Eskisiyle yenisiyle gazetecilik eğitimi

Son iki gün boyunca beni hayli heyecanlandıran bir eğitim programına eğitmen olarak katıldım.

Aslında bunun eğitimden önce bir istihdam programı olduğunun altını çizmem gerek.

‘Afyonkarahisar Yeni Nesil Gazetecilik Eğitim ve İstihdam Programı’ adını taşıyor.

Basın İlan Kurumu ve İŞKUR’un ortak projesini Zafer Kalkınma Ajansı destekliyor.

Afyon Kocatepe Üniversitesi de dört akademisyenin katılımıyla eğitim içeriğini oluşturuyor.

Bu kapsamda 3 hafta boyunca 90 saatlik bir eğitim ve uygulama çalışması yapacağız.

Medya, haber, fotoğraf, etik, hukuk, politika, kültür-sanat, spor, spikerlik vb. konular işlenecek.

Program ile basın sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün karşılanması hedefleniyor.

Eğitime herhangi bir işi olmayan üniversite mezunları ya da son sınıf öğrencileri katılabiliyor.

Benzerlerine daha önce de katıldığımız programlardan farkı da bu noktada ortaya çıkıyor.

‘Birkaç saatlik eğitime katıl, sertifika al, dosyana kaldır ve unut’ türü bir etkinlik değil bu.

İŞKUR, başarılı katılımcılara Afyonkarahisar basınında işbaşı yapma imkanı sağlayacak.

Yani nereden bakarsanız bakın kişiler ve kurumlar açısından tam bir ‘kazan-kazan’ etkinliği.

Üstelik bu iyi düşünülmüş eğitim ve istihdam programı sadece ilimizde de düzenlenmiyor.

İlk kez düzenlendiği 2016’dan bu yana pek çok ilde 500 dolayında gencimiz eğitime katılmış.

Daha da önemlisi katılımcıların yarısından fazlası medya sektöründe istihdam edilmiş.

Gazetecilerin geleceği için buraya kadar her şey iyi, güzel de gazeteciliğin geleceği ne olacak?

* * *

İletişim fakültesi mezunu gazeteci adaylarından biri bana çok yerinde ve anlamlı bir soru sordu:

‘Sizce gazeteci mi olmalıyım yoksa kendime şartları daha iyi başka bir iş mi bulmalıyım?’

Heyecanlandığım bir etkinlikte önce genç gazeteci adayının heyecanını yok etmek istemedim.

Çalışabileceği bir aile işletmesi ya da başka bir alternatifi olup olmadığını sordum, ‘Yok’ dedi.

Gazetecilik yapmaya istekli ancak kendi ve gazeteciliğin geleceği adına umutsuz görünüyordu.

Aklıma mezuniyet sonrası yaşadığım fazlasıyla umut kırıcı gazetecilik deneyimlerim geldi.

Çalıştığım televizyon kanalı kapanırken genel yayın yönetmeninin söylediklerini anımsadım:

‘Arkadaşlar size tavsiyem, gidin limon satın ama geleceğinizi düşünüyorsanız bu işi yapmayın.’

Genç arkadaşımla bunu paylaştım ama ben bu tavsiyeyi dinlememiş, mesleğe devam etmiştim.

En azından zor koşullara direnebileceğim kadar direnmiş ve bu yüzden hiç pişman olmamıştım.

O da sonrasında pişman olmamak için en azından kendinden emin olana kadar denemeliydi.

Yaşadığı çelişki bana o an verdiğim eğitimi sorgulatırken okuduğum bir yazıyı da hatırlattı.

Prof. Dr. Süleyman İrvan, geçen yıl 6 Mart’ta journo.com’da gazetecilik eğitimine değinmişti.

Bu yazıyı genç arkadaşlarımla paylaşıp tartışacağım ancak İrvan’ın bir cümlesini alıntılayayım:

Basın İlan Kurumu yoluyla özellikle yerel medyanın muhabir istihdamını özendirici politikalarla ve internet medyasının yasal düzenlemeye kavuşmasıyla medya sektöründe daha fazla muhabirin çalışması sağlanabilir.

İşte biz de bu programla tam da bunu yapmaya çalışıyoruz ve umarım başarılı oluruz.

