Kuzeyin Floransa’sı...

Sevgili Dostlar,

Sene sonu işlemleri ve bazı sağlık meseleleri yüzünden yazılarıma bir müddet ara verdiğim için öncelikle affola. Keyifle okuyacağınız yazıları yazmaya devam edip kendimi affettirebilirim size umarım. Hızlıca sizi bu hafta nereye götüreceğimi anlatmaya başlayayım.

Şimdi hep beraber dünya siyasi ve dini tarihine yön vermiş - Almanya’nın Çek Cumhuriyeti sınırında bulunan, Martin Luther ’in doğduğu şehir- Dresden’e gideceğiz.

Daha önce Prag’ı yazmıştım. O yazımı okumayanlar ya da tekrar okumak isteyenler buraya tıklayıp okuyabilir.

Hepinizin bildiği gibi Hristiyan âlemi için çok önemli bir hadiseye ön ayak olan Dresden, yani Protestanlığın doğduğu şehir Dresden… Kuzeyin Floransa’sı olarak anılan şehir Dresden… Güzel mimari şehir Dresden…

Evet, bu hafta Dresden’deyiz sevgili dostlar. Şehir klasik gotik Alman mimarisinden ziyade en iyi örneğini görebileceğimiz barok mimarisi ile donatılmıştır. Elbe Nehri, şehri ikiye böler. Saksonya eyaletinin başkenti olan şehir, II. Dünya Savaşı’nda yerle bir olmuş ama aslına uygun tekrar dizayn edilmiştir. Ziyaret etmek için en iyi zaman yaz aylarıdır. Dağların konumundan dolayı karasal iklimi aratmayan sert kışı ve bahar ayları vardır.

Nasıl Gidilir?

Dresden’e gitmenin bence en iyi yolu Prag Havaalanı’na inip oradan tren veya otobüs ile geçmektir. Tren veya otobüs ile 2 saatte ulaşırsınız. Bu arada hem belki Prag gezisi yapmış olursunuz. Daha önce Prag incelemesini yapmıştım. Dileyen buradaki linkten okuyabilir.

Nereler Gezilir, Nerede Kalınır, Ne Yenir?

Bence iyi bir gezi için iki gece üç gündüz ayırmanız yeterli olacaktır. Geziyi iyi bir planlama için yürüyerek de yapabilirsiniz. İlk etapta Zwinger Sarayı, Kadınlar Kilisesi, Opera Binası ve Dresden Kalesi bir günde halledilebilir. İkinci gün ise Katholische Kilisesi, Alman Hijyen Müzesi (Dünyada tektir.), Albertinum Modern Sanat Müzesi bir gününüzü doldurur. Mutlaka alışveriş de yapılmalıdır çünkü Saksonya genel itibari ile ucuz bir eyalettir. Sizlerin affına sığınarak kalacak yer tavsiye edemiyorum çünkü ben kalmadım, hızlı bir günü birlik tur ile halletmeye çalıştım geziyi. Yemek için ise her yerde Türk lokantalarının mevcut olduğunu bilin isterim ama yöresel bir şeyler yemek isterseniz de rezervasyon ile çalışan “Kutscherdchanke”te Alman usulü bir somon yemenizi tavsiye ederim. Bir de “Restaurant Mamma Mia”da yine Alman mutfağına ait bir şeyler yenilebilir.

Protestanlık ve Dresden

Hristiyanlığın çarpık Orta Çağ düzenine, Dresden Üniversitesinden bir akademisyen, şehir meydanında yaptığı konuşmalarla son vermiştir. Katolik mezhebine protest bir yaklaşım sergileyince yeni mezhebin adı da Protestanlık olarak kalmıştır. Martin Luther’in meydanda konuşma yaptığı yerde kendisinin heykeli vardır. En basit tabirle cennetten yer satma, rahiplerin evlenememesi, mum satın alıp kilisede yakıp duanın kabul olması, bazı kadınların cadı olma ihtimali gibi Katolik uygulamalarına son vermiştir. Kısa zamanda birçok taraftar da toplamıştır. Şu anda Almanya’nın neredeyse hepsi Protestan’dır.

Gel gelelim Afyon’umuza

Geçen hafta sonu ne güzel bir hafta sonuydu öyle! Afyon sanata doydu resmen. 10 Haziran Cuma günü, 62 korist, 11 sazende, Doç. Dr. Yıldırım Aktaş şefliğinde, Atatürk Kültür Merkezi’nde şahane bir Türk sanat müziği konseri verdiler. Derneğin adı AKÜSAD yani Afyonkarahisar Kültür ve Sanat Derneği Türk Sanat Müziği Topluluğu. Bu onların ilk konseriydi. Bende değerli abim İhsan Ceran ve değerli dostum Ali Fikret Aydın’ı özellikle dinlemek için orda bulundum. İyi ki de bulunmuşum, kulakların pasını sağlamca aldılar. İç Ege’nin en kapsamlı ve en büyük Türk müziği topluluğunun -sayelerinde-şehrimizden çıkması ise ayrı bir gurur kaynağı. Bütün üyelerini tebrik ediyorum. İşleri rast gelsin, devamı da gelsin.

11 Haziran Cumartesi günü ise Afyonkarahisar Sanat ve Yaşam Derneği organizasyonunda, yine değerli yazar dostum Başak Nakilcioğlu’nun çabalarıyla Borusan Quartet, Atatürk Kültür Merkezi’nde, unutulmayacak bir konser verdi. Ne mutlu bize! Bu sanatçıları, parayla filan izleme şansımız yok. Ama ayağımıza kadar geldiler. İl Genel Meclisi başkanı Burhanettin Çoban’a ayrıca teşekkür etmek lazım. Evet dostlar, yani gerçekten şahane bir hafta sonu oldu.

Bu haftaki gastronomi tavsiyemiz Afyon’umuzun medarı iftarı Numan Usta. Yıllardır Afyon’a değer kattığı bir gerçek. Eski garajın karşısından, “Uzun Çarşı”ya gelen yol… Daha önce de demiştim size, iyi bir döneri hiçbir şeye değişmem. Numan Usta döneri, hayatta yiyebileceğiniz en lezzetli dönerlerden. Şiddetle tavsiye ederim. Yiyecek her şey var. Izgaradan sulu yemeğe, tatlıdan çorbaya ve hepsi de çok lezzetli. Kendisini epeydir görmüyorum ama tebrik etmek isterim. İşi rast gelsin ama fiyatları bir kez daha gözden geçirebilir bence.

Bu haftalık da bu kadar dostlar. Sürçü lisan ettiysek affola. Bir daha ki yazımda buluşmak üzere hoşça kalın, sevgiyle kalın.