Afyon Postası canlı yayınında Gazeteci Nail Azbay’ın sorularını yanıtlayan AFSÜ Rektörü Nurullah Okumuş, özetle şunları söyledi: 

HEMATOLOJİ KONUSU: “KAPANMA DİYE BİR ŞEY YOK”

Özellikle basında bu konuda kampanyalarda yapılıyor. Açıkçası bir anlamda kullanılan ifadeler açısından ‘Kapanıyor’ ifadesi çok doğru değil. Bir taraftan da böyle kampanyaya girişilmiş olması bizi sevindiriyor. Ne anlamda sevindiriyor? Öncelikle şunu söyleyeyim; bir kere kapanma diye bir şey yok. Şu anda biz göreve başladığımızda yaklaşık 355 civarında akademik personelimiz varken, yüzde 52’lik bir artışla 527 tane şu anda akademik personelimiz var. 3 yıllık bir süre içerisinde 200 ek biz akademik personel getirdik. Doçent sayımızı ve profesör sayımızı artırdık. Şu anda 41 tane profesörümüz ve 37 tane doçentimiz var. Bunlar ciddi rakamlar. Olmayan bazı bölümleri açtık, bazı bölümlerde hekim yoktu oralara hekim getirdik. 

“AKADEMİK HAYAT DİNAMİK BİR HAYATTIR”

Akademik hayat dinamik bir hayattır. Bir bölüme bir hoca gelir farklı nedenlerden dolayı; işte ailesinden uzak kalma, bir başka yerde çalışma, ailevi problemler veya tayin problemleri bir şekilde ayrılabilir. Önemli olan bunun yerini doldurabilmektir. Bu süreç sürekli oluyor zaten. Şuanda burada 527 hekim vardır ama 3 yıl içerisinde belki 80 tane hekimimiz de yer değiştirdi. Sürekli dinamik bir süreç var. Asla ve asla biz açılmış hiçbir bölümümüzü kapatmayız. Hematoloji bölümü iç hastalıkları ana bilim dalının altında bir bölümdür. Dolayısıyla bazı bölümlerde hala hocamız yok mesela. Çocuk alerji uzmanı bölümünde yan dal uzman sayısı çok az olduğu için oraya bir hekim bulamıyoruz hala. Zaten sayıları Türkiye çapında 30-35 tane. Ama o bölümün olmaması o bölüm için gelen hastaların en azından acil müdahalelerin olmadığı anlamına gelmez. Çünkü ben çocuk hekimiysem; alerji hastasına, astım hastasına, akut atakla gelen bir hastaya nasıl yaklaşılması gerektiğini bilirim zaten ve tedavisini yaparım. Aynı şekilde dahiliyede de öyle. Yani hematoloji bölümüne gelen bir hastaya genel dahiliye uzmanımızda bakabilir zaten. Orada asistanlarımızda var. O bölümü asla kapatmayız, o bölüm hep açıktır. Hoca gitmiştir 1 ay yoktur, 2 ay yoktur mutlaka yerine birisi gelir ve biz yerinin tamamlarız. 

GEÇİCİ ÇÖZÜMLERİMİZ VE KALICI ÇÖZÜMLERİMİZ MEVCUT

Aslında aynı olayı biz 3 yıl önce yaşadık. Bizim burada 3-4 ay hematoloji hocamız yoktu. Hiçbir şekilde bu hocanın olmamasının eksikliğini vatandaşa hissettirmedik. Daha sonra şuanda ayrılan Filiz hocamızı getirdik buraya. Çokta güzel çalıştı, hastalarıyla iletişimi ve bizimle iletişimi çok iyiydi. Ama özel nedenlerden dolayı, ailevi nedenlerden dolayı ayrılmak istedi. O kendi takdiridir. Kendisinden de rica ettik biz yeni bir hoca buluncaya kadar kalır mısınız diye. 2-3 ay içinde bizim için bekledi burada. Önümüzdeki hafta inşallah Devlet Hastanesi’nde bulunan hematoloji hekimimizle bütün prosedürler tamamlandı. Hem Devlet Hastanesi’ne hem de bize hizmet verecek şekilde devam edeceğiz. Bu tabi ki pansuman bir çözümdür, geçici bir çözümdür. Eğer o hekim hocamız kalmak isterse her zaman kapımız açık. Tabi ki şuanda biz şehir dışından da bazı görüşmeler yapıyoruz, onlarla da epey ilerleme kaydettik.

