Geçtiğimiz haftalarda İkinci Yeni şiiri ve şairlerinden bahsetmiştik. Bu hafta sanat köşemizin konuğu Atilla İlhan. Edebiyatın pek çok dalında eserler vermiş olan şairimizi, biraz daha yakından tanımakla başlayalım ve “Emperyal Oteli” şiiri ile şiirlerine örnek vermiş olalım.

15 Haziran 1925’te İzmir’in Menemen ilçesinde doğan Atilla İlhan, tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan’ın ağabeyi, sinema ve tiyatro sanatçısı Sadri Alışık’ın kayınbiraderidir. 

Türkiye’de gözaltına alınan ilk lise öğrencisi olan Attilâ İlhan, yıllar sonra bu olayı “O işin prömiyeri bende. 16 yaşındaydım daha. O olaydan sonra damgalı eşek gibi İzmir’de, Karşıyaka’da herkes bizi tanıdı.” şeklinde ifade etmiştir. 

Gözaltına alınma sebebi Şubat 1941’de İzmir Atatürk Lisesi’nde, kız arkadaşıyla mektuplaşırken yazdığı Nâzım Hikmet şiirleridir. Aynı yıl ekim ayında ilk şiiri Balıkçı Türküsü, Yeni Edebiyat dergisinde basılmıştır. 16 yaşında okuldan uzaklaştırılan şair, üç hafta gözaltında kalmış, fakat gizli örgüt kurma suçundan iki ay hapis cezası alarak cezası sonrasında uzun bir ara verdiği lise öğrenimine, 1944 yılında dönmüştür. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bırakarak 6 yıl boyunca aralıklarla Paris’te yaşamıştır. 

Şiirin yanı sıra edebiyatın diğer dallarında da eserler vermiş olan Atilla İlhan; roman yazmış, çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmış, Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür gibi beğenilen dizilerin ve filmlerin senaryolarını yazmıştır. Senaryolarında “Ali Kaptanoğlu” takma adını kullanmıştır. Televizyon programları da yapan sanatçı, 11 Ekim 2005 tarihinde, İstanbul’da 80 yaşındayken yaşamını yitirmiştir.

Atilla İlhan, Garip Akımı ve İkinci Yeni Şiiri’ne karşı gelen şairlerden olmuştur. Maviciler adı ile bilinen toplumcu gerçekçi şiir akımını başlatan şair, şiirlerinde yeni bir ses düzeni oluşturmuş ve kendine has bir üslup geliştirmiştir. 

“Bazı şairlerimizin aksine, ben, ne şiir yapıyorum, ne de şiir yazıyorum. Ben, şiir söylüyorum” sözleriyle kendisini anlatan şair, bazı şiirlerinde imla kurallarını bütünüyle reddetmiş ve bazı şiirlerinde de kendisine has bir imlâ tarzı geliştirmiştir. ( Büyük harf kullanmaz ama özel isimleri ek almaları halinde (') ile ayırır.) Şimdi şairimizin Emperyal Oteli adlı şiiri ile sizleri baş başa bırakıyorum. 

Emperyal Oteli

Ben hiç böylesini görmemiştim

vurdun kanıma girdin itirazım var

sımsıcak bir merhaba diyecektim

başımı usulca dizine koyacaktım

dört gün dört gece susacaktım

yağmur sönecekti yanacaktı

sameland seferden dönecekti

duvardaki saat duracaktı

kalbim kendiliğinden duracaktı

ben hiç böylesini görmemiştim

vurdun kanıma girdin itirazım var

emperyal oteli'nde bu sonbahar

bu camların nokta nokta hüznü

bu bizim berhava olmuşluğumuz

bir nokta bir hat kalmışlığımız

bu rezil bu çarsamba günü

intihar etmiş kötümser yapraklar

öksürüklü aksırıklı bu takvim

ben hiç böylesini görmemiştim

vurdun kanıma girdin itirazım var

sesleri liman sislerinde boğulur

gemiler yorgun ve uykuludur

sabahtır saat beş buçuktur

sen kollarımın arasındasın

onlar gibi değilsin sen başkasın

bu senin gözlerin gibisi yoktur

adamın rüyasına rüyasına sokulur

aklının içinde siyah bir vapur

kıvranır insaf nedir bilmez

otelin penceresinde duracaktın

şehri karanlıkta görecektin

karanlıkta yağmuru görecektin

saçların ıslanacak ıslanacaktı

kış geceleri gibi uzun uzun

tek damla gözyaşı dökmeksizin

maria dolores ağlayacaktı

istanbul'u yağmur tutacaktı

bütün bir gün iş arayacaktım

sana bir türkü getirecektim

kulaklarımız çınlayacaktı

emperyal oteli'nin resmini çektim

akşam saçaklarından damlıyordu

kapısında durmanı söylemiştim

yüzün zambaklara benziyordu

cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu

tepebaşı'ndaki küçük yahudiler

asmalımescit'teki rum kemancı

böyle rüzgarsız kalmışlığımız

bu bizim çektiğimiz sancı

el ele tutuşmuş geziyordu

gazeteler cinayeti yazıyordu

haliç'e bir avuç kan dökülmüştü

emperyal oteli'nde üç gece kaldık

fazlasına paramız yetmiyordu

gözlerin gözlerimden gitmiyordu

dördüncü gece sokakta kaldık

karanlık bir türlü bitmiyordu

sirkeci garı'nda sabahladık

bilen bilmeyen bizi ayıpladı

halbuki kimlere kimlere başvurmadık

hiçbiri yüzümüze bakmıyordu

hiç kimse elimizden tutmuyordu

ben hiç böylesini görmemiştim

vurdun kanıma girdin kabulümsün

Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle, Sanatla kalın