Dünya radyo gününüz kutlu olsun

“Alo alo muhterem samiin!

Burası İstanbul telsiz telefonu.

1200 metre tul-u mevç, 250 kilosikl.

Şimdi akşam neşriyatımıza başlıyoruz.”

Radyolarımızda 6 Mayıs 1927’de işitilen bu sözler spiker Eşref Şefik (Atabey)’e ait.

Ülkemizin bu ilk radyo anonsundaki ‘samiin’ dinleyiciler, ‘tul-u mevç’ dalga boyu demek.

Bu anonsa daha sonra “Burası tecrübe yayını yapan Ankara radyosu.” sözleri eşlik etmiş.

Radyonun dünyada ortaya çıkışından çok kısa süre sonra Türkiye’ye gelmesi oldukça ilginç.

Bugün sizlere yüz yıldır evlerde, kahvelerde, arabalarda dinlediğimiz radyodan söz edeceğim.

Radyonun icadı, gelişmesi ve gündelik hayatımızdaki yerine değineceğim.

Çünkü bugün yani 13 Şubat, “Dünya Radyo günü”. 

* * *

Radyo, elektrik dalgalarının özelliğinden yararlanarak sesleri ileten bir kitle iletişim aracı.

Düzenli olarak yayın yapan istasyonlara da radyo deniliyor.

Pek çok kitle iletişim aracında olduğu gibi radyonun mucidi konusu da hayli karışık.

Telefonun mucidi Alexander Graham Bell bilinir, Antonio Meucci ve Elisha Gray bilinmez.

Radyoda da böyle, kutsal bilgi kaynağına ‘radyonun mucidi’ yazdığınızda iki isim çıkıyor:

Çokça bilinen Guglielmo Marconi ve neredeyse hiç kimsenin bilmediği Reginald Fessenden.

Neredeyse tüm kaynaklar Marconi’den söz ettiği için ben Fessenden’ı öne çıkaracağım.

Aslında elektromanyetik dalgaların sırrını 1887’de Heinrich Hertz çözmüş.

Fessenden, birçok bilim insanından önce radyo dalgalarının sesi taşıyabileceğini düşünmüş.

Bunun iletişim konusunda tarihi bir adım olacağının farkına 1800’lerin sonunda ilk o varmış.

Geçmişte kablosuz iletişime özellikle deniz taşımacılığında büyük ihtiyaç duyulmuş.

Gemilerin bir limandan diğerine kadar dünyayla bağlantılarının kesilmesi hep sorun olmuş.

Bu yüzden Fessenden’in bu alandaki çalışmaları kablosuz iletişimde bir çığır açmış.

Bugün kablosuz bir şekilde iletişim kurabilmemizi aslında ona borçluyuz.

Marconi ise 12 Aralık 1901’de Mors alfabesi ile Atlas Okyanusu’na bir sinyal göndermiş.

Bu olay Fessenden’ı kamçılamış ve sesi uzaklara taşıyacak ilk radyoyu icat etmeyi başarmış.

Fessenden, 1906 yılının noelinde yüzlerce kilometre ötedeki gemilere insan sesini iletmiş.

Marconi de onun haklı zaferini kabul etmiş ve bu buluşu kullanmak için patentini almış.

Radyo o dönemde, internet de dahil diğer bütün teknolojilerden daha çok ilgi görmüş.

Kabloya, tele ihtiyaç duymayan bu teknolojinin yaygınlaşması çok uzun sürmemiş.

* * *

Deneme amaçlı radyo yayınları ilk kez 1904-1905 Rus-Japon Savaşında başlamış.

Radyonun gücü fark edilince 1. Dünya Savaşında iletişim ve propaganda amaçlı kullanılmış.

Maddi manevi açıdan yıkılmış insanlara eğlence amaçlı radyo yayınları ilaç gibi gelmiş.

Radyo, 1. Dünya Savaşı sonrasında, ABD’de başkanlık seçim kampanyalarında kullanılmış.

İlk düzenli radyo yayıncılığı ise ABD’nde, 1920’de KDKA radyo istasyonunda gerçekleşmiş.

Bu istasyonun ilk yayını seçim haberlerinden oluşmuş ve aynı zamanda ilk radyo haberi.

