Afyonkarahisar’da yaşayanların yüzde kaçı bu memleketi tanıyor? 

Bugün karşımıza bir turist çıksa “biz nereleri gezmeliyiz, nerede ne yemeliyiz, nereden ne almalıyız, nerede konaklamalıyız” dese kaçımız sağlıklı bir rota çizebilir? 

Ben söyleyim. 

Yüzde 10’u geçmez. 

Ben bu konuya dikkat çekmek için Nisan ayında bir sokak röportajı yapmıştım.

Önüme gelene “ben bir turistim bana bir rota oluşturun” demiştim.

Ne yazıkki Afyon’da yaşayanlardan ziyade bu şehre farklı bir şehirden gelerek yerleşenlerden daha sağlıklı yanıtlar almıştım.

Afyonlular Afyon’u anlatırken Akarçay’dan, Özdilek’ten, Park Afyon’dan bahsetmiş ve başka bir şey söylememişti. 

Bu röportajımızı yeniden izlemek isteyenler buraya tıklayabilir.

Bu şehirde yaşayanların bu şehri iyi tanıması için güzel bir çalışma başlatıldı. 

Vali Gökmen Çiçek öncülüğünde kaymakamlıklar ve belediyelerin destekleriyle ilçelerden öğrencilere yönelik şehrin tarihi, kültürel mekanlarına turlar düzenlenmeye başladı. 

Ben bu girişimi çok yerinde buluyor ve önemsiyorum.

Dün Emirdağ ve Sultandağı’ndan gelen 200 öğrenci şehir merkezini Ayazini Köyü’nü, Döğer’deki Emre Gölü’nü, Dünyanın en önemli müzik müzelerinden olan İbrahim Alimoğlu Müzesi’ni dolaştı.

Daha sonra hep birlikte Afyonspor’un maçını izlediler. 

Bu girişimin “Afyonlu” kimliğine olan aidiyet duygusunun artıracağı kanaatindeyim.

Bu yüzden bu turların artarak devam etmesi taraftarıyım.

Burada bir önerim olacak.

Tamam bu şehirde yaşayan gençlere bu şehri anlatacağız ama kanayan bir yaramız daha var.

Bu şehirde 50 bine yakın üniversite öğrencisi var. 

Her biri farklı illerden farklı kültürlerden kapımıza geldi, bizlerin misafiri oldu.

Ancak bugün mezun olanlara ulaşsak ve desekki “4 yıllık eğitim sürecinde Afyonkarahisar’da nereleri gördün? Frigya’ya kaç kez gittin? Büyük Taarruz’un başladığı yer olan Kocatepe’ye kaç kez çıktın? Mevlevihane’yi gördün mü? Akdağ Tabiat Parkı diye bir parkı duydun mu? Afyon’un yöresine ait kaç yemek sayabilirsin” desek…

Sonuç ne olur size bırakıyorum.

Daha iki gün önce üniversitede öğrenci olan bir kardeşimize telefon geldi.

Arayan arkadaşlarıydı.

“Erenler’deyiz, kafe ve park dışında bu şehirde ne yapabiliriz?” diye sordular. 

Binlerce kişi bu şehre eğitim için geldi. 

Biz onları Erenler’e deyim yerindeyse kapattık ve unuttuk. 

Onların varlıklarından bile habersisiz. 

Bu gençler eğitim hayatları sona erdiğinde memleketlerine gittiklerinde Afyonkarahisar’ın vitrini olacak.

Bu vitrine bizler kafelerimizi mi koyacağız yoksa tüm tarihi kültürel değerlerimizle mi yer alacağız? 

Onlar buradan mezun olmadan bu şehri çok iyi tanımalarını sağlamalıyız.

Gittiklerinde “kafeden başka bir şey yoktu” demelerini istemiyorsak bunu şimdididen planlamalıyız. 

Onlara Afyon’un Erenler’den ibaret olmadığını anlatmalıyız, hatta yaşatarak öğretmeliyiz. 

-İlçelerden şehrin tarihine, kültürüne gerçekleşen bu turların benzerleri üniversiteli gençlerimiz içinde düzenlenmeli.

-Bu gezilerde sosyal medya üzerinden ortak bir “heştek" açılarak öğrencilerin paylaşımlarda bulunmasını sağlanabilir, günün sonunda bir çekilişle bu heştek üzerinden paylaşım yapanlara hediyeler verilebilir. 

-Belki biraz ütopik gelebilir ama üniversitelerimizde zorunlu olarak yaşadıkları şehirleri anlatan, tanıtan bir ders verilebilir. 

-Bu noktada Türkiye’de belkide pilot bir uygulamanın başlamasına vesile olabiliriz.

-Hatta öğrencilik sonunda bu dersten bir sınav bile yapılabilir.

-Bu sınavla öğrencinin, yaşadığı eğitim aldığı şehri tanımadan mezun olmasının önü tıkanabilir. 

Yani işin özeti “bedava” reklam elçileri yetiştirebiliriz. 

İşte bu yüzden Afyon Kocatepe Üniversitesi’ni, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi yönetimlerini göreve davet ediyorum. 

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün taşın altına elini sokmasını bekliyorum. 

Valiliğimize bu işin koordinasyonunu üstlenme çağrısında bulunuyorum. 

Misafirlerimizin misafirlikleri bitmeden lütfen herkes vazifesini yerine getirsin… 

Bedava” reklam elçilerimize sadece kafelerimizi gösterirsek bu bize oldukça “pahalıya” mal olmaya devam edecek.

Benden söylemesi…