Sohbetimize kaldığımız yerden devam edelim.

Soru: Tarihi objelere dikkati çekmek, zihinde canlandırmak açısından önemli. Ben bunu kendi alanımda yaşadım, yaşıyorum. Yüzyıllar önce boyaların nasıl elde edildiği sohbet konusu oluyor zaman zaman. Hikâyeleştirip anlattığımda eylemin, emeğin; sanatın her alanında olduğu, geçirilen aşamalar daha iyi anlaşılıyor. 

Bununla beraber tarihsel süreçleri tekrarlarla, belli bir kişiye ya da gruba anlatmaktansa, kişilerin bu süreçleri müzelerde deneyimlemeleri daha doğru geliyor bana.  Zihnimiz kanıt arıyor, yaşamla ilgili konuları yerinde dinlemenin, gözlemlemenin, keşfetmenin önemli olduğunu düşünüyorum 

B.A: Kesinlikle, bununla ilgili pek çok örnek türetebiliriz. Müzeciliğin nasıl olması gerektiğini anlatıyoruz ama, eksik yanları da fazla. Eser noktasında unutmadan bir şey daha söyleyeyim; Avrupa’da, Batı müzecilik anlayışının dönüşmesiyle şu an insanlar, müzelerin depolarını da geziyor. Müzecilik gözüyle baktığımızda, birincil konu güvenliktir her zaman. Müzecilikte güvenlik esastır. Her şey tutanaklı, zimmetlidir. Depolar mühürlüdür. Avrupa müzeciliğinde bu durum biraz esnetilmiş, biraz önü açılmış ve  ziyaretçileri depolara almaya başlamışlar. Nasıl yapıyorlar? Raf düzenleri kuruluyor, kilitli mühürlü raflar ile, ziyaretçilere depolarını gezdirirken, teşhiri sunulan eserlerin nasıl saklandığını görme fırsatını da veriyorlar. Ziyaretçi teşhirde 1000 tane eser görüyorsa, depolarda kilitli, muhafazası olarak 10.000 eser olduğunu görüyor. Bu yöntem ziyaretçi sayısını çok etkiliyor. Şimdi bir bilboardda “Müzenin depoları da teşhire açılmıştır” yazısının, ne kadar ilgi çekeceğini tahmin edebiliyorum.

Soru: Doğru, insanlar sanatçıların da nasıl eser ürettiğini,  eylem sürecini hep merak etmişlerdir.  Bu durum da biraz buna benziyor. Peki müzelerin depolarını  açması nasıl gerçekleşiyor? 

B.A: Bazı büyük müzelerde seksiyonlar yenilenir. Konuyla ilgili, depoda bulunan eserler teşhire çıkabilir. Özel seksiyonlar, dönem teşhirleri gibi. Örnek veriyorum Tıp Bayramı haftasında “Tıbbi aletler sergisi” oluşturulur. Örneğin Dünya Sanat Günü haftasıdır, “Müzik Aletleri” Sergisi yapılır. Bir haftalığına müze; güvenlik önlemleriyle birlikte fuaye alanına, sergi salonuna alınır, teşhire açılır. Ayrıca müzelerin depolarını ziyaretçilere açmaları, eserlerin nasıl korunduğu, ne gibi önlemler alındığı bilgileriyle ziyaretçilere; eserler korunurken gösterilir. Son dönemde, depo müze diye bir kavram da var. Örnek veriyorum; Afyon müzesinde depolarda bulunup, etüdlük mahiyette, envanteri bulunup kaydı olmayan, iyi nitelikte eserler alınır. Niteliği iyidir ama teşhire bırakılmaz. Bir başka müzede teşhirlik bir eserdir, çünkü onların elinde olmayan bir eserdir. Örneğin Afyon’da bir Frig anıtı vardır, Antalya’da yoktur, ancak Antalya’nın daha çok ziyaretçisi vardır. Kısa süreli teşhire orada alınabilir. Veya bizim depomuzdadır teşhirde değildir, Antalya’da böyle bir eser yoktur, bu eserler buradan alınıp Antalya müzesine teşhire götürülebilinir. Depo müze ile ilgili olarak, bu tür çalışmalar var şimdi. 

Soru: O halde böyle bir müze seyahati anlayışı oluşabilir. Alternatif bir gezi seçeneği bu aslında. 

