Daha önceki yazılarımda, bir arkeolog dostumla sohbetlerimi bu köşede paylaşacağımdan bahsetmiştim. Kendisinden “Bir Arkeolog” kısaca “B.A” olarak bahsedeceğim dostumuzla yaptığımız sohbetin ilk kısmını paylaşıyorum. Çok keyif aldım ve güzel konular düşündürdü, güzel kapılar açtı. Bir an önce müzemiz tamamlansın biz de gidip görelim istiyorum.

Soru: Hoş geldin. Sohbetimize başlayalım. Müze nedir?

B.A: Kişiden kişiye müze tanımı değişir. Bir akademisyen farklı bir yanıt verir, başka biri farklı yanıtlar. Müze; müzeci gözüyle baktığımda, bir okuldur. Sosyal medyada ya da internet arama motorlarında kelime olarak yazdığımızda, eski eserlerin saklanması ve depolama alanıdır diye bir ibare çıkar. Bu tamamen kurumsal bir tanımdır. Müze olgusu, aslında kurumsallığa indirgenecek bir olgu değildir. Müzeler birer okuldur. Neden okul diyorum? Okul nedir bir eğitim yuvasıdır. Nasıl ki üniversitelere gidip eğitim alıyorsak müzecilikte de öyledir. Bir eser geldiğinde onun kazı alanının temizlenip hazırlanması ve bilimsel yayınının yapılması, bu eğitimlerin verilmesi bir süreçtir. O yüzden bahsettiğim süreciyle beraber okul gibi düşünmek lazım müze ve müzecilik kavramlarını. Bu süreci aktarabilmekte önemli. 

Soru: Sürecin aktarılmasından bahsettin. Okullarda bilgilerin, deneyimlerin aktarılması gibi.

B.A: Bir eser müzeye getirildiğinde biz süreci görev olarak başlatıyoruz ama bu eserin temizliği, eserle ilgili bilgilerin araştırılması, örneğin eserin ne için yapıldığı gibi, bir yazıtsa tercümesi yapılmışsa kimin adına, kim tarafından yapıldığı bilgilerine ulaşılması ve bu bilgilerin belirtilmesi bu sürecin kapsamındadır ve okul olarak adlandırmama dayanak oluşturan nokta budur. 

Soru: Peki, biz bu bahsettiğin okul sürecini yani keşif, meydana çıkarma, bilgi edinme ve tüm bu süreci aktarma meselesini başarabiliyor muyuz? Bizde kişisel ilgiyle, müze etkinliklerinden haberdar olunuyor diye düşünüyorum. Genel anlamda bakalım; Türkiye’de müzelerin önemi, müzelerdeki eserlerin önemi biz vatandaşlara aktarılıyor mu?

BİR DÖNEM MÜZECİLİK ANLAYIŞI SIRDI BİZDE…

B.A: Son dönem interaktif müzecilikte bu durum artık öne çıkmaya başladı. Bir dönem müzecilik anlayışı sırdı bizde, pek açıklanmazdı süreç. Avrupa müzecilik anlayışında bizden önde. Fakat biz de yeni yapılan son dönem müzelerle beraber Avrupai müzeciliğe yavaş yavaş geçmeye başladık. Müzelerdeki görseller, interaktif betimlemeler. bizde bunların hepsini vermeye çalışıyoruz. Bir eser sadece sergilendiğinde değil, hikâyesiyle beraber sergilendiğinde anlam kazanıyor. Yapım tarihi, malzemesi, amacı, kim için kime yapıldığı soruları, eserle beraber belirtildiğinde hikâye ortaya çıkar, keşif, merak duyguları beslenir. 

Soru: Evet, ben de bunu sormak istiyordum; müzelerimiz merak uyandırıyor mu? 

MESELE GEÇMİŞ YAŞANTILARIN HAFIZASINI İLERİYE TAŞIMAKTIR

B.A: Bu soruyu şöyle cevaplayayım: Müzeler geçmişteki yaşantıların hafızasını taşıyan eserlerin organizasyonu ile oluşturulur. Şöyle düşünelim; burada bu organizasyonu sağlayan bir mekanizma var, o mekanizma nedir devlet ve kurumlardır. Burada mekanizmalar müzeler ile ilgili kurumlardır ve burada mesele geçmiş yaşantıların hafızasını ileriye taşımaktır. Okul mantığında. Örneğin binlerce yıl önce taşlar nasıl kaldırılmışta o yapılar yapılmış, ya da binlerce yıl önce nasıl bir işçilikle vazolar, takılar yapılmış? Aslında yapım yöntemleri aynı ya da benzer ama tamamen insan gücüne dayalı iken, günümüze kadar olan süreçte kullanılan araçlar gelişmiş ve insan gücü azalmış makine kullanımı artmış. İşte geçmiş yaşantıların hafızasını; mekanizmalar olan kurumlar ve devlet düzeyinde ileriye taşımaktan kastım bu. Biz bunu; görsellerle, canlandırmalarla, mekân yerleştirmeyle, şimdinin imkânlarıyla bugünün insanlarına aktarıyoruz. Önce nasılmış, şimdi nasıl? Geçmiş yaşantıların hafızasıyla günümüz bilinci arasındaki köprü oluyor müzeler. Artık bizde de değişen anlayış nedeniyle müzeler ve müzecilik anlayışı da değişiyor. Bu değişimin etkilerini müzelerimizde görüyoruz. İnsanlarımız müzeleri, müzelerdeki eserleri merak etmeye başladı. 

