“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet   bulacaktır.”  MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

  Maalesef geçen hafta çok üzücü bir olayla sarsıldık. Daha yolun başında bir akademisyen olarak bir meslektaş kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadım. Hayatının baharındaki gencecik Ceren Damar’ı öldürdüler. Silahla ateş ettiler. Bıçakladılar. Bir can yitip gitti. Neden?

Sınavda kopya çekerken bir öğrenciyi yakalayıp tutanak tuttuğu için.

Olması gerekeni yaptığı için.

Görevini layıkıyla yaptığı için.

Liyâkatlı olduğu için.

Diğer öğrencilerin hakların çalınmasına izin vermediği için. Evet, en önemlisi buydu! HakSIZlık yapmadığı için.

HAKLInın hakkını savunduğu için.

Öldürüldü, katledildi.

“Zanlı” nasıldı peki? Yüzünü saklama gereği duymuyordu! Yüzünde pişmanlığa dair en ufak bir emare yoktu. Ya  bahanesi! “Geçmem için kopya çekmem gerekiyordu!”

O acılı haline rağmen eşinin konuşmasındaki en can alıcı cümleler ise bence herkesin dikkatle dinlemesi, uygulaması gerekenlerdi.

Ne demişti; “Bunu söylemek belki bana düşmez ama iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil; iyi bir insan olmaya çalışın arkadaşlar. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bu olayla da inşallah bu ülkede eğitim sistemindeki bazı yanlışlıklar ve pek çok konuda bir duyarlılık farkındalık oluşacak.”

Ne kadar anlamlı, anlamasını bilene! O acısıyla “Kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.” cümlesini söyleme erdemini gösterecek kadar büyük bir insan. Büyük değerleriyle yitip giden o güçlü kadının eşi!

Ailesine, sevenlerine sabırlar dileyerek anlatmak istediklerime geçmek istiyorum.

   Ülkemize eğitim almak için gelen uluslararası öğrencilerimizle geçenki dersimde ülkemiz hakkında konuştuk.

İzlenimlerini anlattılar. Düşünceleri şu şekildeydi;

1- Türkler çok fazla telefonla konuşuyorlar, oynuyorlar.

2- Çok sinirliler, özellikle trafikte.

3- Sadece sınav haftasında çalışıyorlar. Sınavdan bir gün önce ders çalışmaya oturuyorlar. Bu bize çok tuhaf geliyor.

4- Her yerde ‘aşk(!?)’ var.

5- Türkler çoook sigara içiyor. Özellikle kızlar çok fazla.

 Onların bir kısmının değerlendirmeleri bu şekilde.  Üzücü değil mi? Kötü örnek olmaz asla. Onların ya da ülkelerinin kötü durumlarını burada değerlendirerek bir mukayese yapmak değil derdim; çünkü olumsuz sıfat ve durumları ülkemin gençlerine yakıştıramam, yakıştırmak istemiyorum. Burada kültürümüzü değerlerimizi yitirmemizin önüne geçmek ve bu konuyu belirtmek istedim. Gereken yerde özeleştiri yaparsak, yanlışa yanlış dersek önlem alırsak, geleceğimiz, canımız, emanetimiz gençlerimizi kazanırız. Bu yolda emin adımlarla ilerleyenler çoğalır. Burada sadece bir parantez açmak istiyorum. Onlar Afrika’dan farklı ülkelerden gelen öğrenciler. Şunu gözlemliyorum; onlar vatansızlığın ne demek olduğunu görmüşler, nasıl sömürüldüklerini anlamışlar. Yokluğun ne demek olduğunu bilmişler. Şimdi amaçlarına uygun davranarak eğitimlerini en iyi şekilde almaya çalışıyorlar. Amaçları ülkelerine geri dönüp tekrar  ülkelerini kazanmak, ülkelerini kalkındırmak, ülkeleri için bir şeyler yapabilmek.

Bizde şu an bir şeyler ters gitmiyor mu? Tehlike alarmları çalmaya başlamadı mı?

İşte tam da burada bizim için önlem diyorum; kültür diyorum, değerlerimiz diyorum.

Töreyi, töre yapan aileyi, aileyi ayakta tutan kadının değerini  iyi bilmek gerekir diyorum.

Çünkü biliyoruz ki er bozulursa aile bozulur ama kadın bozulursa millet bozulur. Bir nesil bozulur.

 Yine başka, bizi  derinden üzen iki öğrencisi tarafından öldürülen okul müdürümüzün olayını hatırlıyor musunuz? Peki öğrencilerden birinin babasının müdür öldürülmeden önce yanına giderek,  ben oğlumla gurur duyuyorum, benim oğlum yanlış yapmaz, dediğini hatırladınız mı?( Maalesef biraz balık hafızalı bir toplum olduk, çabuk unutuyoruz, bu acı ölümlere çabuk alışıyoruz! )

Bu acı olaydan sonra görevlendirilen müfettişin raporundan yeni nesilimiz için bizi sarsacak cümlelere de yine dikkatinizi çekmek istiyorum;

“Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.Duygusuz bir nesille karşı karşıyayız…………………….” 

Çok sarsıcı. “Duygusuz bir nesille karşı karşıyayız.”

Ne kadar yaralayıcı? Peki biz ne zaman bu hâle geldik? 

Bizlerden bahsediyorum. Atamızın geleceği emanet ettiği gençliğimizden, Son sınıf talebeleri Sakarya Savaşı için cepheye gidip hepsi cephede şehit düştüğünden bu öğrenim yılında okulumuz mezun verememiştir.” ibaresini mezuniyet defterine yazdıran gençliğimizden bahsediyorum! Bizden. Özümüzden!

Biz eğitimcilere çok iş düşüyor.

Talebeleri yönlendirmemiz; işimizi düzgün yapmamız, eğitimci kimliğimizi doğru kullanmamız çok önemli!

Tabii bütün bunları yaparken, bunlara dikkat ederken; bütün bunların MİLLİ bir eğitim sistemiyle yapılması ve Türk milletinin değerlerine aykırı olmaması çok daha önemli.

O zaman birlik olalım vakit çok geç olmadan.

Hepimiz üzerimize düşeni yapalım.

Gerçek EMEĞİN, S’EV’GİNİN ne olduğunu öğretelim.

DEĞERLER eğitimimizle VATANIMIZI anlatalım.

Başka  Cerenler ölmesin…Türk milleti yeniden şahlansın, özüne dönsün, çoğalsın!

S’ev’giyle…