Elbette bu ilk yayın çok sınırlı bir kesime, en fazla 2 bin kişiye ulaşabilmiş.

ABD’de ilk radyolar sadece haber verme değil eğitim amaçlı da yayın yapmış.

Salt Lake Şehri Latter Day Saints Üniversitesi ilk eğitim amaçlı radyo lisansını almış.

Şubat 1925’te Iowa Devlet Üniversitesinde 5 radyo dersi verilmiş.

ABD’de 1929’da yaşanan ekonomik krizin halka duyurulması radyo sayesinde olmuş.

Ardından bazı Avrupa ülkelerinde de radyo haber programlarının yayını başlamış.

Gelişmiş ülkeler dışında radyonun yaygınlaşması ise 1930’lu yılların sonunu bulmuş.

Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesinde de radyonun önemli rolü var.

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels, Alman radyo kanallarını başarıyla kullanmış.

Hitler’in o dönemde, “Radyo yayınları olmasa bu savaşı kazanamazdık.” dediği biliniyor.

2. Dünya Savaşı yıllarında da radyo haberleri kitleler üzerinde çok etkili olmuş.

Olgunluk dönemi olarak bilinen bu yıllarda radyo altın çağını yaşamış.

Aynı yıllarda radyo yayıncılığı Asya ve Afrika kıtalarında da gelişmeye başlamış.

Radyonun sıcak, hızlı ve kolay ulaşılır bir araç olması konumunu korumasını sağlamış.

* * *

Türkiye’de ilk radyo yayıncılığını 1922’de Fransız işgal güçlerinin yaptığı biliniyor.

Propaganda amaçlı bu yayınlar dışında ilk radyo denemesi ise 19 Mart 1923’te olmuş.

Denemenin ardında İstanbul Muallim Mektebi öğretmeni Rüştü Bey ve öğrencileri var.

Bu ilk yayının dinleyicileri de doğal olarak İstanbul Üniversitesi'nin öğrencileri olmuş.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1925’te telsiz tesisi hakkında kanun çıkarılmış.

Türkiye’deki ilk radyo vericileri 1927’de İstanbul ve Ankara’da faaliyete geçmiş.

Ancak radyo yayınının nasıl yapılacağı hakkında kimsenin pek fikri yokmuş.

Hatta bazı kişiler ülkenin durumundan dolayı radyo kurulmasına karşı çıkmış.

Sonunda maddi manevi destek gerektiren bu girişimlerden Atatürk’e söz edilmiş.

Atatürk radyo için, “Getirsinler de dinleyelim o vakit” deyince sorunlar da çözülmüş.

İstasyon ararken bir Rus propagandasını duyan Atatürk, hemen radyo kurma emri vermiş.

Sonunda 6 Mayıs 1927’de İstanbul’da, aynı yıl kasım ayında da Ankara’da yayınlar başlamış.

* * *

Radyonun Anadolu’ya ulaşması 1950’li yılları bulmuş.

Gittikçe yayılan radyo 1970’li yıllarda neredeyse ülkenin tamamında dinlenmeye başlamış.

Bu yıllara ilişkin anlatılan gülünç bir anı var.

Bir gün halk ozanı Aşık Veysel’e bir mektup gelir ve İstanbul radyosuna davet edilir.

Davete icabet eden Veysel’e radyo görevlileri “Üstat, bütün ülke sizi dinleyecek” der.

Veysel heyecanla türküsünü söylemeye başlar ama avazı çıktığı kadar bağıra bağıra.

Türkü bitince neden bu kadar bağırdığını sorarlar.

Veysel de “Neden olacak herkes seni dinleyecek dediniz sesimi nasıl duyuracaktım.” der.

Türkiye’de radyo artık hayatın her alanında etkisini göstermektedir.

İnsanlarımız konuşan, türküler söyleyen, piyesler oynanan bu garip kutuyu çok sever.

O dönem halkımızın radyoyla ilişkisini gösteren bir gazete ilanı yazımın sonunda yer alıyor.

Radyonun siyasi tarihimizde ve darbelerde de önemli yeri var.

