Ender Karaaslan’ın açıklamaları şöyle:

Bizler; bu ülkenin kamu emekçileriyiz. Bizler; adaletin, demokrasinin, barışın, sendikal hakların yok sayıldığı, hak aramanın yasaklandığı bir ülkenin emekçileriyiz. Bizler; İstanbul Sözleşmesinin fesh edildiği, yoksulluğumuzun derinleştiği koşullarda nafaka hakkına dahi göz konulan, her şeye rağmen kazanımlarından vazgeçmemek için alanları terk etmeyen kadınlarız. Emeğimizle, alın terimizle insanca çalışma, insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Bir taraftan üst üste gelen zamlar, diğer taraftan ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olan demokrasinin, adaletin ve barışın ablukaya alındığı koşullar üzerimize bir karabasan gibi çöküyor. İşte bugün, bu zor şartlarda Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta emeğin,emekçinin gününü kutluyoruz.

BURADAN BİR KEZ DAHA BÖYLE GİTMEZ DİYORUZ!

Dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla, doğa, geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor. Savaş ve çatışmalarla… Nükleer, termik, jeotermik santralleri, siyanürlü maden aramaları ile… Atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazları, atıklarıyla… Ekolojik krizlere, salgın hastalıklara yol açan,Her baktığı yerde sadece doların yeşilini, petrolün siyahını gören, Gölgesini satamayacağı ağacı kesen, Gözü doymak bilmeyen barbarlık sömürü çarklarını milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla döndürmeye devam ediyor.Ülkemizin adım adım içine itildiği ekonomik, siyasal, toplumsal kriz gittikçe derinleşiyor. Rekor üstüne rekor kıran işsizlik, hayat pahalılığı soframızdaki ekmeğimizi küçültüp, geleceğe güvenle bakmamızın önüne set çekiyor.

BU SÖMÜRÜ DÜZENİN BİZE VERECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOK!

Bize güvencesiz istihdamı, kölece çalışmayı, açlık sınırında bir yaşamı reva gören,

Haklarımızı, özgürlüklerimizi ortadan kaldıran,

Her seferinde bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzenin bize tek vaadi daha fazla yoksulluk, daha fazla sefalet, daha fazla baskıdır.

Umudu büyütmek için, halktan, emekten yana yeni bir başlangıç için, insan, emek ve doğa düşmanı bu düzene artık yeter diyoruz.Her şeye rağmen gelecek güzel günlere olan umudumuzu kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz. Çünkü dünyanın ve ülkemizin neresinde olursa olsun emeğin, emekçilerin sürdürdüğü mücadele üzerimize çöken karabulutları dağıtıyor. Yepyeni bir gün doğuyor.

YÜZDE 1’İN DEĞİL YÜZDE 99’UN MUTLU OLDUĞU BİR ÜLKE

Biz Emeğin sömürülmediği, Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu, Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, Kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı, Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu, Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı, Haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KHK’lıların işine geri döndüğü, Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı,“Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu yüzde 1’in değil yüzde 99’un mutlu yaşadığı bir ülke bir dünya istiyoruz. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir dünya ve ülke hayal değil. Sömürü, yoksulluk ve baskı düzenine karşı el ele verdiğimizde istediğimiz dünya elimizle değecek kadar yakın. O yüzden diyoruz ki; insanca bir yaşam, demokratik bir ülke için umut birliğimizde, mücadelemizde, dayanışmamızda yaşasın işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü, yaşasın 1 Mayıs!