Her yıl 8 Mart yaklaştıkça ülke ve medya gündemi genellikle kadınlar gününe odaklanır.

Kadınların bir kısmının böyle bir günden haberi bile olmasa da pek çok etkinlik düzenlenir.

Düzenlenmeli de elbette çünkü kadınlar yılda bir gün de olsa haklarıyla hatırlanmak istiyor.

Dünya Emekçi Kadınlar Gününün başlangıcını hatırladığımızda kutlamalar anlamını yitiriyor.

Sorunları dile getiren ve çözüm odaklı öneriler sunan etkinlikler önem kazanıyor.

Ben kadınların haklarını ancak kendilerinin mücadele ederek alabileceği düşüncesindeyim.

Bu gün için erkeklerin içi boş, kendini tekrar eden eylem ve söylemlerini umursamıyorum.

Bu nedenle kadınlar gününde sözü kadınlara bırakmak daha doğru geliyor.

İzleyip, dinleyip, okuyup görelim ve söz hakkımız varsa daha sonra kullanalım.

Bu yazımda gündemimde çoğunlukla ilköğretim ve lise düzeyinde hatırlanan bir hafta var.

Her yıl 8-14 Mart tarihleri arası Bilim ve Teknoloji Haftası olarak ele alınıyor.

Dolayısıyla daha önce de değindiğim bu konuda yazma fırsatını değerlendirmek istiyorum.

* * *

Bu köşedeki ilk yazılarımdan birinde bilgiden, bilimden ve teknolojiden söz etmiştim.

Günümüzde bilginin en önemli güç ve en değerli hazine olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Bilginin peşinde koşan, bilgi üreten insanlar genellikle sorunu olan insanlar.

Dikkat edin ‘sorunlu’ demedim çünkü ‘sorunu olan’ nitelemesini olumlu anlamda kullandım.

Sorunu olmayan insan rahattır ve böyle bir insandan buluş, keşif, icat, inovasyon beklenemez.

Bu nedenle bilimde en önemli aşama ‘sorunun ortaya çıkarılması’ aşaması.

Bilim insanları mevcut ve tespit ettikleri sorunlara bilimsel bakış ile yaklaşır ve çözmek ister.

Bu bakış açısıyla her soruna dair üretilen yeni bilgiler bir şekilde yaşamımızı kolaylaştırır.

Bilim insanı için sorunlu bir olayın nedenini nasılını gerekçeleriyle ortaya koymak önemlidir.

Bu sorunun nasıl çözüleceği ve üretilen bilginin insanlığa nasıl sunulacağı sonraki aşamadır.

Bilimi, tekniği ve teknolojiyi daha önce tanımlamış ve farklarına değinmiştim.

Teknolojiyi özellikle ‘toplumsal bir olgu’ olarak ele almak gerektiğini vurgulamıştım.

Teknolojinin ne tür toplumsal değişimler ortaya çıkardığının da üzerinde durmak gerek.

* * *

Toplumsal değişme insan topluluklarında yapısal anlamda meydana gelen değişme demek.

Bu yapı da toplumsal ilişkilerden oluştuğu için bu ilişkilerin nasıl değiştiğine bakmak gerek.

Yeni teknolojilerle toplumda ekonomik, sosyal, politik ve kültürel değişimler görülüyor.

Eğer toplum yeniliğe değişime açıksa teknolojik yenilenme ve değişim hızlı ve etkin oluyor.

Açık değilse yenilenme ve değişim sürecinin gecikmesi hatta engellenmesi ile karşılaşılıyor.

Teknolojik yenilik en önce ekonomik alanda kendini gösteriyor.

Ülkeler, yeni teknoloji bulup, geliştirip, uygulayabiliyorsa ekonomik açıdan gelişiyor.

Yeni teknolojiler ekonomik alandan sonra sosyal alana yansıyor.

Her teknolojik yenilik, işbölümü, uzmanlaşma ve yeni mesleklerin doğması anlamına geliyor.

Sosyal alandaki bu değişim sonrası ortaya çıkan sosyal gruplar politik mücadeleye başlıyor.

Ve teknolojik değişimin etkisi kaçınılmaz olarak politik alana kayıyor.

En sonunda bu yenilenme sürecine uzun zamanda ve zor değişen kültürel alan dahil oluyor.