B.A: Doğru ve bunu zenginleştirmek lazım. Afyon müzesi, geçmiş dönemin bölge müzelerinden. Bir dönem çevre illerde müze olmadığı için, o dönemde  çevre illerden de Afyon müzesine eserler gelmiştir. 

Soru: Afyon Müzesi çok eski o zaman ?

B.A: Afyon Müzesi bölge müzeleri arasında en eskilerden biridir. 

Soru: Bu kadar eski olmasına rağmen, bu kadar geç farkedilmesini üzücü buluyorum.

B.A: Dönemin imkanları, imkansızlıklar hepsi buna etki etmiş. Son dönemde Bolvadin’de kazı var. Dinar’da kazı var. Bolvadin ve Dinar kazıları açılmadan önce, buralarda arkeolojik kazı açısından büyük bir eksiklik var. Buraya gelen araştırmacılar, Hocalar çok şaşırıyorlar. Bu kadar güzel yerler, eserler var ama öncesinde hiç bir kazı yürütülmemiş diyorlar. Biz hızlı tren hattı geçecek diye kısa bir çalışma yaptık; kurtarma kazısıydı. Höyüğün eteklerini kazdık, M.Ö 8000 yılına kadar indirdik zamanı. Höyüğün kendisi kazılmaya başlansa, ne eserler verecek Afyon’a kim bilir. Bahsettiğim yerde üniversite çatısı altında, bilimsel bir kazı yapılsa çok malzeme verecek. O kazı yapılmadan öncesine kadar Afyon’un dönem tarihi; M.Ö. 5000-6000 olurdu. Bir çanak parçası, bir kaşık, bir alet bulduk, süre kendiliğinden geriye çekildi. Ondan daha nitelikli höyükler de var. Afyon şimdi kavşak noktası, eskiden de öyleymiş. O dönemde de geçiş hattı imiş, ticaret kenti imiş. İscehisar antik kenti, geçmişte çok büyük ve hareketli bir ticaret kentidir mesela. 

Soru: Yine o bölgede olan Döğer kasabası o dönemde İpekyolu'nun önemli istasyonlarındanmış.

B.A: Tabi, o dönemlerde de önemli istasyonları olan bir kavşak noktasıdır Afyon. Bunları belgeleyebilmek, açmak, temizlemek, yayınlamak mesele. Bunlar değer katar bu bilgilere. Söylendiğinde havada kalır, ancak bahsettiğimiz yerlerin kazısı yapılsa, yayını yapılsa, belgesi olsa çok şey katar Afyon’a. 

Soru: Bunları sadece bilenlerin değil de, bilmeyenlerin de bilmesi, uzman olmayanların da bilmesi için anlatmak gerektiğini düşünüyorum. Bu bilgileri paylaştığın için teşekkür ederim. Seninle konuşmalarımızın da nedeni bu aslında; yaşadığımız toprakları bilelim, tanıyalım. Az önce “Afyon binlerce yıl önce de kavşak noktasıymış “ dedin örneğin. Bir şehrin tarihini bilmek o şehrin gelişmesi için dayanak noktasıdır diye düşünüyorum.  Tarihten alınacak referanslar var. 

B.A: Tabi, bunu da interaktif müzecilikte verebiliriz ancak. Mevcut şekliyle bunları biliyoruz ama, teşhirde alan kısıtlı ve pek çok eser olduğu için o malzemelerin hepsini sergilemek zor. Binlerce yıllık tarihi; görsellerle, canlandırmalarla destekleyip belgelerle vermek lazım. 

Soru: Az önce teşhir, sunum çok önemli demiştin. Bir ziyaretçinin Afyon müzesine gelmesinin yolları nerelerden geçer? 

B.A: Bunun için yine Avrupa örneğini vereceğim. Arama motoruna yurt dışında gezilecek yerler yazınca, hemen Louvre Müzesi çıkar. Neden? Çünkü buraların çok iyi tanıtımı var. Afyon bir şehir müzesi olarak algılanıyor. Bu nedenle de, küçük bir müze olduğu düşünülüyor. Bu algı yeni müze binasıyla yıkılacak. Yeni müze binasının konumu ve yapısı doğru. Ana arter üzerinde ve Avrupa müzeleri gibi kütlesel bir yapı. Bu artıları iyi kullanabilmek önemli. İnsanları Afyon’a ilk geldiklerinde  müzeye çekmek gerekiyor. Afyon’a gelenlere ilk önce, müzede şehrin tanıtılması gerekiyor. Sadece heykel, tarihi objeler olarak bakmamalıyız bu konuya. Afyon’daki ilk medeniyet hangi tarih aradıklarını kapsıyor, hangi medeniyetlere ev sahipliği yapmış, sonraki medeniyetler, son dönemde milli mücadelede Afyon’un oynadığı büyük rol, bunları insanlara iyi verebilmek gerekiyor. 