27 Mayıs 1960’ta TSK yönetime el koyduğunu sabahın ilk saatlerinde radyodan açıklar.

9 Temmuz 1961’de oylanan ve kabul edilen anayasa radyoya özerklik getirir.

12 Mart 1971 muhtırası radyoda okunduktan birkaç saat sonra hükümet görevi bırakır.

12 Eylül 1980 sabahı erken saatlerde Kenan Evren’in bildirisi de radyoda yayımlanır.

* * *

Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 13 Şubat tarihinde “Dünya Radyo Günü” kutlanıyor.

Dünya Radyo Gününün önemli amaçları var:

Radyo yayıncıları arasındaki uluslararası işbirliğini geliştirmek.

Bilgiye erişim, ifade özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek.

Başlıca ağları ve toplumsal radyoları teşvik etmek.

İlk kez 2011’de kutlanan bu özel gün için her yıl farklı bir tema belirleniyor.

Daha önce toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi, gençlik temaları işlenmiş.

Olağanüstü hal/felaket durumlarında radyo, radyo sensin, radyo ve spor temaları ele alınmış.

UNESCO, bugün kutlanacak 8. Dünya Radyo Günü için de güzel bir tema belirlemiş:

“Radyo: Diyalog, Hoşgörü ve Barış.”

* * *

UNESCO’ya göre radyo şiddete ve çatışmalara karşılık verilmesi için kusursuz bir araç.

Sivil katılım ve kalkınma için bir güç olmakla beraber insanlığı ve çoğulculuğu da kutluyor.

UNESCO bu yıl herkesi radyonun en iyi özelliklerini kutlamaya davet ediyor.

Bu çağrı radyo istasyonları, gazeteci dernekleri, yetkililer ve medya organizasyonlarına.

Daha hoşgörülü ve barış dolu bir dünya hayali peşinde radyo günü iki alt temaya odaklanıyor:

Diyalog ve katılım aracılığıyla canlı yayında barışı teşvik etmek.

Birbiriyle ilişkili ortak endişeler etrafında biraraya gelerek farklılıkları ortadan kaldırmak.

* * *

Dünya Radyo Gününü kutlamaya yardımcı olacak on güzel fikir de verilmiş:

1- Farklılıklara kucak açın. Açık fikirli olun.

2- Dinleyiciyi devreye sokun. Programlarda toplumsal katılımı benimseyin.

3- Sessizlerin sesi olun. Ötekileştirilmiş grupların sesini duyun.

4- Dinleyicilerinize ilham olun. Gerçek hayat hikayelerini paylaşın.

5- Ortaklığı teşvik edin. Diğer organizasyonlarla iletişime geçerek bilgilerinizi paylaşın.

6- Düşünün. İstasyonlarınızda programlarınızı gözden geçirin ve kabiliyetlerinizi geliştirin.

7- Toplumun ruhunu kutlayın. Kutlamalar insanları ortak deneyimleri için bir araya getirir.

8- Kelimeleri eylemlere dökün. Eylemler sadece düşünmekle kalmamanız gerektiğini öğretir.

9- Katılın. Katılım iletişimde kalmanın ve sesinizin duyulmasının önemli bir yoludur.

10- Dinleyin ve cevap verin. Radyo günüyle ilgili yayın yapın ve fikirlerinizi paylaşın.

* * *

Radyo, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde tahtını televizyona kaptırmış.

Günümüzde artık internet; gazete, radyo ve televizyonun işlevlerini yerine getiriyor.

Ama teknolojisinin basitliğinden dolayı bugün bile en hızlı haber veren araç hala radyo.

Her yerde kolayca ulaşılabilir olması önemini ve etkisini korumasını sağlıyor.

Özellikle doğal afetlerde ve savaş durumunda bile yayınını sürdürebiliyor.

Sürekli bir dikkat gerektirmeden, farklı mekanlarda rahatlıkla kullanılabiliyor.

Düş gücümüzü harekete geçirirken aynı anda başka bir işle ilgilenme olanağı da sunuyor.

Hem geleneksel radyolar hem de internet radyoları bütün dünyada kesintisiz yayın yapıyor.

Evinde, işinde, aracında, pek çok insan, farklı formatlardaki radyo yayınlarını dinliyor.

1990’lı yıllarda özel radyolar için kitlesel eylemler yapan insanlar olarak radyoyu seviyoruz.

Diyalog, hoşgörü ve barış radyonun da katkısıyla dünya genelinde egemen olsun.

Dünya Radyo Gününüz kutlu olsun.