“BU BİR HAKTIR VE BUNUN SAHİPLENİLMESİ OLDUKÇA GÜZEL”

Bir hekimin ayrılmasını vatandaş veya basın burada yaşayan insanlar eskiden çok fark etmiyor çok önemsemiyor iken, artık fark edilmesi çok güzel. Bu bir haktır ve bunun sahiplenilmesi oldukça güzel. Üniversiteyi ve burada çalışan hekim arkadaşları benimsemiş olduğunun bir göstergesidir. Bu hekim arkadaşların kendilerini sevdirdiğini gösterir. Basının bunu sahiplenmiş olması; aslında bir farkındalık oluştuğunu ve burada bir hizmet kalitesine ulaşıldığını gösterir. Dolayısıyla vatandaşın elde ettiği bir şeyi geri vermek istemediğini gösteriyor. Bu da bizi sevindiriyor açıkçası. 

TEMİZLİK KONUSU: “YARDIMCI PERSONEL NOKTASINDA SIKINTI ÇEKİYORUZ”

Ben hastanemizin her köşesini biliyorum. Bütün kliniklerimizi biliyorum. Mümkün olduğu kadar, bahçede dahil olmak üzere, ki arkadaşlarımız da bu konuda ne kadar hassas olduğumu bilirler. Fotoğraflarını çekerek bizim arkadaşlara veya dışarıdan bana fotoğraf gelen, bir yerde kirlilik varsa onu gönderdiğimi çok çok iyi bilirler. Zaman zaman denemeler yaptığımı arkadaşlar bilirler. Kesinlikle temizlik konusunda çok dikkatliyiz. Maalesef ki temizlik işi personel gerektiren bir iş. Bizim başından beri en büyük sıkıntı çektiğimiz alanlardan birisi yardımcı personel alanı oldu. Mazaret anlamında söylemiyorum ama kuruluş döneminden sonra yaklaşık 2 buçuk yıl pandemi süreci atlattık. Tabi bu arada ekonomik krizler başka nedenler de dahil olmak üzere bu süreçte tüm üniversiteler açısından baktığımız zaman yani sadece bize kasıtlı yapılmış bir şey olarak söylemiyorum. Özellikle yardımcı personel açısından üniversitelere verilen kadro sayısı çok düşük düzeyde kaldı. Bizim hizmet genişlememiz zaten yetersiz sayıda olan personel sayısıyla, hizmet alanları gelişince daha da yetersiz hale geldi. Ben personelimizin görev yapmadığı, işini yapmadığı konusuna kesinlikle katılmıyorum. Temizliğin başındaki müdürümüz dahil olmak üzere, Başhekimimiz dahil olmak üzere, ben de dahil olmak üzere sık sık kontrollerimizi yapıyoruz. Evet doğrudur bazı alanlarda sıkıntılar yaşayabiliyoruz.

“VATANDAŞTAN RİCAMIZ; HASTANEYİ EVLERİ GİBİ SAHİPLENSİNLER”

