AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Afyon Postası’ndan Gazeteci Nail Azbay’a konuştu. Aynı zamanda sosyolog olan Karakaş, 31 Mart seçimlerini sosyolog penceresinden ele aldı. İşte Karakaş’ın söyledikleri: 

-22 yıllık iktidarda olan AK Parti 2’nci bir parti oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

“35 Yaş Altı Kitle AK Parti Dışında Bir İktidar Görmedi”

22 yıldır iktidarda kalmak kolay bir iş değil. Dünya siyaset literatürüne girebilecek bir şey. Kesintisiz bir şekilde kazanması ve birinci parti olarak çıkması… 22 yılda iktidarın biriktirmiş olduğu bir muhalif kitle oldu. İktidar her zaman muhalefet üretir. İktidar icraat konumunda olandır, icraatlar herkesi memnun etmeyebilir. Birincisi bu. İkincisi ise en fazla üzerinde durulması gereken konu şu; ciddi anlamda yeni bir sosyoloji var Türkiye’de. 22 yıllık bir iktidar düşündüğümüzde akıl baliğ yaşı olan 10-12 yılı da eklediğimizde 35 yıl söz konusu. 35 yaş altı kitle tamamen Ak Parti iktidarını gören daha başka bir iktidar görmeyen yeni bir nesli ifade ediyor. Dolayısı ile farklı bir iktidar görmediği için mevcut iktidara karşı eleştirisi daha sert ve radikal olabiliyor. 

Mehmet Karakaş Rektör 3

“Politika Geliştirme Konusunda AK Parti Biraz Zorlandı”

35 yaş altı genç kuşağın başka bir özelliği var, dijital çağ dediğimiz çağın nesilleri bunlar. İçinde Y kuşağı kısmen var, Z kuşağı var. Dolayısı ile bunların yeni dijital çağdaki gelişim seyirleri meselelere karşı duruşları, çevre, politik, ekonomik meselelere karşı duyarlılıklıları 35 yaş üstü demografik yapıdan daha farklı. Yeni neslin duyarlılıklarını devşirerek anlayarak ona yönelik bir politika geliştirme konusunda AK Parti biraz zorlandı. Kendi ortaya çıktığı 2002 döneminde oldukça yenilikçi bir yaklaşımla ortaya çıkmıştı. Kitlenin nabzını sürekli tutan, iktidarda olmasına rağmen sürekli tutan aynı zamanda kendi muhalefetini kendisi yapan bir yapısı vardı. 

“35 Yaş Altı Gençlerin Zorluklar Karşısında Çözüm Üretmeleri Daha Zayıf”

Türkiye bu süreçte önemli gelişmeler yaşadı. Darbe girişimini atlattı, pandemi bütün dünyada adeta silindir gibi geçti. Avrupa’ya baktığımızda pandemi dönemindeki siyasetçileri göremiyoruz.  Aynı zamanda etrafımızda yaşanılan savaşlar, dünyanın yaşadığı Türkiye’nin de özel olarak yaşadığı ekonomik sorunlar gibi bütün bunlar bir araya geldiğinde 35 yaş altı demografiyi ciddi anlamda etkiledi. Bu yapının şöyle bir sosyolojik özelliği var; dijitalleşme çağı ile birlikte aynı zamanda hız çağı dediğimiz bir süreç gelişti. Bu hız çağında insanların gelişim seyirleri gençlerin özellikle, gelişim süreçleri hızlandı. Adeta evreler birbirine karıştı. Bundan dolayı hem meselelere karşı tavırları özellikle politik tavırları daha radikal olabiliyor. Ama aynı zamanda bu hızın getirmiş olduğu dijitalleşmenin getirdiği bu iki ana akım sürecinde etkisi ile ortaya çıkan diğer gelişmelerle birlikte ciddi anlamda bu nesillerde kırılganlık yapısı oluştu. Dayanıklılık özellikleri daha zayıf. Zorluklarla karşılaştıklarında çözüm üretmeleri 35 yaş üstüne göre daha zayıf. Kendilerine göre yeni yetenekleri var. 35 yaş üstüne göre yeni gelişmelere ayak uydurma konusunda yetenekleri var. Ama sorunlarla karşılaştıklarında çözüm üretme kapasiteleri zayıf. Sorunlar karşısında çözüm üretme konusunda daha zayıf oldukları için farklı arayışlara çok çabuk yönelebiliyor. 

