Sevgili Dostlar,

Sizlere bu hafta dilim döndüğünce ve kalemim yettiğince anlatacağım şehir, Almanya’nın en büyük üçüncü kenti olan Münih şehridir. Sanırım Berlin en büyüğü, sonra Hamburg daha sonra da Münih geliyor. Eyaletlere ayrılan ülkenin, Bavyera’sının başkentidir Münih. Ama Almanya’yı iyi bilen biri olarak diyebilirim ki gizli başkent burasıdır. Nasıl ki ülkemizde İstanbul gizli başkent, aynı şekilde Münih de Almanya’nın gizli başkentidir, diyebiliriz. Gerçek Alman kültürünün son sürat yaşandığı, kendilerini diğer ırklardan üstün gören insanların hâlen olduğu bir şehirdir Münih. Sene içerisinde birçok festivalin yapıldığı şehir, Alman ekonomisine de yön vermektedir. Şimdi şehri yavaş yavaş tanıtmaya çalışalım.

Öncelikle okuyucularımız şunu iyi anlamalı ki burası gerçekten ekonomi devlerinin yuvasıdır desek yanlış olmaz. Güney Kore merkezli Samsung’un Avrupa genel merkezi buradadır mesela, neredeyse 62 milyar dolar değerinde olan BMW genel merkezi buradadır. Daha sayamayacağım binlercesi, Londra yerine Münih’i seçmişlerdir.

Nasıl gidilir?

Ankara’dan bile günlük uçuşların olduğu şehre, İstanbul’dan günde 4 bazen 5 sefer olabilmektedir. Yaklaşık 2,5-3 saatlik bir uçuş ile ulaşılabilir ve havaalanı ulaşım için çok kolay bir yerdedir. Hem metro ile hem de havabus araçları ile ulaşılır. Orada yaşayan gurbetçi kardeşlerimiz yaklaşık 1,5 günlük sürüş ile İstanbul’a ulaşıyorlar.

Nerde Kalınır? Ne yenir?

Affınıza sığınarak, bu yerde kalınacak bir yer tavsiye etmeyeceğim. Aslında edemeyeceğim, desem daha doğru olur çünkü ben şehre erken gelip şehirden geç çıkarak kenti gezme fırsatım oldu. Yani anlayacağınız bir konaklama tecrübesi yaşamadım ama dibine kadar gezdim diyebilirim, oradaki gurbetçi kardeşlerimizin sayesinde. Aslında bir lokanta, restoran tavsiye etsem mi bilmiyorum ama Türk lokantaları gerçekten efsane lezzetler sunuyor. Biz Erciyes Restoranda yedik, karışık yemek… Gerçekten çok güzeldi. Her köşe başında mutlaka bir dönerci veya bir esnaf lokantası bulunur, aç kalmazsınız yani. 

Neler Yapılır?

Münih için iki günlük verimli bir tur, şehri size çok kalıcı bir şekilde gezdirir diye düşünüyorum. Mesela “hop on hop off” bunların en verimlisi olabilir. Sistemi bilmeyenler için kısaca anlatayım. Bir bilet için kişi başı 22 avro civarında para veriyorsunuz. Sonra bindiğiniz bu üstü açık otobüsler sizi şehrin birçok noktasına taşıyor. Ziyaret etmek istediğiniz noktada iniyorsunuz, geziyorsunuz ve sonra aynı bilet ile bir sonraki otobüse binip bir sonraki noktaya gidebilirsiniz. 

Marianplatz Meydanı mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Burada çok ilginç bir anım var, onu da yazının sonunda anlatmaya çalışacağım. Onun haricinde St.Peter Kilisesi, Maximilian Caddesi (alışveriş için), Deutches Museum, Alte Pinathoek Müzesi, Olympia Park, BMW Müzesi ve Avrupa futbol devi olan Bayern Munich’in yuvası olan Allianz Arena mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.  