 Benim burada vatandaşımızdan ricamız şu; Afyon’daki herhangi bir alışveriş merkezine gittiğimizde bakıyoruz yerlerde hiçbir yerde bir peçete artığı yok, hiçbir yerde bir çöp artığı yok göremiyorsunuz. Lavaboları kullandığımızda normal lavabosunu kullanıyor. Peçetesini, kağıdını normal atması gereken yere atıyor. Ama hastaneye baktığımız zaman, bakın elimizde video kanıtları da var. Çok açık bir şekilde söyleyebilirim. Bizim AFSÜ Sağlık Kafe dediğimiz yerde sigara izmaritlerinin olduğunun, sosyal medyada çok kötü çok pis tarzında ifade edildiğini görmem üzerine gittik bizatihi kontrol ettik. Tekrar ediyorum bunun elimizde video kayıtları var. Gittik bütün ekibi toplayın dedik, o alanın tamamını, çimlerin arasındaki tüm kağıt parçaları, izmaritler ne varsa teker teker temizlettik pırıl pırıl yaptık. 1 buçuk saat sonra aynı alanın görüntüsü var elimizde. Şimdi vatandaş çayını içiyor, haklı dertli içeride hastası var. Kafeden çayını alıyor, çayını aldıktan sonra şekerini atıyor ve şeker kağıdını yere atıyor ondan sonra çubuğunu karıştırıyor arkasından bir de sigarasını yakıyor. Çayını içtikten sonra bardak orda sigara izmaritini de çimlere doğru fırlatıyor. Ben de video kayıtları var. Ben vatandaşlarımızdan şunu istiyorum; bu hastane bizim. Burası hepimizin evi, yuvası. Biz bu hastaneyi kendi evimizmiş gibi, çarşıda gezmeye gittiğimiz alışveriş merkeziymiş gibi, bir başka devlet kurumuymuş gibi korumamız gerekiyor. Temizlik konusunda biz vatandaşlarımızdan yardım istiyoruz ve bekliyoruz.

“UNUTTUĞUMUZ DEĞERLERİMİZİ HATIRLAMAMIZ LAZIM”

Ben burada bir anımı anlatmak istiyorum. Tabi kongre Türkiye’deki gibi değil. Türkiye’de kongreler çok şaşalı ve büyük merkezlerde yapılıyor. Öğle arası verildi ve bize yemek olarak da bir kese kağıdı içerisinde sandviç bir muz ve meyve suyu verildi. Bunu kongre merkezinin ana holünde yedikten sonra arkadaşlar dedi ki sigara içeceğiz biraz da hava almak için dışarı çıktık. Elimizdekileri yedikten sonra baktık ki ortada çöp kovası yok. Orada yakasındaki karttan personel olduğunu anladığımız birisi vardı. Gittik yanına çöp kovası sorduk bunları atacağız dedik. ‘Biz sizin çöpünüzü temizlemek zorunda değiliz ki, çöp kovası yok burada’ dedi.  Ne yapacağız dediğimizde, ‘evinize götüreceksiniz bu çöpü siz bertaraf etmek zorundasınız, biz bu çöpü yok etmek için ayrı bir personel tutmak zorunda değiliz’ dedi. Finlandiya’da bu olay başımıza geldi. Hakikaten sokaklarda çöp kovası yok ve ne bir çöp görebilirsiniz ne bir izmarit ne de başka çöp görmeniz mümkün değildir. Bizim bu kültürü burada yerleştirmemiz gerekiyor. Aslında bizim kültürümüzde bu var. Köyden gelen Ahmet Ağa çıkınında evinden yemek getiriyor. Yemeğini yiyor ve topluyor çıkınıyla beraber geri evine götürüyor. Bunu sadece hayata geçirmemiz gerekiyor. Unuttuğumuz değerleri hayata geçirmemiz gerekiyor. 30 dakikada bir personellerimiz tuvaletleri kontrol ediyor ama 10 dakika sonra gidip baktığınız da sanki o değilmiş gibi buluyorsunuz. 

DİŞ HASTANESİ KONUSU: “YOĞUN TALEPTEN DOLAYI İNSANLAR RANDEVUYA YETİŞEMİYORLAR”