Mehmet Karakaş Rektör 4

“Muhalefete Kerhen Yeşil Işık Yakıldı”

Özellikle Türkiye’de yaşanılan ekonomik sorunlar, beraberinde elen sosyal sorunlarla birlikte umutsuzluk ortaya çıktı ve umut arayışına girildi. Bu sosyoloji şöyle değil. İktidara karşı protest muhalefete yatkın bir sosyoloji de değil. Bunun özellikle altını çizmek gerekiyor. Muhalif partilerinin söylemlerinde bunu görüyorum. Bunu yakalamışlar. İktidara sarı ya da kırmızı kart gösteriyor ama, muhalefettekine de belki çözüm üretme, sorunları aşma konusunda umut ortaya koyamadıkları için onlara karşı da kerhen yeşil ışık yakıyor. Bu kitle bir yere akmış sabit bir kitle değil. Bana göre bu kitle umut arıyor. Sorunlarını çözebilecek bir umut arıyor. Göremediği zaman içe kapanıyor. Zaman içinde bu kitlede oy vermeme durumu artabilir. Hem tercihlerini değiştirebilirler, eğer bir umut göremezlerse oy vermeme eğilimi artabilir. Çünkü bu kırılganlık hayatın her alanına yansıyor. Ailesine, kurumlarla olan ilişkisine, iş hayatında yansıyor. Biz burada yeni neslin çalışma hayatına uyum sağlamadaki sorunları ile yüzleşiyoruz. Dolayısı ile böyle bir sosyoloji var. Bu sosyolojiyi iyi analiz eden anlayan, politika geliştiren, siyasi partiler gelecekte bu kitle tarafından önemsenecek diye düşünüyorum. 

“Kutuplaşma Değil Siyasi Bloklaşma Oldu”

Ak Parti 22 yıl o nabzı iyi yutan sürekli araştırmalar yapan sahayı okuyan özelliğini güncelleyebilirse ki güncellenmesi gerekiyor 22 yıl öncenin araçları ile yaklaşımı ile bugünü 35 yaş altı için çözemeyiz. 35 yaş üstünde durum nedir dersek onlar daha dayanıklılar. Sorunları çözme noktasında daha dayanıklılar. Çünkü daha önceki dönemlerde daha önemli sorunlarla karşılaştılar. Bir bağışıklıkları var. Geliştirdikleri yetenekler sorun çözmeye dönük yetenekler. 35 yaş altınında yetenekleri var ama başka alanlarla ilgili. 35 yaş üstündeki tercih farklılaşması ekonomik nedenler etkili oldu. Türkiye’nin siyasal yaşamında kutuplaşma deniyor ama ben daha çok siyasi bloklaşma kavramını tercih ediyorum. Ben bunun daha doğru olduğu kanaatindeyim. Bir bloklaşma oldu. Bunu katılaştıran yeni araçlar devreye girdi. Sosyal medya gibi… Sosyal medya hemen hemen tüm vatandaşları gazeteci yapan, medya mensubu yapan bir alan açtı. Bu yeni araçla birlikte siyasi bloklaşma siyasi tercih üzerinde daha farklı bir etki oluşturmaya başladı. Zaman içerisinde burada oluşturulan algı bir tercihe dönüşebiliyor. Tersi de işleyebilir. Katılaştıra da biliyor. 

“Orta Yaşlarda Muhafazakârlaşma Eğilimi Başlar”

Gençler de değişim algısı daha yüksektir. Değişime daha açık bir tarafları vardır. Orta yaşlarda muhafazakârlaşma eğilimi başlar. Bu kitlede genel bir gidişattır. Muhafazakar tutum orada var, tercihleri değiştirmeme konusunda istikrar var. Tercihleri zor değişiyor. Ama yaşanılan bazı gelişmeler pandemi, savaşlar, içeride yaşanan sorunlar, 22 yıl içerisinde Türkiye’de siyasi bloklaşmayı etkileyen mikro ölçekli ama kitlesel  boyutu da olan -sokak köpekleri sorunları gibi- konulardaki tartışmalar bu alanlarda oluşan algılar ana akım etkiye dahil olan o etkileşimi büyüten faktörlerdir. 

-Afyon’da 74 yıl sonra CHP kazandı. Bunu nasıl değerlendirmeliyiz?

