Kara kış memleketi Afyon’a geldi.

20 Kasım’da beklenen ilk kar,kara yere düştü.İnsanın içine işleyen ayazı,Afyon’dan meşhurdur.Gelip geçen,garejde inen,uğrayan kim varsa ayaz sertbi hoşgeldin çeke.     

       Cukdellik guşu gış gelince yeraltına yuva eder, gış çıkasiye galırmış.90 dene daş alır, her gün bidenesini atarmış.Mart dokuzu gelince havaya bakar,günlük güneşlik ılındıysa dokuz daş ,kötüyse otuz daş alır kütelemeye devam edermiş.

Eddiyarların anlatışına

“Azarsam otuz,azmazsam dokuz”

Gış sözü burdan gelir der ve eklerler:

Eski gışla olmazsa olmasın zemeri kırkbeş, hamsin kırkbeş heç sektirmez buralarda.

      Ortayer soğudu gali. Gocuklar,kabanlar,atkılar,takkalar,bereler ve elcikler vestiyerde ön sırada yerini aldı.

Yün içlikler,patikler giyildi.

Keçeler botların,çizmelerin içine konuldu.

Ayakkabı boyunda kesilmiş keçe,bütün gün dabandan soğuğu keser.Ayakları ısıtır,terini alır.Eve varınca nemli keçe sobanın,peteğin gıyısına konur,kurutulur.

       Gışın hemencene aşam oluveri de uzun geceler geçmek bilmez.Gafamızı cep telefonuna,bilgisayara,telefona gömmeden evvelki yıllarda Afyon kış geceleri ıscak,mutlu,galebeşlikdi…

        Her sabah gar yağmış mı diye pencereye goşadık.Bütün gece tipi tipileyip sokaklar beline gada garla gaplandıysa ne sevinirdik.

İlk iş birleşip gomşu gomşuya gidebilsin diye garı kürüyüp yol açardık.Dambeşlerde baca boyu gar yağadı.Antenler çekmez televizyon garlı gösterir,cızırtısını gafamız götmezdi.

        O garda gışta aşam oturmasına giderdik.

Gece uzun sohbetler datlı da garın doyurmeyo netcen.Bizde arabaşı dökedik. Goca tepsiynen hamurunu dudduru,baklağı dilimi dile o donana gada çorbasını gaynatırdık.Arabaşı horoz,piliç hatta tavşan etinden içinde guru dağ eriği,limon,süs biberi,nane,salça olan meyaneli acı eşi yağlı bir çorbadır.Araaşı,arabaşı ezgili yemektir. 

Sufranın başına topleşilir.Kaşığa   hamurundan alır,gaynar çorbaya daldırı,lüb diye yutadık.Yutamiyennen eğlenir,üç beş dilimi bigaşıkta yutanı methededik.Hamuru çorbanın içine düşüren kimise bidanda arabaşını evinde dökcek herkesi ünnecek diye ceza verirdik.

       Pişmaniyeye biz tel helva der,uzun gış gecelerinde evde çekeriz.Hanımlar garışmaz yursek enson bulaşığını yuveriz.Erkeklerin en büyük zevkidir.Masrafı payleşir.Şekerini ununu malzemelerini alır kakışa kakışa ederler.Bazen şeker katılaşır boynuz gibi olur.Sabaha kadar sürsede vazgeçmezler o helvayı tel tel çekerler.Gülüş çığrış yer,kalanı üleşiriz.

       Gapı dışarı çıkamadığın günlerin akşamlarında sobanın üzerinde nohut gavuru gapışırdık.Elimiz yanasa yansın.Haşgeş daşında gavrulmuş nohutu sürtüp gavut ede,üstüne şeker ekip ağzımıza atadık.

Sobada kesdene en sevdiğimiz.Mısırı yağlı duzlu yakmadan en iyi yapan patlatır,hapaz hapaz yerdik.Mendil serilip güccük tüp geldimiydi ya bulgur yada günaşık gavurgası edilcektir.Külde kumpil,yanında şepit daha nolsun demi.

Ahh!!! Ne lezzetli ne güzel günlerdir o yaşanmışlıklarımız.

         Dıdıliye dıdılıye buzlu galdırımlarda gayıp düşmeden yaveş yaveş yörümek.

İlana gibi gat gat geyindiğin halde buymek.

Dışardan eve giriverince soba borusuynen gucakleşip,radyatörle tokaleşmek.

Zor sert mizaclı olsa da hemşerimiz gışı seviyoz.