Büyük Taarruz gibi Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı harekatta görev alan Milli Mücadele kahramanı, Afyonkarahisar’ın ilk Milletvekili Şükrü Çelikalay için bugün Vefa Programı düzenlendi.

71 yıl önce hayata gözlerini yuman Şükrü Çelikalay için düzenlenen programa Vali Gökmen Çiçek, Milletvekilleri Veysel Eroğlu, Ali Özkaya, İbrahim Yurdunuseven, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, İl Genel Meclisi Başkanı Burhanettin Çoban, Rektörler Nurullah Okumuş ve Mehmet Karakaş gib il protokolünün tamamı katıldı. Programa konuşmacı olarak katılan Şükrü Çelikalay’ın torunu Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, yaptığı açıklamalarla dikkat çekti. Oktav, dedesini anlatırken Hilafetin kaldırılmasına konuyu getirerek özetle şunları söyledi: 

DOĞRU BİLDİĞİNDEN ŞAŞMAYAN YANI BENİ ÇOK ETKİLEDİ

Hoca dedem İsmail şükrü Çelikalay ile ilgili bana hitap fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu benim için büyük bir onur. Deminki tanıtım filminden dolayı çok duygulandım. Kafamda nasıl bir konuşma yapabilirim derken, böyle bir dedenin torunu olmak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Dedeme layık olabildim mi, Afyon için ne yaptım bu sorular aklıma geldi.Anneannemin babasıdır hacı dedem. En fazla anneannemde vakit geçiren kişi bendim. Anneannem bana dedemi çok sık anlatırdı. Bende onun gibi aslında müderris oldum. Profesör oldum. Onun hayatını inceleme fırsatım oldu. Bir kere çok multidisipliner bir eğitim almış. Köklü ve geleneksel bir eğitim almış dedeciğim. Kendi halinde müderrisken Afyon İl Milli Eğitim Müdürü olmuş 1918’de. Mondros Mütarekesi imzalandığı dönemde siyasete atılmış. Doğru bildiğinden şaşmayan yanı beni çok etkiledi. Biraz kendimde ve Suat Dayım’da bu özellikleri görürüm. 

DEDEM BİR GECEDE 700 SİLAH TEMİN EDİYOR

İzmir işgal ediliyor. Bu büyük bir olay. Ondan sonra Kuvayi Milliye Çelikalay ordusunu kuruyor. Dedem bir gecede 700 silah temin ediyor. İngilizlerden canı pahasına bunu alıyor. Vaazlar veriyor. İkaz dergisinde çok duygusal yazılar yazıyor. Kalemide güçlü bir insan. 

HİLAFETLE İLGİLİ İNGİLİZLER’İN KRİPTO BELGELERİNİ ELE GEÇİRDİM

Anneannemin anlattığı bir hikayeyi anlatacağım. Ben Hilafetin kaldırılması üzerine yüksek lisans tezimi yazdım Boğaziçi Üniversitesi’nde. Daha sonra Londra’da doktora tezimi yazarken, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın arşivinde çalıştım. Orada Hilafetin kaldırış sürecinde İngilizlerin diplomatların, Londra’ya gönderdiği kripto belgeler ele geçti. Tesadüfen oldu bu. Çok açık etmez İngilizler. Orada çalıştığım bir hocamız sayesinde bu belgeleri ele geçirdim. Ordaki yazışmalardan ve anneannemin anısını anlatacağım. 

MUSTAFA KEMAL İLE ŞÜKRÜ ÇELİKALAY’IN YOLLARI AYRILIYOR

Bir tanesini anlatayım. Belli oluyor artık Hilafet kaldırılacak, Cumhuriyet kurulacak, ama dedem Hilafetten vazgeçmiyor. Hilafet çok önemli bir kurum. Hilafetten vazgeçmek  kendi ilkelerinden, ideallerinden, dininden vazgeçmektir. O kadar önemli. Mustafa Kemal Paşa diyorki ‘gel benimle çalış hocam’ diyor. Cumhuriyet kurulacak belli. 1922’de Saltanat kaldırılmıştır. Abdulmecid çok klas bir adam. Mavi gözlü, sarışın çok hoş diplomat bir adam. Fakat o da ekarte edilecek belli. Dedem diyor ki, “Paşam ben Hilafetin kaldırılmasına evet dersem kendimi inkar etmiş olurum. Hilafetsiz İslamiyet olmaz’ diyor Mutafa Kemal Paşa’ya. Peki diyor Mustafa Kemal Paşa. Mustafa Kemal Paşa’da dedem gibi çok güçlü dediğinden vazgeçecek biri değil. Ve yolları ayrılıyor. 

