“Kariyer yönetimi, hırslarının peşinden koşmayı değil, 

tutkularınla hareket etmeyi gerektirir”.

Ülkelerin rekabet gücünün ana dayanağı insan sermayesidir. İnsan sermayesinin zenginliği ve gücü, ülkelere katma değer oluşturduğu gibi geleceğini de kazandırır. Bu noktada iki değer üzerinde durulur. Birincisi var olan insanlarımızın değerini bilmek ve onlardan azami derecede yararlanabilmek; ikincisi ise gelecek için çalışmak ve eğitim sisteminin gelecek insan sermayesinin bir çıktısı olduğunu anlayabilmektir. Bu açıklamalarımızın somutlaştırılmış en iyi örneği, Covid 19 süresince yaşanan gelişmeler ve BİoNTech firmasının Türk kökenli mucitleri Prof.Dr. Uğur Şahin ve Özlem Türeci’dir. Şu an sadece onları ve hayat hikâyelerini yazmaya kalksam, ülkeler için insan sermayesinin gücünü, kullanılamayan veya kullanmamakta ısrar ettiğimiz değerlerimizle neler kaybettiğimizi ve gelecekte de daha neler kaybedeceğimizi çok daha iyi anlarız.  

İnsan sermayesinin bir çıktısı olan insani gelişmişlik endeksi, Birleşmiş Milletler tarafından periyodik olarak yayınlanmaktadır. Günümüzde TOBB bünyesinde faaliyet gösteren TEPAV’da, insani gelişmişlik endeksinin illerimize yansımalarını dikkate alan çalışmalar yapmakta ve bu sonuçları rapor olarak sunmaktadır. Bu rapora göre 2020 yılı dünya insani gelişmişlik endeksinde önde gelen ülkeler; Norveç, İrlanda, İsviçre, Hong Kong ve İzlanda olarak sıralanmıştır. Türkiye ise 2019 yılında 189 ülke arasında 54. sıradadır. Bu raporda Türkiye’nin son 30 yılda en hızlı gelişme gösteren ülkelerden birisi olduğu da vurgulanmıştır. Ancak istenilen ve hakettiğimiz seviyede olmadığımızı düşünüyorum. İnsani Gelişmişlik endeksinin odaklandığı üç boyut vardır. Bunlar gelir, sağlık ve eğitimdir. Türkiye’nin bu boyutlar içerisinde en çok olumsuzluğu “eğitim” alanındadır. Dolayısıyla eğitim alanındaki düşüklük, ortalama sonuçları da etkilemektedir. İller arası insani gelişmişlik değerlerine baktığımızda Afyonkarahisar ilimizin, Türkiye’nin aynası olduğunu görebiliyoruz. Çünkü ilimiz, insani gelişmişlik açısından 81 il arasında 60. sıradadır ve en düşük notu eğitim alanıyla ilgilidir. Bu sonuç ilimiz açısından üzerinde durulması gereken bir sonuçtur ve şehrin karar vericilerinin üzerinde düşünmeleri ve analizlerini iyi yapmaları gerekir. Analizler yapılırken, mutlaka Türkiye’nin ve dünyanın belirlenmiş olan yol haritaları da açıklayıcı olacaktır. Örneğin Türkiye, teknoloji ve inovasyon açısından önemli potansiyelleri olan ülkelerden birisidir. İlimize baktığımızda ise ana problemin stratejik ve geleceğe dönük projelere ihtiyaç olduğu açıktır. Hangi adımların atılacağı ve bu noktada nelerin öncelikler arasında olması gerektiği iyi analiz edilmeli ve uygulamalar bu doğrultuda şekillendirilmelidir. Aksi takdirde, yıllar içerisinde mutlaka bir gelişme gösterilecektir. Ancak bu gelişmeler, diğer illerin gerisinde olacak ya da mevcut sıralama değişmeyecektir. Türkiye’de insani gelişmişlik endeksi açısından ilk sırayı Ankara ve son sırayı Ağrı alırken; iller arasında olumlu açıdan en farklılaşan il, 1995 yılında il statüsü kazanan 11. sıradaki Yalova’dır.            

İnsani gelişmişliğin, birey bazında yansımasını ise kariyer yönetimi olarak değerlendirebiliriz. Bireyler kendilerini tanımalı, eksikliklerini, fazlalıklarını, tehditlerini ve fırsatlarını iyi analiz etmelidirler. Gelecek de bir gün gelecek düşüncesiyle, kendilerine yatırım yapmalıdırlar. Bu yatırımların en can alıcı noktası, üniversite yıllarıdır. Temel eğitim dönemini iyi geçirememiş bir öğrenci bile, eğitimdeki bu son süreci doğru planlamayla atlatabilirse, başarılı bir gelecek oluşturabilecektir. Ülkeler açısından eğitim seviyesindeki her düşüş ya da azalış, etkisini yıllar sonra gösterecek ve hiç de iyi çıktılar vermeyecektir. Dolayısıyla eğitim ilkelerinde atılması gereken doğru adımlar için bir gün bile çok geç olabilecektir. Aileler olarak çocuklarımıza bırakabileceğimiz en iyi miras, doğru bir eğitim sürecini sağlayabilmek olmalı; ev, araba, tarla vb olmamalıdır. Hocam, bu kadar takmaya gerek yok diyerek, anlamama da ısrar ederseniz, yerinizde saymaya ve kaybetmeye de mahkum olursunuz, hatırlatalım … 

KİTAP TAVSİYESİ

Bu hafta belki de yukarıda sıraladığımız ve bahsettiğimiz konu ile ilgili olan bir kitabı tavsiye edeceğim. Bu kitap, Grigory Petrov tarafından yazılan ve Finlandiya’nın gelişmişlik yol haritasının çizildiği, “Beyaz Zambaklar Ülkesi”dir. Atatürk’ün de okunmasını tavsiye ettiği kitaplardan birisidir. Bu vurgu birçok insanın dikkatini çekmiş ve kitabı en çok okunanlar arasına katmıştır. Kitabın ana noktası, bir grup öğretmenin idealleriyle oluşturdukları değişim hareketini göstermektedir. Bu hareket 19.yüzyıla damga vurmuş ve bugün birçok ülkenin, Finlandiya’yı eğitimde rol model seçmesine yol açmıştır. Kitabı okurken, en farkettiğim unsurlardan birisi, bir ülkenin insanına değer vermesiydi, acaba biz harcamada mı daha iyiyiz diye düşünmeden edemedim. Çünkü bizim eğitim sistemimiz içinde de nice Snelman’lar var ama ya biz onları göremiyoruz ya da değerlerini bilemiyoruz yahut önlerine taş koymakla uğraşırken, büyük resmi kaçırıyoruz. Kitapta en can alıcı vurgu, belki de her şeyi özetliyor; “Aydınları olmayan bir ülke, talihsiz bir ülkedir”.