Gazetecilik mesleği kadar eğitimi de zor ve sorunlu bir süreç.

Bu konuyu ben de 10 yıl kadar önce araştırmış ve çeşitli görüşleri derlemiştim.

Dünyada ve Türkiye’deki duruma dair birkaç görüşü yazımın devamında alıntılamak istiyorum.

* * *

“Gazetecilikte Kalite” Derneğinin 1 Kasım 1999 tarihli “Gazetecilikte Kalite” Manifestosu’nun Almanca orijinalinden Enrico Morresi tarafından tercüme edilen metninde 3. madde şöyledir: “Kalite, temelden ve kalıcı, katı bir eğitim gerektirir. Gazeteciler eğitimlerini üniversitelerde, meslek okullarında, gazetecilik okullarında ve yayın kurullarında tamamlar, bilinçlerini genişletmek ve yenilemek için sürekli kendilerini güncellerler.” (Morresi, 2006:206).

* * *

“Dünyada çağdaş anlamda gazetecilik/iletişim eğitimi ilk kez 1908’de ABD’de Missouri Üniversitesinde kurulan gazetecilik okulunda başlar” (Tokgöz, 2003:10).

* * *

“Birleşik Devletlerde ‘30’lu yıllara, Avrupa’da ise II. Dünya Savaşı’na kadar kimse “Gazeteci olunmaz, doğulur” deyişini sorgulamamıştır. Yer etmiş düşüncelerin sarsılmasının çok zaman aldığı İngiltere’de ise, bu deyiş, ancak ‘60’lı yıllardan hemen önce sorgulanabilmiştir” (Gaillard, 1991:7).

* * *

“20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ABD’de profesyonel düzeyde eğitim veren gazetecilik okulu sayısı 100’e ulaşır. 1970-1990 yılları arasında ABD’de iletişim mezunlarının sayısının ise, yüzde35 oranında artış gösterdiği belirtilmektedir” (Mutlu, 1994:165, Mutlu 2000:245).

* * *

“Türkiye’de gazetecilik eğitimi ile ilgili ilk fikirler Ahmet Rasim tarafından ortaya atıldıysa da 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda gazetecilik eğitimi konusunda Osmanlılardan bir miras devralınmamıştı” (Altun, 1999:245).

* * *

“Bizdeki ilk gazetecilik okulu, bir özel girişim olarak, 1948 yılında kuruldu. Kurucusu Almanya’da eğitim görmüş Müderris Fehmi Yahya idi. “İstanbul Özel Gazetecilik Okulu”nun tanıtım broşüründe yazılanlar, bugün iletişim fakültelerinin işlevi konusunda yapılan tartışmanın o gün daha başlangıçta yanıtlandığını gösteriyor: “Matbuat alemine ve iş hayatına hazırlıklı eleman yetiştiren bir müessese.” (Tılıç, 2001:97-98).

* * *

“Medya çalışanları arasındaki alaylı/mektepli ayrımı, zaman içinde mektepliler yönünde evrim geçirse de medya sektörü, üniversite düzeyinde verilen iletişim eğitimini tartışmakta, genellikle de olumsuz eleştiriler yöneltmektedir” (bkz. Eğin:2007).

* * *

“Sektörün gereksinim duyduğu meslek adamlarının yetiştirilmesinin üniversite eğitiminin niteliğiyle nasıl bağdaştırılacağı konusu, iletişim fakültelerinin ders programlarının belirlenmesine yönelik tartışmalara da yansımaktadır” (Dağtaş, 2003).

* * *

“Ders programlarının hazırlanmasında kuramsal derslerle meslek uygulamalarına yönelik derslerin nasıl dengeleneceği sorusunun temelinde, iletişim eğitiminin sektörün mü yoksa üniversitenin mi denetiminde olacağı sorusu yatmaktadır” (Uzun, 2007:118).

* * *

Geleneksel kitle iletişim araçları arasında gazetenin tarihsel bir önceliği söz konusu.

Dolayısıyla iletişim alanındaki ilk eğitim etkinliği gazetecilik eğitimi olmuş.

Ancak gazete ile ilgili eğitim çalışmalarının kurumsallaşması oldukça yeni.

Günümüzde tüm dünyada kabul gören yaygın bir anlayış var.

