“İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur."

Herkes bir şeyler söylüyor,herkes çabalıyor.
Kimi düşücesini,kimi kararını,kimi de duyduklarını.
Tabi ki söyler,söyleyecek.
Memleket adına, şehrimiz ,insanımız adına; aklı yettiğince, dili döndüğünce bir şeyler söyler,söyleyecek,söylemeli.
Sorunlardan bahseder, sonra da çözümler sunar dili döndüğünce.
Kendince hepsi doğrudur.Olmasa bile bir kısmı isabetli çözümlerdir en azından.Bende çorbada tuzum olsun istedim.

Yaşadığımız şehir bir uygarlık ölçüsüdür.
Ölçü sadece yüksek binalar , süslü caddeler ,bulvarlar,AVM’ler vede teknolojik yapısal donanımlar değildir.Tüm bunlar ile birlikte ölçü toplumsal yaşam kurallarına uyulmasında, birbirimize yani insana ve çevreye gösterdiğimiz saygı ve verdiğimiz değerdedir.
Bir yere istediğiniz kadar lüks ve modern binalar dikin, istediğiniz kadar teknolojiyi getirin ve istediğiniz kadar yollar yapın; Orada insana değer verilmiyorsa, orada çevre duyarlığı yoksa, orada bir ortak yaşama kültürü gelişmemiş, orada bir arada yaşamanın getirdiği uyumlu bir hayat can bulamıyorsa; orası uygar değildir.

Bence çözüm iki yönlüdür. Birincisi ve en önemlisi her koşulda dile getirdiğim bilinç ve eğitimdir. Ailede başlayıp, okulda, işyerinde ve toplumda devam eden süreçtir. İkincisi ise ilgili kurumların yasalar çerçevesinde yapacakları tedbir ve yaptırımlar ve kamu spotlarıdır.
Bunun için de acilen bir yerlerden başlamak gerekir.
Nedendir bilmem,en sade vatandaştan en rütbelisine ,öğrencisinden memuruna kadar her yerde ve herkeste eksikliği hissedilen ama adı konulamayan bir boşluk var gibi geliyor bazen.
Doldurulduğu zaman bir çok sorununda ortadan kalkacağı bir boşluk.
Ancak “burada” yaşayan, "buralı” olan herkesin kendisini “buralı” hissedeceği, “burayı” sahipleneceği, hatta “buralılaşacak” bir anlayışla doldurulacak bir boşluk.
Daha anlaşılır bir ifade ile “sahiplenme” de denen “aidiyet” duygusu ve anlayışı yani.
Bu memlekette doğanların, bu memlekette doyanların ve bu memlekette yaşayanların “benim memleketim” diyebileceği, bunu derken de bu memleketin menfaatlerini gözeteceği, bu uğurda gayret göstereceği bir anlayışın gönüllerde yer alması ve o boşluğun doldurulmasıyla emin olun şehir gelişecektir.

Başarılı olmanın, büyümenin ve gelişmenin ilk şartı inanmak ve dayanışma içinde olmaktır.
İşin içerisine sevgiyi katmazsak, bu işe gönül vermezsek “burada “ yaşayan insanlara aidiyet duygusunu vermezsek sadece formel olarak, yani şeklen, yani resmi olan kısmını yerine getiririz o kadar.

Haydi o zaman şehrimiz Gülistan olsun.
Sevgiyle kalın,takipte kalın