1000 Yıllık Türk-İslam tarihinde ibret almak için üzerinde durulması gereken en önemli dönem 1538-1571 tarihleri arasındaki 33 yıllık dönemdir.

1538’de Preveze’de evire çevire Batı donanmasını yendik.

1571’de aynı Batı’nın donanması bizim donanmamızı İnebahtı’da tamamen yakarak yok etti.

Ve Batı Vatikan’da 449 yıldır bu zaferi bayram tadında kutluyor.

Vatikan’ın her tarafını İnebahtı’yı anlatan resimler süslüyor.

33 yılda ne oldu da ezici bir şekilde üstün olduğumuz Batı’ya karşı kaybettik.

Bu 33 yılı çözmeden bugünü de anlayamaz ve yorumlayamayız.

İki önemli tarihin merkezinde de Akdeniz var.

Akdeniz dünyanın akciğeri; İstanbul ise dünyanın kalbidir.

Akdeniz/akciğer güvende olmadan kalp sağlıklı çalışmaz.

Bu tespitten sonra “1538’den 1571’e 33 yılda ne oldu?” nun analizine geçelim.

Emevi zulmünden dolayı hicret ederek  Türkistan’a gelen Ehli beyt ve ashaptan İslam’ı öğrenen Türkler 1517 yılına kadar akılda Maturidi, vicdanda Hoca Ahmet Yesevi ve gönülde Bahaeddin Nakşibendi çizgisini sürdürdüler.

Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak Mısır’ı alan Yavuz Sultan Selim iyi niyetle el-Ezher ulemasını İstanbul’a getirip baş tacı yapması Osmanlı’nın fikir ve düşünce hayatında önemli bir yol ayrımına sebep oldu.

Osmanlı fikriyatı Maturidilik çizgisinden hızla katı Eşarici bir çizgiye dönüşmeye başladı.

İktidarın/ümeranın/askeriye’nin desteği alan ve alternatif fikirlere çok sert tepki veren Eşarici ulema hayatın tüm alanlarına kısa sürede hakim oldu.

Zira yönetici ve askerler için dikensiz gül bahçesi sunuyorlardı.

Fazilet ve artıları yönetici ve askerlere, kayıpları ve yenilgileri kadere yükleyen bu düşünce sistemi 900’lü yıllardan itibaren İslam’ın bayraktarlığını hakkıyla yerine getiren bir milleti tökezletmiştir.

1526’da zirveyi gören önceki sistem, 1538’de final yapmış ve 1571’de ilk darbeyi almış, uzaktan kafasını kaldırıp bakmaya cesareti olmayan Batı’ya sakalını yaktırmış ve günümüze kadar kendini toparlayamamıştır.

Ontoloji(varlık) epistemiyoloji(bilgi) üzerine oturur dostlar.

2000’li yıllardan itibaren atağa geçen siyasi başarılarımızı ontolojinin temelleri olan yeni bir epistemiyoloji ile desteklemezsek tüm kazanımları kaybedebiliriz.

Libya atağı tarihin önemli başarılarından birisi olarak yazılacaktır; zira orası düştüğümüz yerdir ve kalkacaksak Akdeniz’den kalkacağız.

Ancak bu olaydan daha önemlisi; Milletimizin başkanlık sistemiyle ucunu kanattığı değişim istek ve iradesini devam ettirmek ve kartalın değişim hikayesinde olduğu gibi ciddi reform ve rönasans kararları almaktır.

Anne karnından kabre tüm eğitim serüvenimizden başlamak üzere ülkede her alanda büyük çaplı evrimlere imza atma işini 2020 yılında tamamlamak zorundayız.

30 Ağustos 2016’da hemen 15 temmuzdan 45 gün sonra yapılması gereken evrimin kilometre taşlarını yazmıştım:

Kamu Yönetiminde Evrim Şart: http://www.aksarayhaberleri.gen.tr/pasli-kamu-yonetiminde-evrim-sart/5812/

Bu evrimin yapılması tarihi bir imkan ve sorumluluğu her birimizin üzerine yüklüyor.

Bu köklü değişimde başta Stk’lar ve Yerel Yönetimler olmak üzere herkes üzerine düşeni yapmalı.

Değişimlerin kalıcı ve sağlıklı olanı, tepeden değil tabandan başlayandır.

Kim var deyince sağına ve soluna bakmadan ben varım diyerek değişimi kendinden başlatarak ve dalga dalga yayılmasını için çaba gösterecek alicenap kardeşlerimi sevgi, saygı ve hürmetle selamlıyorum.