13-16 Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan programın açılışına Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Vali Mustafa Tutulmaz’ın yanı sıra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca, Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Muhittin Özdemir, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, il protokolü ve Yargıtay savcıları katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan açılış programında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını yaptığı çalışmalar ve yıl içerisindeki faaliyetlerini içeren video gösterimi sunuldu.

Ardından Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Muhittin Özdemir ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca söz alarak, yaptıkları çalışmalar ve toplantı içeriği hakkında bilgiler verdiler.

Çalıştaydaki Başlıklar Ceza Politikasına Yön Verecek

Daha sonra kürsüye gelen ve Yargıtay’ın kararlarıyla içtihatlarıyla ülkemizde hukuk uygulamasına yön veren yüksek mahkemelerden biri olduğunu söyleyen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül: “Yargıtay başsavcılığımızın yıllık değerlendirme toplantısında hukuki konuların ve özelliklede reforma ilişkin ceza adaleti başlıklarının görüşüleceği bu toplantının açılışında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Bu duygularla en kalbi sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Toplantıda çıkacak bütün sonuçların ülkemize, yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Yargıtay; kararlarıyla içtihatlarıyla ülkemizde hukuk uygulamasına yön veren yüksek mahkemelerimizden birisidir. Başsavcılık teşkilatı da 150 yıllık birikimin ve geleneğin taşıyıcısı olarak bu önemli kurumun çok önemli bir uzvu ve parçasıdır. Hukuki denetimde üstlendiği çok önemli bir rolü bulunmaktadır. Yine gördük 200 binin üzerinde dosyanın geçtiğimiz yıl sizlerin elinden geçerek hukuki mütalaaya dönüştüğünü ve içtihat birliğinin sağlanası için çok önemi katkılarınızın olduğunu gördük. Özellikle bu çalıştayda başlıkları itibariyle de hem ceza politikasına yön verecek Adalet Bakanlığımız da istifade edeceği çok önemli çıktıların ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi.

Savcılık Teşkilatı Ceza Muhakemesinin Ana Mutfağıdır

Savcının görevi İşlenmiş bir suça suçlu bulmak değil, işlenmiş bir suçun failini ortaya çıkarmaktır diyen Bakan Gül: “Cumhuriyet Savcısı, eski adıyla Müddeiumumî, kamu adına, toplum adına iddiada bulunan muhakeme sürecini başlatan kişidir. Hükümden önce savunmanın karşısında öne sürülen temel tezin sahibidir. Aynı zamanda sürecin kanunlara ve usule uygun bir biçimde ilerlemesinin de garantörü ve denetleyicisidir. İddia makamında bulunsa da içinde sanığında haklarının bulunduğu bütün bir kamuyu temsil eder. Savcının görevi İşlenmiş bir suça suçlu bulmak değil, işlenmiş bir suçun failini ortaya çıkarmak, efsane ve anlatılanların değil maddi gerçekliğin ve hakikatin peşinden koşmaktır. Savcılık teşkilatı ceza muhakemesinin ana mutfağıdır. Adli soruşturma bu mutfakta olgunlaştırılır. Deliller toplanır ve yeterli şüphe eşiğine ulaşıldığında kamu davası açılır. Suç en basit tanımıyla fail ve toplum arasındaki çatışmadır. Bu çatışmayı gidermenin ilk ve en önemli adımı da adil bir yargılamadır. Adil ve etkili bir yargılamanın şartlarını oluşturmaktır” diye konuştu.

