Günümüzde kentlilik bilinci, kentleşme, yerelleşme gibi kavramlar üzerine çokça konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor.

Yerel yönetimler de gündelik hayatımızın çok önemli bir parçasını oluşturuyor.

Kent yaşamı ve yerel yönetimler hakkında toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutta söylenecek çok şey var.

Ülkemiz ve şehrimiz için büyük önem taşıyan yerel seçim süreci de çok yakın.

Bir hafta sonra içinde olacağımız 2019 yılının 31 Mart günü ülkemiz ve şehrimiz için çok önemli bir yerel seçim ortamını yaşayacağız.

O gün sandığa gidip başta belediye başkanları olmak üzere yerel yöneticilerimizi seçeceğiz.

Dolayısıyla yerel seçimle ilgili gelişmeler ve haberler ülke genelinde olduğu gibi ilimiz gündeminde de çok önemli bir yer tutuyor.

Bu vesile ile 45 yıllık bir Afyonkarahisarlı olarak yaklaşan yerel seçimler ve olası belediye başkanından beklentilerim hakkında görüşlerimi ana hatlarıyla dile getirmek istiyorum.

Ancak önce güzel bir hikayeyi bilmeyenlere anlatmak, bilenlere hatırlatmak niyetindeyim.

* * *

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, Pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini almış ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyormuş.

Tam bunları düşünürken, oğlu koşarak gelmiş ve parka ne zaman gideceklerini sormuş.

Baba, hafta sonu parka götüreceğine dair oğluna söz verdiğini o an hatırlamış.

Ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekmiş.

Gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişmiş.

Dünya haritasını küçük parçalara ayırmış ve oğluna uzatmış.

“Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim!” demiş.

Sonra düşünmüş.

“Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!”

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu yanına koşarak gelmiş.

“Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz!” demiş.

Adam önce inanamamış ve görmek istemiş.

Gördüğünde de hayretler içinde kalmış ve oğluna bunu nasıl yaptığını sormuş.

Çocuk şu ibretlik açıklamayı yapmış:

“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!”

* * *

Kıssadan hisse…

Ben seçilecek yeni belediye başkanından her şeyden önce insan odaklı belediyecilik bekliyorum.

Zira insanımıza hak ettiği değeri verip kronikleşmiş sorunlarını çözebilirsek bu yolla beşeri sermayemizi geliştirip diğer sorunlarımızın çoğunu da çözebileceğimize inanıyorum.

Bu anlamda yeni başkanın sosyal belediyeciliğe özellikle önem vermesini istiyorum.

Aile hizmetleri, kadın sığınma evleri, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, yaşlılar/engelliler/gençler ve çocuklar için projeler, meslek ve beceri kursları, kooperatifler, doğum/cenaze işleri, mahalle kütüphaneleri, öğrencilere burs beklentilerim arasında öne çıkıyor.

Farkındaysanız belediyeciliğin ana faaliyetleri arasında görülen alt ve üst yapı işleri, ulaşım, enerji, temizlik vb. alanlara hiç değinmedim.

Bunlar işin görünen yüzü olduğu için adaylar pek çok proje geliştiriyor zaten.

İşin görünmeyen yüzü aslında pek dile getirilmeyen yüzü aynı zamanda.

Halkın dile getiremediği sosyal taleplerini ancak halkın içinden gelen, halkla yaşayan, onlar gibi hisseden bir başkan bilebilir.

* * *

İnsanlar onlara ne dediğinizi ya da ne yaptığınızı unutabilir ama nasıl hissettirdiğinizi asla unutmaz derler.

Şahsen benim mevcut belediye başkanına dair hiç unutmadığım bazı enstantaneler var.

İki dönem belediye başkanlığı yapan Burhanettin Çoban’ın elbette yaptığı çok hizmet oldu.

Muhtemelen isteyip, planlayıp yapamadıkları da olmuştur.

Benim de eleştirdiğim ya da beğendiğim hizmetleri var.

Ama bir başkan portresi olarak yıllar öncesinden beri aklımda tek bir fotoğraf karesi yer etti.

İlk gördüğümde yerel deyimle “Haşşöne” dediğim ve hiç unutmadığım bu görüntüyü yazımın altında sizlerle de paylaşmak istedim.

Ricamı geri çevirmeyerek eski tarihli bu kareyi belediye fotoğraf arşivinden bulmak için emek veren belediye çalışanı Şükrü Çubuk ve Ramazan Seyman’a teşekkür ederim.

Engelliler Festivali dolayısıyla da olsa tekerlekli sandalyeye oturup şehrin sokaklarında dolaşan bir başkan görmek beni memnun etmeye yetmişti.

Ben basitçe 2019 yılında da kalpleri fetheden bir belediye başkanı görmek istiyorum.

Protokol gereği değil onlar gibi yaşayıp hissetmek için halkın içinde olan, şehrin havasını onlarla teneffüs eden bir başkan.

Başkan olarak bir insana iyi hissettirmek, kalbine girebilmek hiç zor değil.

Aslında mesele başkanlık koltuğuna oturmak da değil.

Makam koltuğu gelip geçiyor.

Asıl mesele halkın gönül tahtına oturmak.

Bu seçimlerin bir önemli yanı da oluşacak yerel yönetimlerin şehirlerimizi cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’e taşıyacak olması.

Bu vizyona sahip bir başkan ve yönetimle, daha iyi yaşanılır bir Afyonkarahisar umuduyla…