Şimdi müsaadenizle Marianplatz Meydanı’ndaki anımı anlatayım. Meydana kuzey kapısından girdik ve yaklaştıkça şahane bir ezan sesi gelmeye başladı. Bilmeyenler için hatırlatayım, Avrupa’da ezan sadece cami içinde okunur ve sesin dışarı verilmesi yasaktır. Yaklaştıkça ezan daha hoş gelmeye başladı ve seçilmiş ünlü bir müezzin okuyordu, şu an ismi hatırımda değil ama dinleyenleri mest edecek bir kıraat ve makam ile... Ezan bitti ama tekrar başladı okunmaya. Bu işte tuhaflık olduğunu anlayıp sese doğru yöneldim. Bir de ne göreyim? Etrafı polislerle çevrili bir grup insan, ellerinde bir kitap -İslamiyet’in yayılış hızı ile ilgili bir araştırma kitabıymış- “Eğer uyanık olmazsanız ezan artık açıktan okunacak, bunu ister misiniz?” diye insanlara soruyor yani bir nevi anti propaganda yapıyorlardı. Ama inanın öyle bir makamla ezan okunuyordu ki Avrupa’nın göbeğinde, dinleyenler hayranlıkla dinliyorlar, belki de diyorlardı içlerinden “Niye olmasın ki?”. Yani sözün özü Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Kurdukları tuzağa kendileri düşmüşlerdi. İnsanları ezan ile tanıştırmış, olumlu bir intiba oluşmasını sağlamışlardı. Buna oradaki arkadaşlar da şahit olmuştur.

Gel Gelelim Afyon’umuza,

Bu hafta size üç kuşaktır Afyon’da hizmet veren ve gerçekten tam bir kalite abidesi olan Ali Baba Restoran ile ilgili bilgi ve tavsiye vermeye çalışacağım. Şu anda Park Afyon’un tam karşında konumlanan bu tarihi mekân size birçok lezzet sunuyor. Çorbaların hepsi şahane ama tuzlama konusunda sanmıyorum Afyon’da rakibi olsun. Izgaralar dersen, hepsi de özel seçilmiş etlerden ve kıvamında pişiyor. Fiyatlar ise gayet makul ve çalışanlar güler yüzlü. 24 saat açık olan mekân şu an 2. kuşak Ertan Şef tarafından yönetiliyor. Babaları Kadir Usta’nın elini alan oğlan çocukların hepsi birbirinden başarılı maşallah! Hatta ben Ertan Şef’in oğlu Mehmet Can’dan 3. kuşak şef olarak büyük bir atak bekliyorum. Kendisinin çok yetenekli olduğunu ve geleneksel mutfak ile modern mutfağı harmanlayıp bir tarz peşinde olduğunu biliyorum. Bakalım ne zaman sahneye çıkacak. Bence bu tip genç yeteneklerin sahneye çıkması çok önemli. Çünkü iyi üründen ziyade bir de doğru pazarlama konusuna hâkim oluyorlar. 

Küçük bir örnek…  Geçen hafta kısa bir görev için Litvanya’nın Kaunas ilindeydim. Caddeleri gezerken aynı dükkânın önünden geçtiğimi sandım ama farklı bir caddede olduğuma da emindim. Bu dükkânın adı Ruta idi. “Ruta isimli dükkânda ne satılır?” diye arkadaşlara sordum. “Burası sadece yerel çikolata satan bir dükkân.” dediler. Ama bir sürü şubesi var. Hayret değil mi? İçeri girdim ve gerçekten müşteriyi cezbeden bir manzara ile karşılaştım. Şahane hazırlanmış bir tezgâh, özenle elde paketlenmiş, her bütçeye uygun lezzetli çikolatalar… İşte bu pazarlama yöntemi, Ruta’yı market reyonlarında değil de kendi mağazalarında sattırıyor. 

Yani dostlar, Afyon’umuzun birçok değerinin çok daha profesyonel bir şekilde tanıtılması ve pazarlanması gerekiyor zannımca! Buna güzel bir örnek de Sayın Valimiz’in liderliğinde başlayan Frigya (Frig Vadisi) tanıtımıdır. Ortada hiçbir şey yokken birden birçok şey çıktı. Çevre illerden ve Avrupa’dan turistler akın akın gelmeye başladı. İşte bu bir pazarlama dehâsıdır. İnşallah bu ve bu gibi adımlar hem özel sektörde hem kamu sektöründe atılmaya devam eder.

Bu haftalık da bu kadar dostlar, sürçü lisan etiysem affola. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere, hoşça kalın, sağlıkla kalın.