"Afyon dikkatleri üzerine çeken bir sonuç oldu"

Afyon ilginç sonuçlardan biri oldu. Hakikaten dikkatleri üzerine çeken bir sonuç oldu. Biraz önce anlattığım sonuçlardan Afyonkarahisar’da etkilendi. Burada daha yerel faktörler var. İnsanların mevcut iş ve hizmetlerden memnun olmaması bir faktör olarak değerlendirebilir. Ama şöyle bir şey de var, 30 yıldır Afyon’dayım ben. 15 yıl önce Afyon’a gelenler ‘Afyon çok değişmiş ve gelişmiş’ diyor. Oradan baktığınızda aslında bu bir tenakuz gibi görünüyor. O zaman başka bir şeyde aramak gerekiyor bunu. Yani ilk olarak bir belediye başkanı değiştiriliyorsa belediye hizmetlerinde memnuniyet yok anlamamız gerekir. Fakat dediğim gibi başka şehirler ile karşılaştırıldığında burada bir gelişimden bahsediliyor. Düzgün, daha düzenli, daha temiz bir şehir olarak. Ben öyle duyuyorum yani birçok kişiden. Başka yerlerde aramak gerekiyor. 

“İnsanların Aynı İsimleri Görmesi, Aynı Yüzlerle Karşılaşması Etkili Oldu”

Bu sosyoloji; biraz önce anlattığım 35 yaş altı ve 35 yaş üstü sosyolojinin bu süreçlerden etkilenmesi Afyon'da daha etkili olmuş kanaati uyandırıyor bende. Ama şöyle de bir şey var; 22 yıl uzun bir süre, bu sürede işte insanların aynı isimleri görmesi, aynı yüzlerle karşılaşması, belki Afyon'da hani merkezi temsil eden siyasetin AK Parti açısından zayıf görülmesi, yine Afyon'un bu gelişmişlik düzeyine bağlı olarak refahında da bir artış var, ekonomik krize rağmen. Bu farklı beklentileri de beraberinde getirir. Siz belli bir düzende hizmet sunarsınız ama refah arttıkça standart yükselir, beklentiler de artar. Yani bu beklentileri karşılayıp karşılamama durumu da oy veren kitlenin tercihini etkiler. Yani birçok faktör sayılabilir Afyon'la ilgili. Afyon'un merkez siyasetin temsil edilmediği duygusu olabilir, dizayn edilen meclis yapısıyla ilgili eleştiriler olabilir. Belki adayın kendisine değil ama tanınırlığına ilişkin bir faktörden bahsetmek mümkün olabilir. Ama en temelde bir rüzgar oluştu, bu rüzgarı oluşturan ve itekleyen en önemli faktör tabi ki ekonomiydi. 

“Afyon’da Beklentilerde Eşik Yükselmesi Yaşandı”

Yani Afyon'da çok ciddi anlamda bir mülteci sorunu yok. Yine Afyon'da siyasi bloklaşma anlamında birbiriyle kapışan yapılar da mevcut değil. Afyon'un demografik ve sosyolojik yapısı daha homojen bir yer. Tabii farklılıklar var ama daha homojen bir yapıya sahip. Beklentilerde eşik yükselmesi yaşandı diye düşünüyorum ben Afyon'da. Dolayısıyla bunu iyi okuyan kazandı anlamında da söylemiyorum. Bu bir rüzgar oluşturdu, alternatifine yönelecek kitle. Öyledir yani oy tercihlerinin yönelimi. Tabii bir de şu anda seçimi kazanan CHP adayı çok erken çıktı alana ve kitle üzerinde belli söylemlerle etki yarattı. 

Whatsapp Image 2024 06 11 At 15.21.10

“Mart Ayında Fark yüzde 14-15’lere çıkmıştı, Anketlerden Gözlemledik”