 Yeni müze binasında özel bölümler oluşturulacağını biliyorum. Benim de en sevdiğim bölümler böyle özel bölümler. Frig vadisine, Ayazini’ne gidiliyor. Çok güzel yatırımlar var. Doku anlatılıyor ziyaretçilere, Aldıraz gezdiriliyor çok güzel, Aslantaş’a gidiliyor çok beğeniliyor,  ardından Aslankaya derken artık sıkılıyor insanlar. Sonuç itibariyle her yer kaya diyebilirler. Bu şekle getirmemek lazım. Anlatmak gerekiyor. O dönemde insanlar neden buralara yerleşmişler? Ayazininde neden bu kadar büyük kilise varmış? Bunları anlatabilmek önemli. 

Soru: İnsanlarda merak duygusu uyandırıldığı zaman gerisi kendiliğinden geliyor öyle değil mi?

B.A: Evet, tarihi; tek bir yere ağırlık vermeden bütün olarak anlatmak, merak duydusunu bir yerden körüklemek önemli. Frigleri anlatırken, sadece kayaları oyup orada yaşamalarını değil,  çok iyi demirci ustaları olduklarını anlatmak gerekiyor. Yakın tarihte Afyon’da demirci ustalığı ön planda, Frigler dönemindeki demirci ustalığıyla yakın tarih arasındaki bağlantıyı kurmak lazım. Demirciler Çarşısı’nda hâlâ, bu kültürün devam ettiğini aktarmak lâzım. Frig’de, Roma’da çoban kültürü, hayvancılık kültürü de var. Çok baskın çiftlik yerleşimleri var. Hâlâ o kepeneklerin kullanıldığının, yün dokuma tezgahlarının olduğunu belirtmek lazım. Her şeyi kronolojisine göre işlemek lâzım, sırayla. 

Soru: Veteriner ve Nalbantlık Müzesi kurucusu Halil Bey’le yaptığım röportaj sırasında Halil Bey; Afyon’da bölgede nam salmış demirci ustalarının olduğunu söylemişti. Az önce söylediğin gibi, konuları tarihsel akışları ile değerlendirmezsek “Niye demircilik meşhur?” diye düşünürüz. Maden mi var? Adam yetenekli mi doğmuş diye düşünürüz. Tarihi bilirsek, bunun bir aktarım olduğunu da biliriz. 

B.A: Tabi, örneğin mermer kenti deyip geçiliyor. Neden mermer kenti? İscehisar’da çok mermer çıkartılıyor hammadde var, ama geçmişte bir dönem burada hammadde işlenmemiş. O dönemde de hammaddeden daha çok para kazanıldığı için, mermeri Likya’ya, Karya’ya, Pamfilya’ya göndermişler. O dönem de, ticareti varmış mermerin. Yazıtlarda var bu. Mermeri anlatırken böyle anlatmak lazım. O dönemde nasıl kestiklerini anlatmak lazım. Bulunan heykellerden bahsederken, kullanılan mermerin İscehisar’dan çıktığını belirtmek lazım. Antik bir heykelin, neden Afyon’da yer aldığını anlatmak lazım. Aslında bu konuları anlatırken özelleştirmek lazım. 

Ek olarak; soyut kültürel miras konusunda şunları eklemek istiyorum; Afyon’a özgü türkü diyoruz; niçin yazılmış, kim yazmış, yöresel kıyafet nedir bu formlarla aktarmak lazım bu konuları. 

Soru: Daha önce bahsettiğin Frigler dönemi demirci ustalığı ve yakın tarihimize aktarımı soyut kültürel miras kapsamında değil mi?

B.A: Tabi, somut verilerle destekleyerek bunlarla bağlamak lazım. 

Soru: Bunları yeni nesle nasıl anlatmalı? 