Soru: Peki, seninle konuşmalarımızda bunu söylüyorsun, bir de şimdi anlatmak gerekirse Afyon Müzesi neden önemli?

KÜLTÜREL DOKUYU KORUMALIYIZ

B.A: Genelden özele doğru gidersek müzelerde, sadece Afyon olarak düşünmeyelim; neden dünya genelinde müzelerin ziyaretçisi çok fazla? Çünkü Avrupa ve Amerika’da Asya’da, Rusya mesela; insanlar müzelerin olduğu bölgelerdeki dokuyu bozmuyorlar, bu benim görüşüm. Az önce bahsettiğimiz geçmiş yaşantıların hafızasını ileriye taşıyabildikleri için müzeler sık ziyaret ediliyor. Bizde de örnek verecek olursak Gaziantep müzesi son dönem Avrupai müzecilik anlayışına sahip müzelerdendir. Müze yapılıyor güzel, müzedeki eserin hikâyesini birebir vermeye çalışıyorlar güzel, şehirdeki dokuyu korumaya çalışıyorlar o daha da güzel. Şöyle söyleyeyim sana; Gaziantep’i hepimiz yemekleriyle biliriz. Oraya gastronomi evi yapmak yemek kültürünü geliştirmektir ama oradaki dokuyu bozarsan gastronomi evinin hiçbir anlamı kalmaz. O sokaktaki kebapçılar, yemek satanlar, bunlar oraya o konuyla ilgili değer katan dokuyu, kültürel dokuyu oluşturur, o dokuyu korumak lazım. Afyon için de aynı şeyler geçerli. Gastronomi şehri seçildik çok güzel tamam ama Afyon’daki o yemek kültürünü, gezek kültürünü korumak, kültürel dokuyu da korumak gerekir bunu yaparken. Afyon tarihi, kültürel, mimari dokusuyla çok zengin bir yapıya sahip. Afyon ve çevresinde çok ve çeşitli tarihi eserlerle karşılaşıyoruz. Bahsettiğimiz doku zenginliği Afyon’da çok fazla olduğu için Afyon müzesi de önemli. Pek çok kültürün bulunduğu bir yer. Bu eserler müzede sunulacağı zaman kültürel ve tarihi dokunun zaten korunuyor olması lazım ki insanlar bağ kurabilsinler. Bu bakımdan, az önce bahsettiğimiz geçmiş yaşantıların hafızasının ileriye taşınması noktasında Afyon kilit konumda. Afyon’da müzenin müzeciliğin çok iyi değerlendirilmesi ve sunulması bu nedenle çok önemli.

Soru: Bu noktada seninle daha önce konuştuğumuz kültürel miras, soyut miras kavramlarına giriyoruz.

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE İLKOKULDAN İTİBAREN TARİH VE MÜZE ETKİNLİKLERİ OLUR

B.A: Tabi, kültürel mirası, soyut mirası korumamız, eserleri koruduğumuz gibi bunları da korumamız lazım. Bütüncül bir bakışla ele almak lazım, hepsi birbirini besler çünkü. Örneğin tarihi yapı restorasyonlarında titiz davranmak lazım. Az önce bahsettiğim gibi somut miras, soyut miras noktasında tüm bu kavramlar birbirini besler. Müzecilik, tarihsel doku, kültürel doku kavramlarının birlikte işlenmesi lazım. Dünyaya baktığımızda gelişmiş ülkelerde ilkokuldan itibaren tarih ve müze etkinlikleri mutlaka programlara konulur. Sanat etkinlikleri müzelerde yaparlar mesela. Neden? Çünkü bunları aktarabilirsek değer üreteceğiz. Çocuklarımız, gençlerimiz müzeleri gezdikleri zaman geçmişin yöntemlerinden haberdar olacaklar ve bugünlerine bu açıdan bakacaklar. Günümüz yaşantısını geçmişin ışığında daha iyi değerlendirecekler ve değer üretecekler. 

Soru: Peki, hiç bunları, bahsettiğimiz kavramları önemsemeyen, ilgilenmeyen birine müzelerin gezilmesi gerektiği nasıl anlatılmalı? Konuyla hiç ilgilenmeyen insanların ilgisi nasıl çekilebilir?

KİŞİLERE HİTAP EDECEK BİR ÜSLUP KULLANILMALI

Öncelikle görseller ve tanıtımlarla müzeleri; kişilerin, ilgi duymasa bile gezebileceği yerler listesine sokmak gerekiyor. Geldiklerinde de kişilere hitap edecek bir üslup kullanılmalı.  Eserleri tanıtırken kişilerin ilgisini çekecek noktalara değinmek önemli diye düşünüyorum. O eseri anlatırken bir yaşantı haline getirmek gerekir. Tarihi karakterleri olayları, günümüz insanına, hayatına katabileceği, ilgisini çekecek şekilde aktarmak önemli. Örneğin ben geldikleri zaman eserleri gösterip geçmem, kandilse mesela sorarım” Sizce bu kandil neyle aydınlatıyordu?” Gazyağı yok ki o dönemde. Ziyaretçinin o dönemi zihninde canlandırmasını isterim. O zaman merak uyanıyor, soruyorlar. Hayvan iç yağı deyince şaşırıyorlar, bunun da bir ticareti var dendiğinde insanların daha çok ilgisini çekiyor o dönemler.

Tarihle ilgili tarihi konuları her duyuşumuzda şaşırıyoruz bu bana ilginç geliyor. Demek ki hafızamızı tazelemek için daha çok konuşmamız gerekecek seninle. Çok teşekkür ediyorum ilk bölüm için, sohbetimize kaldığımız yerden devam edeceğiz.