Soruşturma İşlemleri Düğmenin İlk İliklendiği Yerdir

Adli soruşturma safhasının önemine dikkat çeken Bakan Gül: “Cumhuriyet Savcılarının soruşturma, kovuşturma ve cezaların infazı gibi birbirini takip eden aşamalardaki görevleri içerisinde bana göre en önemlisi en başı yani adli soruşturma safhasıdır. Soruşturma işlemleri düğmenin ilk iliklendiği yerdir. Muhakemenin ileriki aşamalarında yapılan hatalar telafi edilebilir ancak soruşturma aşamasındaki yani düğmenin ilk iliklendiği aşamadaki hata veya gecikmelerin bedeli çoğunlukla hakikatin ta kendisidir. İlk düğme yanlış iliklenirse hakikate ulaşmada çok önemli hatalara sebebiyet verilebilir. İşte zamanında toplanmayan bir delil, usulünce muhafaza edilmeyen bir bulgu, suç anının yeniden oluşturtulmasını yeniden imkânsız hale getirebilmektedir. O olayı o suçun işlendiği saate geri alamıyorsun. Eğer düğme doğru iliklenmezse. Bu önem sebebiyle soruşturma kanununda soruşturma işlemleri oldukça ayrıntılı bir şekilde tarif edilmiştir. Bu ayrıntılı düzenlemelerin bir diğer ve belki de önemli nedeni ceza muhakemesi ile temel hak ve hürriyetler arasındaki gerilimli ilişkidir. Ceza hukuku bir yönüyle hak ve hürriyetleri koruyucu bir işleve de sahiptir. Diğer taraftan sınırlayıcı ve müdahale edici bir etkisi de bulunmaktadır. Suç şüphesi henüz hakikat değeri kazanamadığı soruşturma aşamasında başvurulan tedbirlerin hemen hepsi temel hak ve hürriyetler üzerinde kısıtlayıcı etkiye sahiptir. Ceza muhakemesinin bu temel özelliği hak listesi ile birlikte muhakemeye özgü güvencelerinde anayasa metinlerine taşınmasını beraberinde getirmiştir. Hatta denilebilirdi ceza muhakemesine ilişkin kurallar, anayasanın uygulama kanunlarıdır. Ceza ve muhakeme hukuku ile hak ve hürriyetler arasındaki bu yakın ilişki ceza adaleti sistemi ile ilgili çalışmaları her zaman gündemimizin üst sırlarını tutmuştur” ifadelerini kullandı.  

Hedefimiz Ceza Adaleti Sistemini Doğru ve Adil İşletmektir

Temel hedefimiz ceza adaleti sistemini hiçbir sosyal maliyete yol açmadan doğru ve adil biçimde işletmektir açıklaması yapan Bakan Gül konuşmasında: “Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından mayıs ayında açıklanan, hazırlanırken de Yargıtay, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı başta olmak üzere tüm Yargıtay topluluğumuz ve toplumun her kesimi ile müzakere edilerek hazırlanan yargı reformu strateji belgesinde temel amcalardan birisi de ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu amacın çok geniş çerçevede oluşturulduğu ortadadır. Etkinlik nasıl sağlanacak bunun tek bir cevabı yoktur. Maddi ceza hukuku normlarından usul hükümlerine, uyuşmazlıkların mahkeme dışı çözümlerinden infaz sistemine, insan kaynağından fiziki ve teknik alt yapıya kadar geniş bir alanda gözetilmesi gereken gelişim çizgisini hedefliyoruz. Ancak temel hedefimiz ceza adaleti sistemini hiçbir sosyal maliyete yol açmadan doğru ve adil biçimde işletmektir. Suç ve suçlulukla mücadele ederken en başta masum inşaları incitmemektir. Bir tek suçun bile cezasız kalmasına rıza gösteremeyiz. Ancak bir te masumun bile haksız yere suçlanmasına, gereksiz işlemlerin muhatabı olmasına da asla ve asla tahammül edemeyiz.  Bunun için ceza adaleti sistemini kendi amacına hasretmek zorundayız, araçsallaştırılmasına asla ama asla müsaade etmemek zorundayız. Adalet mekanizmasını araç olarak kullanan FETÖ’nün sistemde yarattığı tahribatı sizlere uzun uzun anlatacak değilim, bu husustaki en büyük sonuçları tahribatı bilen arkadaşlarımız sizlersiniz. Sadece bir noktanın altını çizmek istiyorum, bu ülkede demokrasi ve hukuku ortadan kaldırmak, seçilmiş Cumhurbaşkanına, hükümete, demokratik kurumlara ve millete kasteden bu hain örgütle mücadelenin bir boyutunun da bu hainlerin çarpık ahlak ve hukuk anlayışıyla hesaplaşmak olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

