Güçlü olmak ne demek? Bizi güçlü kılan ne? Ve bizler elimizdeki güçlerle ne yapıyoruz, hangi güçlerin peşinde koşuyoruz? Hayatta kalmak ama nasıl? Evet güce dair sorular. Güçlü olma isteğimiz. 

Güçlü olmaya dair bir filmden yola çıkalım. 

Tarkovski, Stalker (İz Sürücü) filminde şöyle söylüyor: "İzin ver, çocukları gibi çaresiz olsunlar. Çünkü güçsüzlük, muhteşem bir şeydir, güç, hiçbir şey. İnsan doğduğunda güçsüz ve uysaldır, öldüğünde ise katı ve duyarsızdır. Bir ağaç büyürken hassas ve esnektir, ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. Sertlik ve güç, ölümün refakatçisidirler. Uysallık ve güçsüzlük, varlığın canlılığının dışa vurumudur.” Çaresiz olmak yaşamda kabullenilemeyen bir durum oysa. Usta ise çocuklar gibi çaresiz olunmasını istiyor. Güç katılaştırıyor insanı, kendinden uzaklaştırıyor, içindeki merhameti ve şefkati alıp götürüyor. Oysa çocukluk, çocukluğumuz duygularımızla dolu, özgürce gülüşlerimiz, ağlayışlarımızla dolu. Büyüdükçe bedenimizle birlikte ruhumuzda sertleşiyor. Sonra güç gösterilerine dönüşüyor dünyamız. İçimiz gücün karanlığında boğuluyor. İçten içe kuruyoruz, toprak, yani özümüz suyunu kaybediyor. Toprak, susuz kalınca çatlıyor. Yok oluyor tüm canlılar, canlılık. Biz de güçlendikçe ruhumuz çatlıyor, içindeki canı kanatıyor.

Acımasız bir gücün ve rekabetin ortasında çırpınıp duruyoruz. Bizim topraklarımızdan bir ses yükseliyor. İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası romanında şunları söylüyor: Güçsüz biri olan sen, her çeşit iktidarın sahibi olan benim üzerimdeydin. Çünkü olaylara müdahale etmeden hepimizi gören, seyreden sendin. Seni ezdiğimizde ağlıyordun. Güçsüzlük belirtisi olarak yorumlanabilen bu şey aslında senin yaşamındı. Oysa biz taşlar kadar güçlü, bir o kadar da cansızdık. Gücün kendisinin ölüm olduğunu da böylece senden öğrendim. Ah! Keşke dünyayı senin gibi seyredip, senin ona baktığın gibi bakabilseydim. Oysa ben ona bir güç malzemesi olarak bakıp onda kendi karanlığımı gördüm. Dünyayı bir güç aracı haline getirmek insanın yıkımıdır. Ve bu gücü elde etmek için yaptıklarımız, birbirimize ettiklerimiz. Hermann Hesse, “Siddhartha” romanında söylediği gibi; yumuşak sertten, su kayadan, sevgi zorbalıktan güçlü…