Bütün bunlar bir araya geldiğinde bir şey var, bir farklılaşma olduğunu görüyorum. Mesela seçim sürecinde şubat ayı içerisinde az bir farkla mesela bir yarış söz konusuydu, ilk AK Parti'nin adayın da açıklanmasıyla birlikte. Daha sonraki süreçte mevcut başkanın açıklamaları, özellikle ulusal basında yer alan karşılık bulan özellikle bu DEM meseleleriyle ilgili açıklamaları ve buna karşı CHP içerisindeki pozisyon almalar adayı içeride güçlendirdi. Yani halkın sahip çıkma duygusunu kabarttı. Mesela o fark Mart'ın ortalarına doğru daha da artmıştı. Biz bunu gözlemledik, anketlerden de gözlemledikYani yüzde 14-15'lere çıkarmıştı. Bu yüzde 19 diğer şey de emekliler faktörü olduğunu düşünüyorum. Ben emeklilerin Türkiye'de illere göre değişmekle birlikte yüzde 5 ile yüzde 10 arasında seçim sonuçlarını etkilediği kanaatindeyim. Büyük ihtimalle son İstanbul mitinginde bir müjde bekleniyordu. O olmayınca bir sönme oldu. Tercihlerini değiştirmeyenler sandığa gitmedi, emekliler için söylüyorum. Sandığa gitme arzusunda olanlar da farklı tercihte bulundular kanaatindeyim. 

“İçselleştirmiş Bir Durum Yok, Dışa Yansıyan Tavırlar Var”

İşte bu 35 yaş altı yeni sosyolojinin fotoğrafı o. Yani orada bu kutuplaşma, siyasi bloklaşma çok etkili değil. Orada değişkenlik daha fazla, tavır ve davranışlar tercih değiştirme daha kolay ve yansıtma biçimleri sembolik ama zihniyete dönüşmüş değil. Yani bunu hani bir sosyolog olarak ben anlarım hani vatandaş belki bunu ‘tam olarak hoca ne diyor’ diyebilir ama yani içselleştirmiş bir durum yok, dışa yansıyan tavırlar var. Kırılganlıkları ve güçlüklerle mücadele etme kapasitesinin zayıflığı da buradan kaynaklanıyor. Yani içselleştirme zayıf olduğu için. 

“Genel Seçimde Bu Tercihi Kullanmak İstemedi”

Yani şöyle uzun yıllar, 22 yıllık bir iktidar; özellikle bu ekonomik meseleler, hayat pahalılığı, enflasyon, siyasi bloklaşma süreçlerinde partilerin almış olduğu pozisyonlardan dolayı aslında bir ceza puanı yazdığını düşünüyorum seçmenin. Genel seçimler daha bir yıl olmadan biliyorsunuz yerel seçime gidildi, genel seçimde bir sonuç ortaya çıktı. Genel seçimde bu tercihi kullanmak istemedi. Daha farklı dengeler vardı, ulusal politikalar, uluslararası politikalar. Bunların hepsini önüne koydu seçmen, ona göre bir tercih yaptı, daha istikrar sağlayabilecek olanı tercih etti. 

“Bence Türkiye'de Sosyolojiler Yerinde Duruyor”

Ama mevcut iktidara yönelik böyle bir birikimi bulunmasından dolayı bu birikimi yerel seçimler belli alanları etkileyen seçimler olduğu için hem tercihinde böyle bir değişikliğe gitti hem de bu zihninde oluşan, ceza puanı olarak oluşturduğu o puanı devreye sokmuş oldu ki zaten bu 22 yıllık süreç içerisinde de AK Parti'nin yerel seçim performansı genel seçimlere göre hep düşük olmuştur. Yani genel seçimde yapmadığı cezalandırmayı yerel seçimde yapıyor vatandaş. Bu temelli bir tercih değişimi değildir. Yani tercihlerde bir sosyoloji buradan kalktı, başka bir siyasi platforma oturdu değil. Yani eğer böyle okunursa çok yanlış bir okuma olur muhalefet açısından tabii. Bence Türkiye'de sosyolojiler yerinde duruyor. Sosyolojide de bir yer değişikliği yok. Ama şöyledir, böyle bir tercihte bulunmuştur, bu tercihinin isabetli olduğunu görürse, diğer taraflardan da bir umut, önceki tercihinden de bir umut oluşturamazsa, bu süreklilik de kazanabilir. Ama şu haliyle, şu anki durumuyla sosyolojiler yerinde duruyor, Türkiye'de muhafazakar sağ sosyoloji yerinde duruyor, başka alana kaymış değil. Zaten CHP'de bu sosyolojinin değişmeyeceğini gördüğü için sağ politikalar hayata geçiliyor. Şu anda ileri sürdüğü, uygulamaya çalıştığı politikalar sağ politikalar. Yani AK Parti'nin 2002 yılında ortaya koyduğu politikaların 2024 versiyonu gibi görünüyor. 