En Büyük Adalet Hukukun Gereğini Yerine Getirmektir

Hukuku paspas gibi çiğneyenlere cevap olarak hakkı ve hukuku yücelttiğimizde başarıya bir adım daha yaklaşmış olacağız diyerek açıklamalarına devam eden Bakan Gül: “Onlarda yaptılar ve onlarda zamanında yapmışlardı, bu usulü çiğnemişlerdi bu kanunu görmemişlerdi diyen bir hukuk adamı olamaz. En büyük cevap en büyük adalet hukuk dairesi içerisinde hukukun gereğini yerine getirmektir. Bu hain terör örgütüyle mücadelenin taşıyıcı kolonlarından bir önemli kurumu da Türk yargısıdır, cesur savcılarıdır yürekli hâkimleridir. Bu gerçeğin herkes tarafından hatırda tutulması ve bu mücadelenin neferlerinin yıpratılmaması itibarsızlaştırılmaması vicdan sahiplerinden beklentimizdir. Vicdan sahibi olmayanlardan böyle bir hassasiyet zaten beklemiyoruz. Eleştiri elbette olacaktır olmalıdır da, kamusal eleştiri her alanda olduğu gibi kurumlarımızın sivil ve demokratik denetiminde de temel bir araç olarak yargıya da güç verecektir. Yargı mensuplarının da önünü aydınlatacaktır, çünkü yargının tek sahibi millettir. Yargının yegâne ideolojisi de adaletin kendisidir, bundan en ufak bir sapma halinde yakınmalara kulak vermek ve gidişatı gözden geçirmek hepimiz için bir vazifedir” diye konuştu.  

Ceza Hukuku Başvurulacak Son Çare, Son Adres Haline Gelmelidir

Yargı reformu stratejisi temel vizyonunun güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi olduğunu kaydeden Bakan Abdülhamit Gül şöyle devam etti: “Topluma güven vermek yargısal karar ve tasarrufların toplumu teskin etmesi, mahşeri vicdanı tatmin etmesi gerektirir. Yargı hakem vasfıyla ihtilafları bitirmelidir derinleştirmemelidir. Son söz makamı olarak tartışmaları dindirmesidir, yeni tartışmaları alevlendirmemesidir. Doğru ve adil kararların tasarrufların toplum tarafından doğru anlaşılması bunun için sağlıklı bilgilendirme kanallarının kurulması da bu bakımdan büyük önemdedir. Çok değerli güven veren adalet; suçla mücadelede cezanın etkili ama kuvvetli yan etkileri de bulunan bir ilaç olduğunu bilmektir. Bu ilacın gerekliliğine ancak ve sadece kanun koyucu ve kanunu onun iradesine uygun biçimde uygulama yükümlülüğü altında bulunan hukukçu karar verebilir. Diğer taraftan ceza hukuku başvurulacak bir son çare son adres haline gelmelidir. Ceza adaletinin bu özelliğini ortaya çıkarmak için soruşturma ve kovuşturma kapasitesinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan adil yargılama hakkı da gözetilerek kovuşturma öncesi araçları geliştirmenin önemine inanıyoruz. Muhakeme sistemimizin öngördüğü tek celse prensibine uygun biçimde delillerin eksiksiz toplanması ve kamu davalarının olgunlaştırılarak açılması için iddianamenin iadesi kurumunun birinci yargı paketinde revize ettik.”

