Güzel Işıklar Şehri: Budapeşte

Sevgili Dostlar, 

Bu haftaki yazımda size Budapeşte’yi tanıtmaya çalışacağım. Şimdiye kadar  yazılarımda size öyle çok da içime sinen bir yer anlatmadım,  hatta hiç birine mutlaka gidilmesi gerekir demedim,  ama ilk defa bu yazımda,  gönül rahatlığı ile,  gidin,  gezin,  yiyin,  için diyebileceğim bir Avrupa şehrini,  dilim döndüğünce anlatmaya, kalemim yettiğince yazmaya çalışacağım.  

Macaristan’ın başkentidir Budapeşte. Afyonluca tabir ile oralarda epey oyalanmışız zamanında. Yani uzun süre orda kalmışız Osmanlı iken. İnsanlar bize benziyor tip,  huy ve mutfak seçimlerinde. Şehir Tuna nehri tarafından tam ikiye bölünmüştür. Nehrin Doğu tarafına Buda batı tarafına Peşte denir. 2 milyonluk bu güzel şehir yürüme ile gezmeye çok uygundur. Yalnız Buda tarafı biraz engebelidir. Eğer kış şartlarında gidilecekse ona göre ayakkabı gerekir. Karasal iklimin  hakim olduğu ülkede, kış zorlu geçer. Genelde  turizm,  tarım ve makine imalatı,  temel geçim kaynağı olarak göze çarpar. 2004 yılında Avrupa Birliğine girmiştir.

Nasıl gidilir ?

2 saatlik bir uçuş ile varılabilir ama eğer karayolu tercih edilirse de Edirne’den 3 sınır kapısı geçerek yaklaşık 14 saatlik bir sürüşle ulaşılabilir. Ama çok uçuş olduğu için uygun bilet bulunabileceğini düşünüyorum.

Ne yapılır?

Dediğim gibi,  yürüyerek gezmeye çok müsait bir şehirdir. Ama yine de bir kez olsun,  Londra’dan sonra yapılan,  Dünya’nın ikinci  metrosu unvanı ile UNESCO korunmaya değerler listesine giren Budapeşte metrosuna binin derim. Tuna nehri üzerinde bir bot turu yapmanız en değerli aktivite olacaktır. O büyülü atmosfere dalıp gideceksiniz emin olun. Budapeşte sanırım 2010 yılında idi,  Dünyanın en iyi ışıklandırılan şehri seçilmişti. Oradan bir görsel de bıraktım sizin için. Hatta bu bot turları akşam yemekli oluyor. Bizim Türk olduğumuzu anlayan sanatçılar,  hemen yanımıza gelip Türkçe parçalar  çalmaya başlıyorlar.  Tramvay ve otobüs için sağda solda bilet aramanıza gerek yok,  çünkü binince alabiliyorsunuz.  Metro için ise,  hemen hemen her durağın yanında bir büfe bulunur. 

Başlıca görülmesi gereken yerler,  Gelllert tepesi ( muhteşem manzara),  Mattihas Klisesi ( 13.yy müthiş bir yapı ),  Buda Kalesi,  Zincirli köprü ( görsel bir şölen sunar ),  Kahramanlar meydanı ( Kuruluşun bininci yılı anısına yapılan anıt ve meydan),  Opera Binası ( müthiş mimari) ve görkemli yapısı ile Parlamento Binasıdır. Unutmadan,  tabi ki oralara gitmişken,  Estergon Kalesini görmeden gelmek olur mu hiç? Ama yaklaşık yarım gün ayırmanız gerekebilir,  çünkü 60km uzaklıktadır şehir merkezine. Müzelerden ise (yeterli vakit olursa,  yoksa çok elzem değil) Terör Müzesi ve Pinball Müzesi ziyaret edilebilir. Görevli gittiyseniz bütün müzeler ücretsizdir Macaristan’da,  yoksa yetişkinler için yaklaşık 8-10 Euro arasında değişen fiyatlar vardır girişlerde. 

Nerde Kalınır,  Ne yenir?

Gözlemlerime göre sanki Peşte tarafı biraz daha modern. Buradaki oteller biraz daha kaliteli görünüyor. Direk isim vermeyeceğim ama herhangi bir 4 yıldızlı otel işinizi görür. Zaten genel olarak fiyatları uygun bir ülkedir. 

Yemek işine gelince,  Gulaş çorbası istemeseniz de her yerde karşınıza çıkacaktır. Biz ekip olarak Laurel restoranda  yemek yedik. Yemekler ve soğuk mezeler çok güzeldi. Altı üstü yemek yemeye gittik,  ama tam bir görsel ve işitsel şölenle karşılaştık. Her iki veya üç şarkıda bir kostüm değiştiren ve bütün dünya müziklerini çalabilen ve söyleyen mini bir orkestra bize şahane bir akşam yaşattı. Bu mekan tam Elizabeth köprüsünün bitiminde köprünün ayağının sağ tarafındadır. Çok hatırı sayılı bir para da ödemedik,  yani tahminim kişi başı 100tl civarı idi. Yani adamlar paranızla dalga geçmiyorlar,  hakkını veriyorlar. Çoğu dana etinden yapılmadığı için deneyemedik ama bulursanız danadan yapılmışını,  Macar Salamı harika diyen arkadaşlarım var ki,  dünya mutfağına isim babası olmuş bu lezzeti şiddetle tavsiye ediyorlar.  Sonuç olarak gidin dostlar,  hatta beni de çağırın,  benim tekrar niyetim var gitmeye.

Gel gelelim Afyon’umuza, 

Hatırlarsanız,  lokantalar ve kafeler pandemi genelgesi ile kapanınca,  gastronomi tecrübelerimizi yazmaya biraz ara vermiştik. Çok şükür tekrar açıldı. Allah bir daha kapattırmasın. Yeniden yazmaya başlayalım dedik. 

Size Afyon’umuza yeni kazandırılan bir mekandan bahsedeceğim. Konak Aşiyan Et Lokantası. Bu mekan hemen Bedesten bitiminin karşı arasında,  eski Osmanlı Bankası’nın yerine açıldı. Daha önceleri restore edilen mekanı, işletme sahibi Mehmet Bey ta Antep’ten gelip kiraladı,  bizlere de enfes Antep mutfağını tatma fırsatı verdi. Ben güneydoğuda da çok mekan gezdim ve mutfaklarının bir hayranıyımdır. Konak Aşiyan size,  bize,  Antep’e gitmeden,  Antep lezzetlerini sunuyor. Bir kere lahmacunda net bir şekilde rakipsiz. Onun haricinde bütün menüyü tavsiye ederim ama kalabalık gidince bir Konak Kebap söylerseniz her lezzetin tadına bakmış olursunuz. Tatlılar ise Antep’ten geliyor ve Mehmet Bey günlük terminale gidip alıyor. Kendisine ve onun Afyon’a gelmesine vesile olanlara teşekkür ederim.

Bu haftalık da bu kadar dostlar. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın sağlıklı kalın.