Uysal konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
11.Kalkınma Planı'yla ilgili 27'nci Dönemin İkinci Yasama Yılının son gününde yorgun da olsak esaslı değerlendirmeler yapmaya hep beraber gayret gösteriyoruz. Tarihi,“milletlerin yarışı” olarak tarif ederiz. Bu yarışta Türkiye'nin yerini, konumunu, nereye konumlandırıyoruz? Nasıl bir küresel çözümleme, nasıl bir iktisadi çözümleme, nasıl bir siyasi çözümleme yapıyoruz? Kaynaklarımızı amaç, araç ve öngörülerimizle beraber bütünleştirerek hangi hedeflere yöneltiyoruz? Bütün bunları bu plan çerçevesinde elbette değerlendirmek lazım. Bütçeye paralel bir şekilde görüşülme usulü itibarıyla düzenlenmiş olmasına rağmen, bütçedeki kesin hesap sonuçları gibi,10. Plan’daki uygulamaları, hedefleri, etki analizlerini de değerlendirilebilme imkânını keşke burada bulabilmiş olsaydık.”
TÜRKİYE’YE KARŞI TARİHİNDE YAŞAMADIĞIMIZ MEYDAN OKUMALAR VAR”
Dünyanın değiştiğini kaydeden Uysal, “Bugün dünya değişiyor; yeni trendler var, küresel meydan okumalar var, Türkiye'ye karşı tarihinde yaşamadığımız meydan okumalar var. Türkiye'nin de bunlara karşı meydan okumaları var. Türkiye ile aynileşmiş bir siyasi parti olarak, iktidar olarak, iktidarın meydan okumaları var.  Benim bu plan çerçevesinde aradığım, cevabını görmek istediğim şu:  Acaba bu meydan okumalarımızın karşısına bütün milli güç unsurlarımızı koyabiliyor muyuz?  Ortaya koyduğumuz hedeflere sevk ve idare edebileceğimiz, kuşatıcılığı, kapsayıcılığı birtakım değerler temelinde, birtakım evrensel parametreler, ölçüler temelinde adeta planın içerisine boca edilmiş pek çok ifadeyi görüyoruz.” dedi.

“BU PLAN ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE TARİHİ BİR DERİNLİK KATACAK MI?”
Genel Başkan Uysal konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye'nin tarihsel kırılmalar yaşandığı Tanzimat, Meşruiyet, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet, çok partili siyasi hayat gibi, bulunduğumuz bu tarihi evrede demokrasisine, hukukuna, ekonomisine, eğitimine başta olmak üzere bu çağın icap ettirdiği, zamanın ruhunun gerektirdiği tarihin temposunu yakalayabilmek adına önümüzdeki süreçte bu derinliği katıp katamayacağımızı bu plan çerçevesinde aramaya gayret gösterdim. Önümüzde uzun bir seçimsiz dönem olduğu ifade ediliyor.Bu dönem içerisinde, istikrarlı bir şekilde, bu öngörülerle çatışmayacak bir şekilde, bugün 'değişim dönüşüm' adı altında siyasal düzenin altüst olduğubir süreç yaşıyoruz. Kamuoyunda“yapıcı siyasetçi”, “toplumsal önderler”gibi birtakım tabirleri çok sık kullandığımız için anlamını zaman zaman yitiriyor ama 'çökme' tabirini kullanmak isterim. Kurumların çöktüğü bu süreçte maalesef, siyasetin arka bahçesi haline getirmeye çalıştığımız üniversitelerden başlayarak Türkiye'nin nitelikli insan üretiminin, nitelikli insan gücü yetiştirmenin sıkıntılı bir halde olduğunu görüyoruz.  “Umarım bu değerler ve hedeflerle sadece lafzıyla değil ruhuyla da kendilerini bağlar bu iktidar sahipleri ve bu hedeflere ulaşırız” Bugün Türkiye'nin yetişmiş nitelikli insan gücü de, belirli ölçeğin üzerindeki sermayesi de kendi geleceğini kendi ülkesinde görmüyor. Umarım bu değerler ve hedeflerle sadece lafzıyla değil ruhuyla da kendilerini bağlar bu iktidar sahipleri ve bu hedeflere ulaşırız. Ben bu duygu ve düşüncelerle her şeye rağmen bu planın hayırlı olmasını temenni ediyorum.”