Asgari ücretin 2.020 TL olarak açıklandığı kaydeden Milletvekili Köksal, “Bildiğiniz üzere asgari ücret milyonlarca işçinin ve ailesinin yaşam standardını belirleyen ülkedeki genel ücret seviyesini de doğrudan etkileyen işçi sınıfının ücretidir. TÜİK verilerine göre 1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında olmak üzere 8,5 milyon yurttaşımız asgari ücret ve altında çalışmaktadır. TÜRK-İŞ’ in araştırmasına göre Kasım ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.943 yoksulluk sınırı ise 6.328 TL’dir. Ülkemizde enflasyon 21.62 iken, faiz yüzde 25’lere dayanmışken, kimse kredi alamazken, şirketler gırtlağına kadar borca batıp iflas ederken veya son bir umutla konkordatoya sarılırken, ekonomik krizin ağır faturası her geçen gün yapılan zamlarla daha çok hissedilirken, icra dairelerinde dosya sayısı 20 milyonu bulmuşken, yurttaş elektriğe doğalgaza yapılan zamlarla kış gününde faturalarını ödeyemez hale düşmüşken asgari ücretin yeteri kadar yükseltildiğinden kimse bahsetmesin.” dedi.

TAŞERON İŞÇİLERE KADRO DEĞİL “ŞİRKET İŞÇİĞİLİ” VERİLDİ”

Taşeron işçilerin sorunlarına da değinen Köksal, “Ülkemizde kanayan yaralardan bir diğeri de 21 yüz yılda kölelik rejimi olarak gördüğümüz taşeron sistemidir. Taşeron işçilik AKP iktidarında yaygınlaşmış hatta özel istihdam büroları adı altında kiralık işçi büroları kurulmuştur. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de taşeron işçi sayısı 387 bin civarındaydı. Aradan geçen 16 yılın sonunda taşeron işçilerin sayısı 1 milyonu geçmiştir. Sendikalaşma hakkının düşük olduğu, güvenceli çalışma koşullarından mahrum olarak düşük ücretlerle çalışan taşeron işçilere AKP tarafından kadro sözü verildiği halde sadece745 bin civarında taşeron işçi kadroya geçebilmiş, 275 bin taşeron işçi kadro dışı kalmıştır. KİT’ler, özel bütçeli kuruluşlar, sosyal tesisler, yapım ihaleleri, danışmanlık, çağrı merkezi ve hastane bilgi yönetim sistemi ihalelerinde çalıştırılan taşeron işçiler kadro dışı kalmıştır. Yerel yönetimlerde çalışan 400 binden fazla taşeron işçiye ise kadro değil, belli koşullarda yerel yönetimlerin kendi şirketlerine geçiş hakkı tanımıştır. Yani Belediyelerde ve diğer yerel yönetimlerdeki işçilere kadro değil  “Şirket işçiliği” verilmiştir. Öte yandan KHK’yla kadroya geçiş yapan Taşeron işçiler ise diğer kadrolu işçilerle aynı haklara sahip olamamış, ayrımcılık yapılmıştır. Taşeron işçiler kadroya geçerken tazminat vb. işçilik haklarından vazgeçmek zorunda kaldıkları gibi kadroya geçtikten sonrada kurumlarda daha önceden varolan toplu-iş sözleşmesi ve diğer haklardan yararlanamadılar. Burada en temel yanlış işçilere kadro düzenlemesinin OHAL KHK’sıyla yapılmasıdır. OHAL KHK’ sı, OHAL gerekçesiyle sınırlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasayla yapılması gereken düzenleme ancak AKP tarafından konu mecliste ve kamuoyunda tartışılmadan işçi temsilcilerinin, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin seslerine kulak tıkanarak OHAL KHK’sıyla yapılmıştır. Kadro alan taşeron işçiler ile diğer kadrolu işçiler arasındaki ayrımdan vazgeçilmesi ve kadro dışı kalan Taşeron işçilerinde kadroya geçirilmesi hatta bunların içinde özellikle maaşlarını alamayan Karayolları Taşeron işçilerinin de maaşlarının düzenli olarak ödenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.” şeklinde konuştu.