HİLAFETİN KALDIRILMASINA KARŞI MÜCADELE EDİYOR

Dedem 1923 Ocak’ında Mustafa Kemal Paşa artık meclisi lağvedecek. Yeni bir yönetim kuracak. Batı Anadolu gezisine çıkıyor Mustafa Kemal Paşa. Tarih 15 Ocak 1923. Ertesi gün hoca Şükrü Dedem, arkadaşlarıyla birlikte hazırladıkları 28 sayfalık Hilafetin kaldırılmasına karşı çıkan bir ince risaleyeyi hazırlayıp mecliste dağıtılmasını sağlıyor.    Risalenin altında bu insanların imzası var mı hayır yok. İmza şöyle, mukaddime yani sonuç şeklinde bir mukaddime var. Burada TBMM Azasında Karahisar-ı Sahip Mebusu Hoca Şükrü imzası var mukaddimede. Bu çok büyük cesaret isteyen bir şey. Çünkü hayata pahasına böyle bir dönemde risalenin mecliste dolaşmasını sağlayan örgütçü bir adam aslında. Enterasan bir şey. Vazgeçmiyor. Bunun karşılığında Mustafa Kemal Paşa hemen karşı risale hazırlıyor. 239 sayfadan oluşan bir risale. İstanbul’daki gazetecilerle çalışıyorlar. Ahmet Emin, Celal Nuri, Ağaoğlu Ahmet, Yunus Nadi, Ziya Gökalp bu makalelerin sahibi. 30 makaleden sadece 24’üncü makalede Hoca Şükrü Efendi’ye cevaptır deniliyor. Direk dedeme cevap veriliyor. 

GÜÇLER ÇATIŞMASI 1920 MECLİSİNDE DE VAR

Bunları neden anlatıyorum. Burada büyük bir güç çatışması var. Milli Mücadele devam ederken, bu güçler çatışması aslında 1920 meclisinde de var. Ben öğrencilerime 30 küsür yıldır ders veriyorum Derimki tarihinizle övünün. Mustafa Kemal ile İsmet İnönü ile, Abdulhamit ile övünün dedem gibi muhaliflerle övünün. Neden biliyor musunuz? Demokrasi bizim genlerimize işlemiş. Hiç bir ülke yok ki Yunanla omuz omuza savaşıp, meclise gelip birbirleriyle görüşlerini çatıştırsınlar. Bu kavga etmek değil. İdeolojik bir halkın zümresi. 2’nci grup. 2’nci grup benim dedemin olduğu bir grup. Mehmet Akif Ersoy gibi islam alimlerinin yer aldığı bir grup. Hilafet için savaşan bir grup. Halkın zümresi. Yeşil ordu diye bir gurup. Sovyetler Birliği biliyorsunuz Kızıl ordu. Yeşil islamın rengi biliyorsunuz, oradan ilham alınarak bir yeşil Ordu grubu var mecliste. Yani şunu söylemek istiyorum. Mecliste farklı farklı görüşler var, ama düşmana karşı savaşmak gerekiyorsa beraber savaşan demokrasi içine işlemiş ataların torunlarıyız. O yüzden asla ayrışmamalıyız. 

İNGİLİZLER HİLAFETİN KALDIRILMASI İÇİN NE LAZIMSA YAPMIŞTIR

Kripto belgelere ulaştım dedim. İngilizler Hilafetin kaldırıması için ne lazımsa yaparlar. Türklerin ellerinden  İslam dünyasının büyük bir silahını elinden alırlar. Osmanlı demiyeceğim artık. Mustafa Kemal Paşa neden Hilafetin kaldırılmasını ister? Aslında Halife’nin elinden alınır. Hilafet meclisindir. Dedemin dediği gibi meclis hilafetindir. Meclistir Hilafet. Yani Halife hal edilmiştir ama Hilafet kaldırılmamıştır. Eğer bugün mecliste partiler bir araya gelse, böyle bir arzum olduğundan değil, sadece teknik açıdan söylüyorum. Hilafet tekrar gelebilir. Uluslararası siyaset aynı zamanda dinler arası çatışmadır. Bu çok büyük bir infiale yol açar uluslararası sistemde. Velhasıl, uzatmadan mesele öyle bir noktaya gelmiştir ki, halifelik mi, ulusal egemenlik mi tartışmasına iş dönmüştür. Hoca Şükrü Dedem, bakmıştırki ben vazifemi yaptım deyip, köyüne çekilmiştir. Bir sene kadar korkudan evden çıkamamıştır. Dedem korkudan değil, ninem korkudan sedef hastalığına tutulmuştur. Çünkü onlar için zor bir dönem başlamıştır. Dedem vaizliğe devam etmiştir. Bir hac dönüşünde 25 Aralık 1950 yılında son nefesini vermiştir. Bütün Afyon’umun önünde, hemşerilerimin önünde saygıyla eğiliyorum. >>Nail Azbay'ın Haberi.