Herhangi bir meslekte çalışacakların, o mesleğin gereklerini yerine getirebilmeleri bekleniyor.

Bunun için de her meslek için özel bir eğitime gerek duyuluyor.

Gazeteci Erdal Güven bu konuya şöyle değiniyor:

“Bugün ikinci sınıf bir futbolcu bile profesyonel hayata atılmadan önce iyi kötü bir altyapı eğitimi alıyor: Top nasıl sürülür, nasıl pozisyon alınır, kademeye nasıl girilir vesaire. Ya da burun büktüğümüz popçuların çoğu, bir bakıyorsunuz konservatuvar mezunu. Bir temelleri var. Mesleğe atıldıklarında üstüne ne koyacakları, ne kadar koyacakları kendilerine kalmış. Doktor, mimar, mühendis keza. Gazetecilik öğrencileri ise gazetecilik üzerine eğitilmiyor genelde. Gazetecilik hakkında eğitiliyorlar. Kaldı ki icra edebilmek için eğitimini almak zorunda olmadığınız bir meslek Türkiye’de gazetecilik. Hal böyle olunca kervan düzülebilirse yolda düzülüyor. Düzülebildiği kadar artık. Yani, gazeteciliğe başladıktan sonra haber yazmayı öğreniyor çoğu muhabir. Öğrenebileceği, öğreten biri varsa şansına.” (Güven, 2016:365).

* * *

Araştırmalar, Türkiye’de gazetecilerin yaklaşık yüzde80’inin yüksek eğitimli olduğunu gösteriyor.

Yüksek eğitimli gazetecilerin de yaklaşık yüzde40’ı İletişim Fakültesi mezunu.

Yine 10 yıl kadar önce ilimizde gazetecilerle yaptığım bir anket de benzer sonuçlar vermişti.

Yükseklisans, lisans ve önlisans mezunlarının oranı yüzde80’i aşıyordu.

Gazetecilik alanında çalışacak olanlara verilecek gazetecilik eğitimi bu yüzden önemli.

Hem bu alanda çalışacaklar için hem de toplumsal işlevi bakımından tüm insanlar için.

KAYNAKÇA

Altun, A. (1999). “Türkiye’de Gazetecilik Eğitimi”, Medya Gücü ve Demokratik Kurumlar içinde, Alemdar, K. (Haz.), İstanbul: Afa Yayınları, 245-252.

Dağtaş, E. (2003). “Gazetecilik Eğitiminde Kuram ve Uygulama İkilemi: Türkiye’deki İletişim Fakülteleri Üzerine Bir Araştırma”, İletişim, Bahar (17), s.143-200.

Eğin, O. (2007). “Gazetelere Düşman İletişimciler”, Akşam, 3 Nisan 2007.

Gaillard, P. (1991). Gazetecilik, Şakiroğlu, M. S. (Çev.), İstanbul: İletişim Yayıncılık.

Güven, E. (2016). “Devrim Şart!”, Haber Okumaları içinde, İnceoğlu Y. Çoban S. (Der.), İstanbul: İletişim Yayınları, 363-368.

Morresi, E. (2006). Haber Etiği (Ahlaki Gazeteciliğin Kuruluşu ve Eleştirisi), Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.

Mutlu, E. (1994). “İletişim Çalışmaları Alanına Aykırı Bir Bakış: Bir Üst-İletişim Olarak İletişim Çalışmaları”, İLEF Yıllık 1004-1995, 165-180.

Mutlu, E. (2000). “Türkiye’de İletişim Eğitimi Kişisel Bir Tarih Denemesi”, İletişim, 8, 235-280.

Tılıç, L.D. (2001). 2000’ler Türkiye’sinde Gazetecilik ve Medyayı Anlamak, İstanbul: Su Yayınları.

Tokgöz, O. (2003). “Türkiye’de İletişim Eğitimi: Elli Yıllık Bir Geçmişin Değerlendirilmesi”, Kültür ve İletişim, 6 (1), 9-32.

Uzun, R. (2007). “İstihdam Sorunu Bağlamında Türkiye’de İletişim Eğitimi ve Öğrenci Yerleştirme”, Kültür ve İletişim, 25 (2), 117-134.

https://journo.com.tr/gazetecilik-egitimi-efsaneler-gercekler (Erişim tarihi: 13.03.2019)