanlarımız hala çalışmalarına aynı özveri ile devam etmektedir. Kısıtlı sosyal haklarına ve çalışma hayatlarının yoğunluğuna rağmen insanlarımıza iyi bir hizmet götürmeyi kendilerine ilke edinmiş sağlık çalışanlarımızın olması Türk Milletinin büyük bir şansıdır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Devlet durumunda bulunan siyasal kuruluşların en birinci görevi, milletin sağlıklı kalması için gerekli yaşam koşullarını gerçekleştirmektir" sözündeki anlam ile hem sağlık çalışanlarının hem de insanlarımızın daha iyi hizmet götürebilmesi ve alabilmesi için milli bir anlayışla etkin çalışmalara başlaması gerektiğini düşünüyorum.

Tıp alanındaki doktorlar insanların sağlıklı yaşayabilmesi ve sağlığını sürdürebilmesi için kendisini mesleğine adayan ve insan hayatı için çalışan kişilerdir. Bu nedenle doktorluk mesleği çok kutsal mesleklerden birisidir.

Tüm Dünyayı etkisi altına alan ve binlerce insanın ölümüne sebep olan Corona Virüs (Covid-19) olarak bilinen solunum yolu bulaşıcı hastalığı, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 9 Mart 2020 tarihli raporuna göre 100'den fazla ülkede 109 bin teyit edilmiş küresel vakayla kayıtlara geçmiştir. DSÖ tarafından, Corona Virüs için 2 Mart 2020 tarihinde küresel risk seviyesini "yüksekten", "çok yüksek" seviyesine çıkarılmış, ayrıca "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan edilmiştir.

Çin'in Wuhan kentinde patlak veren ve tüm dünyayı etkisi altına alan corona virüse karşı Ülkemiz sert önlemlerle şu ana kadar korunmayı başardı. Ülkemizde ölümlü vaka görülmezken, tespit edilen vaka sayısı birbiri ile ilintili 5 kişi olarak duyuruldu. Olağanüstü toplantılar ve Bilim Kurulu'nun çalışmaları ile her geçen dakika yeni bir önlem kararı alınırken, yurt dışından dönenlere 14 gün karantina uyarısı yapılıyor. Birçok ülke ile uçuşlar durdurulurken, umreden dönüşler büyük oranda tamamlandı. Bu tedbirler kapsamında Okullar tatil edildi.

 Adliyelerde 2709 sayılı Anayasanın 56/1-2 maddeleri; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” Şeklindedir. 2709 sayılı Anayasanın 9. Maddesi; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”şeklindedir. 6100 Sayılı HMK’NIN 32/1 maddesi; Yargılamayı, Hakim sevk ve idare eder, yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır.”şeklindedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Corona Virüs yönünden Küresel Risk seviyesinin “yüksekten” “çok yüksek” seviyesine çıkartılması, ülkemizdeki hastalığın seyrinin ilerleme-yayılma süreci, hastalığın yüksek bulaşılıcılığı ve aşının yada özel ilacının henüz geliştirilememiş olması sebebiyle insan sağlığına yönelik önemli bir tehdit olması, adliye ve mahkeme salonları gibi toplu alanlarda hastalığın yayılmamsının daha kolay ve hızlı olabileceği hususları dikkate alınarak çalışan personelin ve vatandaşların sağlığı açısından duruşma ve keşiflerin  ertelenmesi Hakim taktirine bırakılmıştır.

İnsan hayatı boyunca mutluluk-üzüntü ve sevinç-sıkıntı gibi zıt duyguları yaşar. İnsanın karışısına hayatı boyunca birçok dert ve sıkıntı çıkabilir. Ancak bütün bu sorunlar arasında en önemlisi sağlıktır. Alınan her bir nefesin değeri bilinmeli. En büyük zenginlik ve en büyük nimet sağlıktır. Bütün cihanı bile verseler sağlık olmadıktan sonra hiçbir anlamı kalmaz. Kanuni Sultan Süleyman’ın hasta yatağında söylediği söz olarak bilinen Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi” diyerek satırlarıma son verirken unutmamak gerekir ki; “Başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına saygı, Türk milletine saygıdır” Bu duygu ve düşüncelerle ömrünün önemli bir kısmını insan sağlığına adayan tüm hekimlerimizin ve hemşirelerimiz ve bütün sağlık çalışanlarımızın, bu özel gününü kutluyor, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir Türkiye dileğiyle, saygılarımı sunuyorum.