B.A: Eğitimlerle. Eğitimler yoluyla anlatılıyor. Bir çok ilkokulda öğrencilere ve öğretmenlere, kolluk kuvvetlerine; soyut kültürel miras, somut kültürel miras, müzecilik nedir gibi eğitimler veriliyor. 

Soru: Avrupa ve Amerika’da tarihi konu alan diziler yapılıyor ve çok izleniyor. Son dönemde “Vikingler” dizisi çok izlendi. “Frigler” neden olmasın? 

B.A: Tabi; tarih, dönemler ilgi çekecek şekilde, unsurları bozulmadan sunulabilir. Müzecilikte bahsettiğim sunum ve teşhir, dönemin anlayışı doğrultusunda ele alınabilir. Bu anlamda özel müzecilikte çok önemli. Özel müzelerin sayısının artması o ildeki havayı çok değiştiriyor. Bunun en güzel örneği Eskişehir’dir. Özel müzeler Eskişehir’i kültür turizmi kenti haline getirdi. Antalya’da son dönemde Dokumapark Müzesi geçen yılın en çok ziyaretçi alan müzesiydi. 

Soru: Peki Afyon'da özel müzecilik nasıl olabilir?

B.A: Özel müzecilik Afyon’da ihtiyaç. Ne olabilir? Mermer müzesi olur. İzmir’de Mermer Fuarı’nda tanıtım yapmak çok önemlidir. Bu; biz işin ticaretini yapıyoruz ama sanatını da yapıyoruz,  demektir. Özel müze ile, Mermer Müzesi ile mesela sanatın ve ticaretin yüzyıllardır yapıldığını gösterirsiniz. Bunu vermek lazım. Örneğin;

* Et kombina müzesi,

*Afyon’daki bir konağın; Afyon’un kültürüyle oluşmasının, müzecilik yoluyla aktarılması, 

*Kent müzesi gibi.

Bu olguları; müzecilik, özel müze yoluyla aktarmak, tarihi birikimi arkana almak demektir. 

Soru: Bu anlamda tarih, güven veriyor. Şehirlere gelen ziyaretçilere; tarihi dönemleri, dönemlerle geçmiş yaşantıları eşleştirebilecekleri alanlar sunmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. 

B.A: Afyon’da müzeciliği çeşitlendirmek gerekiyor. Yeni müze binasıyla çok önemli ve büyük bir adım atıldı. Bununla beraber gezilecek yerleri, hikayeleriyle anlattığımızda,  soyut kültürel mirası aktardığımızda daha bütüncül bir anlayış olacak. Tarih; bilmektir. Müzecilik bize tarihi, somut verilerle sunar. Bildiğimiz zaman, düşünürüz. Bu açıdan yeni Müze, ziyaretçilere güzel şeyler düşündürecek. Geçmiş yaşantıları bilmek, insanın bugününü anlamlandırır. İnsanın anlam arayışına bir cevaptır aynı zamanda müzecilik. Her yaştan insanın gideceği yerdir. Müzeleri yaşama daha çok katmak için; üniversite hocaları bazı dersleri müzede yapabilirler. Kazılarda öğrenciler, çalışmaların nasıl olduğunu görmek için,  misafir edilebilirler. Müzecilik olgusunun, yaşantımıza dahil olmasının yolu eğitimden geçiyor. Bahsettiğim öneriler az önce bahsettiğim eğitimin bir parçası olarak düşünülebilir. Bu anlayışın, kurum eğitimlerinde işlenmesi gerekiyor. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde öğretmenlerimizle çalışmalar yapılmalı ki, onlar da öğrencilerine aktarabilsinler. Yeni müze binaları çok fonksiyonlu ve işlevsel alanı çok olan yapılar şeklinde düzenleniyor. Anaokulundan üniversiteye Hocalar bazı derslerini interaktif bir şekilde müzede işleyebilir. Seminerler müzede yapılabilir. Müzeleri, hayatlarımıza istekle dahil etmemiz gerektiğini düşünüyorum. 

Önemli bilgiler paylaştın bizlerle. Verdiğin örneklerle günümüzde müzelerin nasıl hayata dahil edilebileceğine değindin. Bu sohbetle, zihnimde yeni düşüncelere kapı açıldı. Konumuz yine tarih, arkeoloji olmak üzere başka sohbetlerde görüşeceğiz. Teşekkür ederim Bir Arkeolog.