1980 darbesi yüz binlerce insanın soruşturma geçirdiği, binlerce insanın işten atıldığı, on binlerce insanın fişlendiği ve 50 civarında kişinin idam edildiği bir süreç olmuştu. Darbeden sonra 1982 yılında anayasa referandumu ile hem anayasa değişikliği yapılmış hem de darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren, cumhurbaşkanı seçilmişti. 1980 sürecine nasıl gelindiği konusunda gazeteniz Kocatepe’ye konuşan AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş,  darbenin uzun süre siyasal ve toplumsal yaşamı etkilediğini söyledi.

“SOKAKLAR BİLE AYRILMIŞTI”

Sağ-sol kavgalarının darbeye meşrutiyet kazandırdığını söyleyen Prof. Dr. Karakaş, konuşmasına şöyle devam etti:“1982 Anayasa Referandumu bir öncesi var. Bir gelişmenin sonu olarak ortaya çıktı. 1980 darbesi Türkiye darbeler tarihinin sonuçları itibariyle en büyük darbesi olarak değerlendiriliyor.  Neden en büyük? Çünkü yüz binlerce insan soruşturmadan geçirildi, binlerce insan işten atıldı, on binlerce insan fişlendi, yüzlerce kişinin ceza evlerinde yargısız infazlara mahkum kaldığı, 50 civarında kişinin idam edildiği, bunun neticesinde toplum içerisinde daha önceden var olan kamplaşmaların devam ettiği, bu kamplaşmaya dayanarak darbenin meşrutiyet zemininin oluştuğu biliyoruz. Sağ sol, alevi sünniçatışmasının Türkiye’de çok ciddi sorunlar yarattı. Sokakların bile ayrıldığını biliyoruz. Darbenin bu anlamda meşrutiyeti vardı, fakat sonuçları itibariyle hem siyasal yaşamımızı uzun süre etkileyecek hem toplumsal ve kültürel dünyamızı uzun süre etkilen sonuçları oldu.”

“1982 ANAYASASI İLE DARBE ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜ”

1982 anayasa referandumumu ile darbenin ete kemiğe büründüğünü ifade eden Karakaş, “Darbenin ete kemiğe bürünmesi yani sonucunu ifade eden en önemli gelişmesi 1982’de yapılan anayasa referandumudur. Bu referandumun sosyolojik kısmına baktığımızda bugünleri dahi etkileyen sonuçları olduğunu görebiliriz. Neler bunlar? Bir defa siyasi olarak çok önemli sonuçlar oldu. Çünkü anayasa yüzde 90 oranında büyük bir teveccüh ile kabul edildi. Burada sadece anayasa onaylanmadı, darbeyi yapan cuntanın lideri olarak bildiğimiz Orgeneral Kenan Evren cumhurbaşkanı olarak seçilmiş oldu.   Düşüncelerin yasaklandığı, inançların kısıtlandığı bir süreç başladı. Bu durum farklı görüşlerin Türk siyasetinde öne çıkmasına engel oldu. Buna rağmen toplumumuz çok dinamik bir toplum. Bu dinamik yapı ile tartışmalar yaparak belli süre içerisinde bazı durumlar aşıldı.” diye konuştu.

“TURGUT ÖZAL’I KAZANDIK”

1980 sürecinin en öneli sonucunun Turgut Özal gibi bir siyasi aktörün kazanılması olduğuna vurgu yapan Karakaş, şöyle devam etti:

“1980 süreci bize Turgut Özal gibi bir siyasi aktörü kazandırdı. Onun liberal politikaları doğrultusunda bu tür kısıtlamaların belli düzeyde aşıldığını görüyoruz. Ama uzun süre bizi siyasi açıdan meşgul etti. Anayasanın sonuçlarına baktığımızda devlet kurumlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Bu durum devletle toplum arasında uçuruma yol açtı. Devlet kurumları çok güçlü bir hale getirildi. Dolayısıyla sivil alanın gelişmesinde demokrasinin gelişmesinde ciddi anlamda engeller teşkil ettiğini görüyoruz. Sivil siyaset uzun süre bu durumları ortadan kaldırma mücadelesi verdi. Enerjisini buraya harcadı. Türkiye’nin bir çok sorununun çözülmesine imkan tanıması gerekirken bu anayasal düzenlemeler, bir çok sorunun oluşmasına, katılaşmasına yol açtı.”

“1982 ANAYASASI

HALA YÜRÜRLÜKTE”

Hükümet sisteminin değiştiğini fakat hala 1982 anayasasının yürürlükte olduğunu ifade eden Karakaş, kullanmakta olduğumuz anayasada pek çok tadilatın yapıldığını hatırlatarak şöyle konuştu: “Türkiye’de hükümet sisteminin değişmesine rağmen hala 1982 anayasası devam ediyor. Fakat çok ciddi tadilatların yapıldığını biliyoruz. Önemli değişiklikler yapıldı. Özellikle 2010 referandumunda adli sistemde ciddi değişiklikler olmuştu. Sosyolojik yapımızda da ciddi bir değişim süreci yaşandı. 1980 öncesinde var olan sağ-sol ve alevi-Sünni tartışmalarının belli ölçüde ortadan kalktığını görüyoruz. Özellikle Turgut Özal’ın dört eğilimi birleştirme politikasının topluma da yansıdığını, sosyolojik alanlarda bir bahar havasının estiğini görüyoruz.”

“DUYARSIZ BİR ZİHNİYET ORTAYA ÇIKTI”

Bu süreçte apolitik yani “suya sabuna dokunmayan” bir zihniyetin ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Karakaş, bu zihniyetin günümüzde hala var olduğuna dikkat çekti. 1980 sürecinden sonra devlet kurumlarının güçlendiğini bireylerin ise zayıfladığının altını çizen Karakaş, “1982 anayasası devlet kurumlarını güçlendirdi, bireyi zayıflattı. Buda apolitik bir neslin yetişmesine neden oldu. Yani suya sabuna dokunmayan, politika meselelerden uzak durmayı tercih eden bir kültürel zihniyet ortaya çıktı. Bundan çok şikayet ediyoruz. Hala daha bunun etkilerini görüyoruz. Bu apolitik nesil, toplumsal sorunlara daha az duyarlı bir nesil haline geliyor. Eğer siz içinde yaşadığınız toplumun sorunlarına duyarlı değilseniz o sorunları çözme kapasiteniz zayıflar. Yani kutuplaşmayı azaltan olumlu bir etkisi olduğunu fakat toplumsal sorunlara duyarlılık açısından zayıflatıcı bir etkisi olan sonuçların ortaya çıktığını söyleyebiliriz.”dedi. >>Nail AZBAY’ın Özel Haberi