“Bu Çağı Endişe Çağı Olarak Tanımlıyoruz”

Tabii ki farklılıklar var, yok değil yani. Nihayetinde CHP Türkiye'nin kurucu partisi bir geleneği var. Özellikle 1940'lı yılların ortalarından itibaren, ortanın solu dediğimiz bir alana kendisini konumlandırdı. Ama gerek adaylar, aday belirleme süreçleri, gerek siyasi söylemlere baktığımızda, sağ jargonun kullanıldığını görüyoruz. Bunun nedeni de o sosyolojinin yer değiştirmemesi. Her şey yerinde duruyor. Bunu bir sonraki seçimde görebiliriz. Benim burada bir sonraki seçim için özellikle 35 yaş altı, 35 yaş üstü de kısmen bunu bekliyor, geleceğe dair umut arıyor. Gelecek beklentisi, gençlerin özellikle mesela yurt dışına gitme eğilimi, bu gelecek beklentisiyle ilgili kaygılarından kaynaklanıyor. Biz hani bu çağı, dijital çağ diye tanımladık ama aynı zamanda endişe çağı olarak da tanımlıyoruz. Endişe kaygı eşikleri çok yüksek, dayanıklılık zayıf, sorunla baş etme kapasitesi zayıf, endişe eşiği çok yüksek. Küçük bir sorunla karşılaştığında ne yapacağını nasıl yol yürüyeceğini hızlı tayin edemediği için kolayca tercih değiştirebiliyor. Böyle bir durum söz konusu. Ama zamanla 35 yaş üstü yetişkinlik çağına girdiğinde belli duygular ve düşünceler muhafazakarlaşıyor. Orada da öyle bir süreç izlenecek. Bizim önceki nesilleri algılamadaki zorluğumuz şu; her dönem sosyolojik anlamda, her zaman diliminde kuşak çatışması dediğimiz, kuşak farklılaşması dediğimiz süreçler yaşanır. 

“Kuşak Farklılaşmasında Pergel Çok Açıldı”

Ama bu dönem hız çağından dolayı bu kuşak farklılaşmasında pergel çok açıldı. Yani 35 yaş üstü ile 35 yaş altı arasında pergel çok açık. Bunun da getirmiş olduğu daha farklı sorunlar var. Mesela bizim sosyologların, pedagogların, psikologların, bu alanda çalışan sosyal bilimcilerin, hatta siyasetçilerin bu alanlara biraz daha odaklanması gerekiyor. Çünkü burada ortaya çıkacak sorunlar eğer çözülemezse zamanla büyüyebilir, başka sorunları beraberinde getirebilir. İşte umut dediğimiz şey bu. Burayı çözüp, burayı anlayıp buna ilişkin yeni politikalar, yeni ufuklar ve insanlara yeni umutlar aşılayabilen siyasal söylemler öne çıkacaktır diye düşünüyorum.

Mehmet Karakaş Rektör

“35 Yaş Altı İktidardan Da Muhalefetten De Öyle Çok Umutlanamıyorlar”

Yani şu anda her iki, özellikle 35 yaş altı için söylüyorum, her iki taraftan da iktidardan da muhalefetten de öyle çok umutlanamıyorlar. Yani umutları zayıf. Gelecek beklentilerine ilişkin umutlar zayıf.  Ama bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkeye sahip çıkacağız. Dolayısıyla yurt dışı eğilimi var. Dış göçü ben çok olumsuz görmüyorum. Yani çocuklarımız gider, oralarda yetişirler, tekrar dönerler. Yurt dışında yaşamak o kadar kolay değil. Gittiğiniz her yer de ikinci sınıfsınız. Yani başlangıçta bir sıfır yenik başlıyorsunuz, ikinci sınıf tavırlarla karşılaşıyorsunuz. Siz ne kadar verimli olursanız olun böyle bir tavır var. Bu psikoloji yurt dışında uzun süre yaşayanlarda birikiyor ve yurt özlemi o kadar artıyor ki yani geri dönme eğilimleri daha fazla. Ayrıca dünyada güllük gülistanlık bir yer değil. Bizim yaşadığımız sorunları bir çoğunu gelişmiş ülkeler de yaşıyor şu anda. Enflasyon sorunu belki daha ağır yaşıyoruz ama oralara gidilip görüldüğünde tekrar geri dönme eğilimini gördük.

Muhabir: Egemen Toprak Çiçek'in Özel Haberi.