Vatandaşı ve Ceza Adaleti Duygusunu İncitmeyelim

Savcının bütün delilleri toplaması, elde ettiği bulgular, deliller en başta kendisini ikna ediyorsa bunu mahkeme önüne taşıması gerektiğini belirten Bakan Gül: “Beraat sonucunu bile bile kamu davası açmak kamusal kaynaklar kadar vatandaşın güven duygusunun israfıdır.  Beraat edeceğini bile bile ben açayım mahkeme karar versin demek vatandaşı 2-3 yıl mahkeme önünde süründürmenin hiçbir şekilde izahı mümkün değildir, ceza adaletine de hiçbir şekilde katkıda bulunmaz ve bizim bu konuda millet olarak beklentimiz savcı önce kendisi ikna oluyorsa delil ve bulguyla o vatandaş hakkında dava açsın ve o vatandaşın şüpheli olarak, sanık olarak mahkemenin önüne çıkmasını sağlasın. Savcı ben açayım mahkeme karar versin, mahkeme ben karar vereyim istinaf yanlışsa bozsun, istinaf ben karar vereyim yanlışsa Yargıtay bozsun diyerek vatandaşı ve ceza adaleti duygusunu incitmek kimsenin hakkı değildir. Bu konuda en başta yargı mensuplarının büyük bir özen göstermesi tüm milletimizin ortak beklentisidir” dedi.  

Dosya Sayısından Ziyade Adaleti Ne Ölçüde Gerçekleştirdiğimiz Önemlidir

2018 yılında 9 milyon 250 bin dosyanın savcıların önüne geldiğini kaydeden Bakan Gül, adaletin bir sayı ve skor işi olmadığını söyledi. İstatistikler konusunda da bilgiler veren Bakan Gül: “Rakamlara baktığımızda durumun çok kötü olmadığını görüyoruz ancak alınacak hayli uzun yolumuzun olduğu da gözükmektedir. Kesinleşen 2018 yılı istatistiklerine göre bir önceki yıldan devirle ilk devirdeki savcılık birimlerimizin önüne 9 milyon 250 bin civarı dosya gelmiştir. Faili tespit edilememiş dosyaları bir kenara bıraktığımızda ortalama süresi 158 gün olarak ortaya çıkmış. Sonuca bağlanan dosyalardaki sonuçlardan R.6’sı için kamu davası açılmış, 3.9’u için takipsizlik kararı verilmiş ve yine aynı yıl içerisinde Ceza Mahkemelerinden verilen kararlar H.1’i mahkûmiyet şeklinde olmuş, .2’si beraat şeklinde, %8.7’si düşme, %7 yetkisizlik gibi diğer kararlar. Adalet bir sayı ve skor işi değildir, adalet istatistiğe ve skora oynama yeri, mecrası, platformu değildir. Kaç dava açtığımız, kaç dosyayı karara çıkardığımızdan daha önemlisi adaleti ne ölçüde gerçekleştirdiğimizdir. Muhakeme saymaktan çok, adil bir şekilde adaletin terazisinde tartmak işidir ve bununla ilgili bir muhakeme ve zihinsel faaliyettir. Başarıya ulaşması yani adaletle taçlanması da adeta bir kuyumcu titizliği gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.

Asliye Cezalarında Savcı ve İddia Makamı Yerini Alacak

Son yıllarda hâkim ve savcı sayısında önemli bir artış olduğunu fakat mevcut durumun halen ideal ortalamanın gerisinde olduğunu kaydeden Bakan Gül konuşmasına şöyle devam etti: “Savcı açığımızı büyük bir ölçüde kapattık ve bunun bir sonucu olarak yaklaşık 10 yıldır Asliye cezalarda bulunmayan iddia makamı yani savcılar,  bu Eylül ayından itibaren Cumhuriyet Savcıları Asliye Ceza Mahkemelerinde görev yerinde bulunacaklardır. Yeni adli yılla birlikte artık Asliye Ceza Mahkemelerinde muhakeme ayağı var, savunma ayağı var ama yargılamanın üçüncü ayağı olan iddia makamı olmayan bir mahkeme eksik olurdu, mahkeme dediğiniz savcıdır, hâkimdir, avukattır ama yaklaşık 10 yıldır zorunlu sebeplerle savcı kürsüde değildi. İşte bu Eylül ayında inşallah Asliye Cezalarında savcı ve iddia makamı yerini alacak bu da adaletin tecellisi bakımında çok önemli bir gelişme olacaktır. Vatandaşlarımız için, adaletin tecellisi için 2020 yılında reformların adım adım uygulandığı bu yılda önemli adımlardan birisi olacaktır. Artık savcı başına 3000 gibi yıllık ortalama dosya sayılarından bahsetmiyorsak daha kusursuz bir soruşturma evresi için beklentilerin haklı olarak arttığını hepimizin kabul etmesi gerekir.”