İnsanlar sıraya yetişemiyorlar. Yani sıra yok değil, hasta bakılmıyor değil tam tersi şu anda Diş Hekimliği Fakültesi’nde ben bu olayın yaklaşık son 1 yıldır üzerinde çok duruyorum ve takip ediyorum. Bire bir dekan hocamızla ve oradaki hocalarımızla görüşüyorum. Diş Hekimliği Fakültesinin kapasitesi hasta sayısı bakımından göreve başladığımız dönemdeki kapasitenin yaklaşık 3-4 katına çıkmış durumda. Hasta kapasitesini de artırarak yaklaşık 2 katına çıkardık. Hekim sayımızda yaklaşık 2 buçuk katlık bir artış var. Şu anda 64 tane hekimimiz var. Asistanlar dahil olmak üzere. Yaklaşık 40 civarında asistanımız ve 24 civarında da hocamız var. Şu an 64 ünitemiz var ve bunların hemen hepsi her gün hasta alıyor. Neredeyse boş ünitemiz yok. Ama buna rağmen hala yetişemiyorlar. Ben kendi gözümle gördüm. Saat 12’de sistemi açtırıp yaklaşık 1 dakika içerisinde bütün randevuların jet hızıyla dolduğunu kendi gözümle gördüm. 

“BU KONUDA HERHANGİ BİR TEREDDÜTÜ OLAN VATANDAŞIMIZI GÖTÜRÜP GÖSTEREBİLİRİM”

İnsalar çok haklı olarak hizmet almak istiyorlar. Çünkü sağlık sorunları var. Üniversitemize çok ciddi bir tercih var. Çünkü akademik olarak hoca kadromuz oluştu. Protezde veya cerrahi işlemler artık çok rahatlıkla yapılabiliyor. Halkımızın da tedavi aldıktan sonra memnuniyet oranları çok yüksek. Pandemi sürecinde birçok insan ya tedavisini erteledi ya da biz randevuları kısıtlayarak sadece acil vaka aldık. 6 ay sadece acil vaka aldık. Örnek vermek gerekirse bir köprü yapacaksınız. Önce temizliği yapılıyor arkasından çekim yapılacaksa yapılıyor, çürük varsa dolgusu yapılıyor arkasından köprü işte provası derken bir diş hastasının işlemi 1 ila 3 aya kadar sürebiliyor. Bu aynı kişinin tekrar tekrar gelmesi demek. Hem iş sürecinin uzun olması hem de dışarıda bekleyen, pandemi sürecinde tedavisini erteleyen insanlar, artı olarak bize teveccühün artması nedeniyle şuanda inanılmaz bir hasta yükümüz var. Ben bu konuda herhangi bir tereddütü olan vatandaşımız varsa, ben bizatihi götürüp bütün randevularımızı ve defterlerimizi gösterebilirim. Bu konuda çok rahat ve eminim. Evet vatandaşlar randevulara yetişemiyorlar çünkü biz her gün 600 civarında hasta bakıyoruz.

“DİŞ HEKİMLİĞİ BİNASINI BÜYÜTEREK KAMPÜS İÇİNE TAŞIMAK İSTİYORUZ”

Diş için normalde şöyledir; diş hekimliği fakültelerinde bir diş hekiminin 1 günde baktığı hasta sayısı 4 ila 7 hasta civarındadır. Biz bu rakamları da artırdık. Ünit sayımız azdı onu da artırdık. Yetmedi en son bizim şuanda derslik olarak kullandığımız bölümleri, yaklaşık 4 odayı derslikleri kapattık ve boşalttık. Bizim fakültenin yan tarafında prefabrik derslik yaptık öğrencileri buraya aldık ve oraya da 16 tane ünit koyduk. Son 3 ay içerisinde bunları yaptık. Ama ona rağmen maalesef randevularımız çok hızlı doluyor ve hastalarımızın bir kısmı mağdur oluyor. Çözüm noktasında kapasiteyi artırmak gerekiyor. Şuan içinde bulunduğumuz hizmet verdiğimiz şehir merkezindeki bina maalesef artık taşacak. Yeni yer açacak yerimiz kalmadı orada. Biz Diş Hekimliği binasını, fakültesiyle, poliklinikleriyle, ameliyathaneleriyle beraber kampüs içerisine almak istiyoruz. Bugünkü kapasiteyi de 4 kat artırarak bir fakülte ve hastane yapma planımız var. Bununla ilgili proje çalışmalarını da yaptık ama açıkçası bu sene için tercihimizi Fizik Tedaviden yana kullanmak zorunda kaldık. İnşallah önümüzdeki sene de Diş Hekimliği fakültemizi de yatırım planına aldırıp taşımak istiyoruz.