Yüzlerce, binlerce yıllık kültürel değerler teknolojiyle kısa sürede değişime uğruyor.

* * *

ABD’li gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan’ın geliştirdiği bir kozmik takvim var.

Evrenin tahmin edilen ve bilinen tarihini bir yıllık takvime sığdıran bir projeksiyon bu.

Yaklaşık 14 milyar yılı orantılayarak kısaltan kozmik takvime göre Büyük Patlama 1 Ocak’ta.

Samanyolu Galaksisi 15 Mart’ta şekillenmeye başlıyor.

Güneş 31 Ağustos’ta, güneş sistemi 1 Eylül’de doğuyor.

Dünya 14 Eylül’de şekillenmeye başlıyor ve 21 Eylül’de Dünya’da yaşam başlıyor.

Dinozorların nesli 30 Aralık saat 06.24’te tükeniyor.

Modern insan takvimin son gününün son saatinin son dakikalarında arz-ı endam ediyor.

Yani takvime göre dünyada 31 Aralık 23.52’den itibaren sadece 8 dakikadır varız.

Gelişmeye ve ilerlemeye ise son dakikanın son saniyelerinde başlıyoruz.

Yazı 23.59.47’de bulunuyor.

Hz. İsa 23.59.55’te, Hz. Muhammed 23.59.56’da dünyaya geliyor.

Avrupa’da 23.59.58’de Rönesans oluyor.

Modern bilim ve teknoloji ise 23.59.59’da başlıyor.

Takvime göre tarihteki önemli tüm gelişmeler 1 dakika içinde olmuş.

Hatta modern bilim ve teknoloji açısından bakarsak 1 saniye içinde.

* * *

İşte bilim ve teknoloji haftası kapsamında söylenen, yazılan ne varsa bu 1 dakikayı anlatıyor.

Yontma taş devrindeki el baltaları…

Taş devrinin sonunda kemikten yapılan iğne ve kancalar…

Darbelerden yararlanarak kırma, ezme, delme, kesme ve budama…

Sürtünmeden yararlanarak taş aletlere biçim verme, bağ ve düğüm yapma…

Kalıp yaparak suyun ve diğer akıcı maddelerin özelliklerini kullanma…

Tuzaklar kurarak yerçekiminden yararlanıp avcılık yapma…

Cilalı taş devrinde taşlara cilalama ile biçim verme…

Ateşle kil pişirme ve çömlek yapma…

Toprağı işleyip, hayvanları evcilleştirme…

Madenlerden silah yapma…

Yollar ve ulaşım araçları yapma…

Şehirlerde toplanıp imparatorluklar kurma…

Mısır, Yunan ve Roma uygarlıkları son dakikanın son 13 saniyesinin eseri.

James Watt’ın 1765’te buhar makinesini icat etmesi…

Sanayi devrimi ve sanayi toplumu…

İletişim devrimi ve bilgi toplumu…

Web 1.0, 2.0, 3.0…

Endüstri 4.0, 4.1 hatta 5.0…

Hepsi 1 saniyelik iş aslında.

* * *

Peki modern bilimin ve teknolojinin bu kısa tarihinde ülke olarak hangi noktadayız?

Atatürk’ün ileri ve zengin Türkiye için kurtuluş reçetesi bilim ve teknolojide neredeyiz?

İzlemenizi önereceğim ‘Makinenin Hikayesi’ belgeselinde bu acı gerçek yüzümüze çarpıyor.

Bunun için 1950’lerde savunmaya gittiğimiz Güney Kore ile bir karşılaştırma yeterli olacak.

İç savaşta yıkılmış Güney Kore’de 1960’larda kişi başına düşen milli gelir sadece 80 dolar.

Bu rakam aynı tarihlerde Gana’da 180 dolar iken Türkiye’de ise 380 dolar düzeyinde.

Güney Kore o yıllarda tungsten cevheri, balık ve insan saçından peruk ihraç edebiliyor.

Bugünün elektronik devi Samsung o dönemde balık, sebze ve meyve işleriyle uğraşıyor.

Uçak, traktör, otomobil yapabilen genç Türkiye Cumhuriyeti bunu neden sürdüremedi?

Bilim ve teknoloji haftasında bunları düşünüp gerçekçi yanıtlar aramak dileğiyle…