Savcılarımızın Takdir Yetkilerini Geliştirecek Çözümler Üzerinde Çalışıyoruz

Soruşturma sürecinde delilleri eksiksiz toplamak kadar delilleri titiz bir biçimde değerlendirmenin de önemli olduğunu vurgulayan Bakan Abdülhamit Gül: “Bu konuda yasal ya da yapısal bir sorun varsa bu aşacak çözümleri el birliği ile gerçekleştirmeye hazırız. Savcılarımızın takdir yetkilerini geliştirecek delilleri doğru ve titiz bir biçimde değerlendirmelerini teşvik edecek çözümler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü lekelenmeme hakkının temel olarak vatandaşın gereksiz ithamlarına karşı korunması olduğuna inanıyoruz. Aynı inançla 15 Ağustos 2017 tarihinde yürürlük bulan bu düzenlemeyle çok önemli bir güvence sağladık. Hiçbiri delile dayanmayan, soyut ve genel nitelikteki ihbarlar üzerine savcılarımız hiçbir işleme başvurmadan soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verebilmektedir. Bu düzenleme sayesinde yaklaşık 180 bin vatandaşımız haksız ithamlar karşısında korunmuştur. Aksi takdirde bugün tabloda bu artı 180 bin olarak karşımıza çıkacaktır ama daha önemlisi Savcımızın önüne bu yetkiyi getirmeseydik yargı araç edilerek bir vatandaşımızın lekelenmesi sağlanmış olacaktı. O vatandaşımız lekelenecekti, çamur atılacaktı ve şüpheli olacaktı, kapısına, evine, işyerine polis girecekti ama şimdi ihbar kaydını alıp soruşturma dahi açılmasına gerek görülmeyecek zaten milletimizin adaletten beklentisi de budur. Bu düzenlemeyle çok önemli adımlar atılmıştır ve savcılarımıza bu iyi uygulamadan dolayı da burada huzurlarınızda ayrıca teşekkür ediyorum” dedi.

Kurumlara İşlerlik Kazandırdık

Bakan Abdülhamit Gül konuşmasının son bölümünde: “Yine yakın dönemde yasalaşan birinci pakette kovuşturma mecburiyeti ilkesi yumuşatılmış ve ön ödeme, kamu davasının açılması gibi, kamu davasının açılmasının ertelenmesi gibi kurumları da işlerlik kazandırılmıştır. Basit yargılama, seri yargılama usulü gibi çok önemli müesseseler yargı sistemine kazandırılmıştır. Esasen Yargıtay’ımız bu sisteme dâhil olan suçların ve maddelerin daha geniş olmasını talep etmişlerdir. Makul bir süre geçtikten sonra elbette bunun çerçevesi genişletilebilir. Yargı camiası ve vatandaşlarımızın yaklaşık 2 aya yakındır uygulanan bu sistemden büyük bir memnuniyet içerisinde olduğunu da şimdiden memnuniyetle ifade etmek isterim. Ben bu toplantının yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Çok önemli başlıklardan yine yargı reformu çerçevesinde istifade edeceğimizi ve değerli katkılarınızdan, önerilerinizden, görüşlerinizden istifade edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Tekraren başta Yargıtay Başsavcımız olmak üzere emeği geçen tüm arkadaşlarımı, tüm hukukçu arkadaşlarımızı, yargı mensuplarımızı sevgiyle, saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum” diye konuştu.

3 gün sürecek toplantıda yapılacak oturumlarda çeşitli konularda sunumlar yapılacak. Sunumların değerlendirilmesi ve soru-cevap sonrası toplantı sona erecek.